Medeniyetler şehri Antakya
Dünyada kurulan 23 medeniyetin 13’ünün Antakya’da yer alması bu toprakların ne kadar verimli olduğunun göstergesi. Türkiye’nin kültür başkenti olan Antakya en kozmopolitik şehirlerinden biri
Türkiye'nin kültür başkenti olan Antakya, Türkiye Cumhuriyeti'nin en kozmopolit kentlerinden birisi. Çok uzun bir süre boyunca bir arada yaşamayı öğrenmiş, etnik kökenleri, dinleri farklı birçok topluluğa ev sahipliği yapan bu şehir UNESCO barış kenti seçilmiş. Çok kültürlü yapısını tarih boyunca korumuş olan ilde aynı ulusa mensup birden fazla dini cemaat bulunmakta. En büyük nüfusa sahip Alevi Araplar ve Sünni Türklerin yanında, Alevi Türkler, az da olsa Sünni Araplar, Hristiyan Ortodoks ve Hristiyan Protestan Araplar, Maruni Araplar, Ermeniler, Yahudiler ve diğer küçük topluluklar Hatay'ın çokkültürlü yapısının dinamiklerini oluşturuyor.
İstanbul’dan uçakla gelecek olan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti heyetiyle buluşmak üzere Hatay Havaalanı’na gittik. Havaalanı’nda yolun sağında ve solunda bulunan koyun ve inek sürüleri dikkatimizi çekti. Konya Havaalanı’ndan daha güzel ancak tarım arazilerinin ortasına kurulduğu için keşmekeşlik göze çarpıyor.
Heyet saat 11.30 gibi Hatay Havaalanı’na indi. Oradan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Hatay Temsilcisi Mithat Kalaycıoğlu’nun rehberliğinde gezimize başladık. Geziye TGC Başkanı Turgay Olcayto, TGC Genel Sekreteri Sibel Güneş, TGC Genel Saymanı Gülseren Güver, TGC Genel Sekreter Yardımcıları Ahmet Özdemir ve Niyazi Dalyancı, TGC Yönetim Kurulu Üyesi Göksel Göksu, TGC Hukuk Danışmanı Avukat Gökhan Küçük, Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Orhan Erinç, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Kemal Erdemol, Konrad-Adenauer-Stiftung Derneği Türkiye Temsilcisi (KAS) Dr. Colin Dürkop’un da aralarında bulunduğu çok sayıda kişi katıldı.
Antakya’da Reyhanlı karayolu üzerinde bulunan ve şuanda restorasyonu yapılan St. Pierre Kiliseni’ni uzaktan görerek gezimize devam ettik. St.Pierre Kilisesi Hıristiyanlığın en önemli kiliselerinden. 'Hıristiyanlık' isminin ilk kez burada verildiği olan kilise aynı zamanda Hristiyanlarca hac yeri olarak kabul edilmekte ve her yıl burada 29 Haziran günü Katolik Kilisesi’nce ayin düzenleniyor.
Daha sonra Harbiye’de bulunan şelaleyi ve o muhteşem doğayı gördük. Demli bir çay için mola verdiğimiz Harbiye’de erkek ve bayanlar için saf ipekten birçok ürün var. Ayrıca buranın defne yağı ve sabunu da çok meşhur. İçindeki peyniri ve kendine has lezzeti ile meşhur Hatay künefesini Harbiye’de yemek ayrı bir zevk.
TÜRKİYE'NİN TEK ERMENİ KÖYÜ
Tepelerin zirvelerine tırmanarak şehri çepeçevre saran sur kalıntıları ve kaleleriyle şehrin adeta simgesi olan, eteklerinde Antakya’nın kurulu olduğu ve Yasin suresinde övülen Habib Neccar Dağı’nın yanından Türkiye’nin tek Ermeni Köyü olan Vakıflı’ya ulaştık. Kuruluşu 19. Yüzyıl ortalarına rastlayan, Hatay’ın Samandağ İlçesi’ne 4 kiyometre uzaklıkta, Musa Dağı’nın eteklerine sığınmış, 30 haneden oluşan küçükcük bir köy. Bu küçücük köydeki düzen ve intizam beni olduğu kadar geziye katılan bütün arkadaşları hayrete düşürdü. Sanki tüm köye peyzajcı eli değmiş gibi. Geçimlerini organik yetiştirdikleri sebze ve meyveleri satarak sağlayan köy halkı, kış aylarını İstanbul’da geçiriyor.
HIZIR (AS) ADINA YAPILMIŞ TÜRBELER VAR
Gezimizin son durağı Samandağ oldu. Samandağ’da pek çok yerde Hızır (AS) adına yapılmış türbeler var. Ancak bunlardan en ünlüsü Samandağ sahilinde bulunan Hz. Hızır ile Hz. Musa’nın buluştuğu yer olarak kabul edilen kayanın üzeri. Ziyaretçiler türbenin etrafında otomobil veya yaya olarak üç defa dönüyor. Tütsüler yakılıyor ortalık biraz duman ama olsun mübarek bir mekan düşünsenize Hızır ve Musa kaçbinyıl önce bu mekanda Allah'ın izniyle birarada idiler ve zaman farklı ama mekan aynı..
Akşam saatleri yaklaştığında Samandağ’ın zirvesinden aşağıdaki ekili alanlar ve uçsuz bucaksız maviliklerin derinliğini izledik. Muhteşem bir görüntü. Güneşin batımını buradan izlemek insanı değişik duygulara götürüyor. Samandağ’dan gözüken Keldağ inanılmaz derecede güzel, görülmeye değer bir doğa harikası.
Akdeniz'in uçsuz bucaksız maviliğini izlerken hava karardı. Gezi akşam yemeğinin yeneceği Samandağ sahilindeki bir balık lokantasında son buldu. Yemekten sonra konaklayacağımız ve ödül töreninin yapılacağı İskenderun Anemon Otel’e gittik.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.