Kayıt dışılıkla mücadele şart
Sigortanın geleceğin teminatı olduğunu belirten Sosyal Güvenlik İl Müdürü Özge Songül, bu noktada insanların sigortalarını ciddiye almalarını ve kayıt dışılıkla topyekun mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.
SGK İl Müdürü Özge Songül kimdir?
1972 Karapınar doğumlu. İlkokulu Kayalı Kasabasında bitirdi. Orta ve liseyi yatılı olarak İvriz Öğretmen Lisesi’nde okudu. 1992 yılında İstanbul Siyasal Bilgiler Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansa devam etti. Sosyal Sigortalar Kurumuna 1995 yılında müfettiş yardımcısı olarak başladı. Müfettişlik ve Teftiş Kurulu’nda da idari görevlerde bulundu. 2008 yılının şubat ayında sosyal güvenlik kurumlarının birleştirilmesiyle Konya SGK İl Müdürlüğü’ne müdür olarak atandı. 4 yıldır SGK İl Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 2 çocuk babasıdır.
SUNUŞ:
16-22 Mayıs tarihleri arasında kutlanan Sosyal Güvenlik Haftası kapsamında Konya’nın sosyal güvenlikte geldiği durumu Sosyal Güvenlik İl Müdürü Özge Songül ile konuştuk. 2006 yılında kanunlaşan Sosyal Güvenlik Kanunu’yla sosyal güvenlikte norm ve standart birliğinin sağlamaya çalışıldığını ve herkesin eşit sağlık güvencesi şemsiyesi altına alındığını aktaran Özge Songül, sosyal güvenlikte işlemlerin daha hızlı gerçekleşmesi için elektronik ortamda hizmet vermeye başladıklarını da ifade etti. En önemli amaçlarının kayıt dışı istihdamı ortadan kaldırmak olduğunu dile getiren Songül, bugün sigorta yaptırmayanların yarın bunun acı sonuçlarıyla karşılaştıklarını, sadece kendilerinin değil eş ve çocuklarının da sağlıktan yararlanamadığını aktardı.
ARASÖZ:
“Geçmişte kayıt dışı çalışmış, çalışmak zorunda kalmış, gönüllü olarak çalışmış insanların bugün hüsrana uğrağını ya da üzüldüğünü görüyoruz. Kayıt dışı çalıştığı için ölmüş bir vatandaşın eş ve çocuklarına maaş bağlanamıyor. Burada kayıt dışılığın acı sonu ortaya çıkıyor”
* Songül Bey, 3 yıldır 16 Mayıs’ı içine alan hafta Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanıyor. Bu haftanın önemi nedir, Sosyal Güvenlik Haftası’yla amaçlanan nedir?
– 2006 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) ve Bağ-Kur'un birleştirilip Sosyal Güvenlik Kurumu’nun oluşturulmasıyla hem kurumsal hem de mevzuat yönünde köklü bir reform yapıldı. Bu reform 2006 yılında kanunlaştı ve 2008 yılında da hayata geçti. Yeni düzenlemeyle sosyal güvenlikte norm ve standart birliği sağlamaya çalışıldı. Bu kapsamda yeni teşkilat kanunun yürürlüğe girdiği tarihin Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanması kararı alındı. 16 Mayıs’ın içine alan haftalar Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanıyor. Bu haftayı kutlamadaki amacımız toplumumuzda sosyal güvenlik bilincinin geliştirilmesi, kayıt dışı istihdamın önlenmesi, sosyal güvenliğin faydaları, sosyal güvenlik dışında kalınırsa ileri de doğabilecek kayıpları, mağduriyetleri anlatabilmektir. Ayrıca kurum çalışanlarımızı sosyal güvenlik kurumumun daha iyiye gitmesi yönünde motive edebilmek adına kutladığımız bir hafta.
* Sosyal Güvenlik Kurumu’nun oluşmasıyla sosyal güvenlikte neler değişti?
– Gerek 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gerekse 5502 Sosyal Güvenlik Kurumu Kanunu, sosyal güvenlik kurumlarının hem mevzuat anlamında hem de kuruluş anlamında sorunlarını ortadan kaldırmaya yönelik bir reçete kanun. Vatandaşlar arasındaki sağlık sunumunda ayrıcalık ortadan kaldırdı. Emekli sisteminde ayrıcalığı mümkün olduğunda ortadan kaldırdı. Emeklilikte ayrıcalığı tamamen kaldırmadı, çünkü sosyal güvenlik sistemi ödediği prime göre nemalandırma yöntemini benimsemiş. Ne kadar prim ödersen o kadar fazla aylık alabilirsin. Bu anlamda da farklılıklar yine devam etmekte. Herkes sosyal güvenlik şemsiyesi altında yer aldı. Kendilerini beyan etmeleri tescil ettirmeleri karşılığında herkesin mutlaka bir sigortalanacağı bir alan mevcuttur. Sigortalı olarak sosyal güvenlik kapsamına kendilerini aldırabilirler diğer vatandaşlarımız gibi emeklilik haklarından ve genel sağlık sigortasının sunduğu hizmetlerden aynı şartlarda yararlanabilirler. Bu kapsamda bütün serbest eczanelerle anlaşma yapmış durumdayız. Vatandaşlarımız gerek kamu hastanesi gerekse üniversite hastanelerinde olduğu gibi özel hastanelerden sağlık hizmetlerinden yararlanabilmekteler.
İŞLEMLERİ ELEKTRONİK ORTAMDA GERÇEKLEŞTİRİYORUZ
* Yeni kanun kapsamında sağlık karnesi gibi uygulamaların kalkması işlemleri hızlandırdı mı?
– Sağlık karnesinin kalkması işlemleri kolaylaştırdı. Son yıllarda otomasyon bilgi işlem ağırlık çalışmaya çabalıyoruz. Şu anda kişiler kendilerinin sigortalı olup olmadığını görebiliyor. Sağlık karneleri kalktı bunun yerine sağlık aktivasyonu dediğimiz eski karne açma işlemi bilgisayar üzerinden yapılıyor. Hastanelerde ve eczanelerde o kişinin vatandaşlık numarasıyla girildiğinde orada sağlıktan yararlanıp yararlanamayacağı hemen görülebiliyor. Bu da önemli bir hizmettir. Ayrıca eskiden verilen aylık bildirgeler vardı, çalışanların kendilerin beyan ettikleri artık kağıt ortamında hiçbir bildirge almıyoruz. Eskiden sigortalı olan kişiler primlerinin yatıp yatmadığını 5-6 ay hatta birkaç yıl sonradan öğrenebilirlerdi. Şimdi ise elektronik ortamda her ay primlerinin yatıp yatmadığını öğrenebiliyorlar.
* Bu noktada e-Devlet uygulamasına geçmeniz de aslında hizmeti vatandaşın ayağına götürüyor.
–Vatandaşlarımız adresine girerek hizmet dokümanlarını alabiliyordu. Fakat bu uygulama güvenli değildi, çünkü birileri sizin bir çeşit kimlik bilgilerinizi ele geçirip sisteminize girip özel kişisel bilgilerinizi görebiliyordu. Onun için güvenlik açısından bu sistemi kapattık. Bu kapsamda Türkiye ait olan ve adresinden girilen e-Devlet uygulamasını başlattık. Bu sistemde devletin bazı kurumlarının bilgilerini de görebiliyorsunuz. Tabii bu durum bilgisayar kullanmasını bilen vatandaşlar için önemli bir avantajdır. Buraya gelmesine gerek kalmadan oturduğu yerden işlemlerini yapabilmektedir. Aynı şekilde yapılandırmaları da elektronik ortamda yaptık. İşverenlerimizin muhasebecileri, mali müşavirleri bürolarında bizim verdiğimiz e-sigorta şifreleriyle yapılandırma taleplerini içeren dilekçelerini gönderdiler. Biz de yapılandırmalarını yaparak yine elektronik ortamda ödeme planlarını kendilerine ilettik. Böylece hem kurumda yoğunluk azaldı hem de işler daha hızlı yürümeye başladı.
YAPILANDIRMADA HEDEFE ULAŞTIK
* Yapılandırmadan şu ana kadar kaç kişi yararlandı? Yapılandırmada beklediğiniz hedefi gerçekleştirdiniz mi?
– Yapılandırmadan şuana kadar 15 bin işveren yanında, 30 bin civarında Bağ-Kur’lu yani kendi namı ve hesabına çalışan esnaf ya da tarımla uğraşan kesim yararlandı. Toplamda 550 milyon TL civarında bir yapılandırma yaptık. Yapılandırmada beklediğimiz hedef gerçekleşmiş oldu. Herkese çok büyük faydaları oldu. Bağ-Kur’lu kesimin yapılandırmalarını yapmakla birlikte birçoğu emekliliği hak etti. Yapılandırmadan daha yoğun şekilde emeklilik hizmetleriyle uğraşıyoruz. Ziraat Bankası ile olan protokolde hızlandırıldı. Yapılandırma borçlarını banka kredi vererek insanların borçlarının belli bir miktarını ödemelerini sağlıyor. Bu da ödeme güçlüğü çekenler için iyi bir fırsatı oldu. Yapılandırmanın 30 Mayıs’a kadar uzatılması bizi de rahatlattı. Müracaat edecek vatandaşları da rahatlattı. Şu anda da halen yapılandırma oldukça yoğun bir şekilde devam ediyor.
* Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri de sigortasız kaçak işçi çalıştırılması. Kaçak işçi çalıştıran işverenlere karşı nasıl bir denetim mekanizması uyguluyorsunuz?
– Denetimleri Sosyal Güvenlik Kurumu Teftiş Kurulu Başkanlığı aracılığıyla ve Sosyal Güvenlik İl Müdürlükleri’nde çalışan sosyal güvenlik kontrol memurları ile gerçekleştiriyoruz. Bunlar aracılığıyla sürekli denetimler yapıyoruz. İş yerlerine gidiyoruz. Sigortalı işçi çalıştırıp çalıştırmadıklarını kontrol ediyoruz. Tabii bu denetimler tek başına yeterli değil. Kayıt dışılığı önlemenin tek yolu işverenlerin sosyal güvenliğin öneminin benimsetilmesi ve çalışanların sigorta haklarını daha sıkı bir şekilde takip sağlamaktır. Çünkü bugün yapılandırmadan görüyoruz ki geçmişte kayıt dışı çalışmış, çalışmak zorunda kalmış, gönüllü olarak çalışmış ya da çalışan sigorta istemeyerek daha yüksek maaş alma yoluna gitmiş. Fakat bu tür pazarlıklar içine girmiş olan insanların bugün hüsrana uğrağını ya da üzüldüğünü görüyoruz. Kendisi öldüğünde bakıyoruz emekli olmasına 1 ay kalmış fakat eşine 20 gün eksiklikten dolayı maaş bağlanamıyor. Veya 20–30 günden çok daha fazla çalışmış ama gerek kendi ihmalinden gerekse işverenin kayıt dışı çalıştırmasıyla ölmüş bir vatandaşın eş ve çocuklarına maaş bağlanamıyor. Burada kayıt dışılığın acı sonunu görüyoruz.
PRİMLERİ DÜŞÜRÜRSEK HİZMET VEREMEYİZ
* Bazı işverenlerin işçisine tazminat ödememek için sürekli girdi çıktı yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Diğer yandan işverenlerin primlerin yüksekliğinden şikayet etmelerini nasıl karşılıyorsunuz?
– Teftiş sonucunda girdi çıktılar gerçeği yansıtmıyorsa onları iptal edip girdiği günden bugüne kadar çalışmış şekilde işlemlerini sonuçlandırmış oluyoruz. Bu durum kısa vadede sigortalıların ya da çalışanların sağlık hizmetini alamamasını ortaya çıkarıyor. Gerek işverenler gerekse çalışanlar şunu unutmasın ki sigorta yoksa sağlık hizmetlerinden yararlanılmıyor. Kayıt dışılığı önleme noktasında primlerin ödenmesinde yüzde 5’nin indirim sağlanıyor. Daha az prim ödeme hakkında yararlanmak için de işverenler primleri süresinde ödemeye çalışıyor. Ayrıca SGK ciddi derece de açık veren bir kurum. Dolayısıyla bu açığı kapatabilmenin iki yöntemi var. Birincisi kayıt dışı istihdamı aza çekmek, ikincisi de ya primleri yükseltmek ya da sabit yerinde tutmaktadır. Primler düşerse kayıt dışı istihdam azalır ama karşılığında bizim sigortalara verdiğimiz bir hizmet var. Emekli maaşları düşürmemiz söz konusu olabilir mi? Sağlık hizmetlerini azaltmak ya da kısıtlamak söz konusu olamayacağına göre yüksek olarak tabir edilen primleri almamız devam edecektir.
* Konya’nın sosyal güvenlikteki durumu nedir?
– Konya’nın nüfusu 2 milyondur. Bu nüfusunun toplamı 1 milyon 975 bini şu anda sosyal güvenlik kapsamında. 45 bin civarında açıkta olanlar var onun dışında herkesin bir şekilde sağlık güvencesi mevcut. 57 bin 327 4/C dediğimiz emekli sandığı mensubu var. 120 bin civarında 4/B dediğimiz esnaf ve tarımda kendi nam ve hesabında çalışan çiftçi Bağ-Kurlusu var. 220 bin civarında da 4/A dediğimiz bir işveren yanında çalışan SKK’lı işçilerimiz var. Yani 390 bin civarında aktif sigortalımız var. Bunların dışında aylık alan emekli dediğimiz gruptan da 42 bin memur, 85 bin Bağ-Kur ve 110 bin SSK olduğunu kaydetti. Emeklilerin ve çalışanların bakmakla yükümlü olduğu 1 milyon 142 bin kişi var. 2022 sayılı yasa kapsamında ise 30 bin civarında aylık alan vatandaş var. 205 bin civarında da yeşil kartlı var. Asgari ücretinin üçte birinin üzerinde geliri olan vatandaşa yeşil kart verilmiyor. Herhangi bir yerde çalışmıyorsa bunlar genel sağlık sigortasına müracaat edip ayda 30 TL ödeyerek eş, çocukları ve kendileri sağlık hizmetlerinden diğer vatandaşlar gibi tedavi olabiliyor. Tabii bunlar için emeklilik hizmeti yok.
* 6111 sayılı yasa kapsamında 18 yaşından gün almış çocuklar da yine anne ve babalarının üzerinden sağlık hizmeti alabilecek mi?
– 6111 sayı yasanın getirdiği değişikliklerden biri de kız çocuklarının 18 yaşından sonra bir işe başlayıp sigortalı olduklarında sağlık aktivasyonlarını yaptıramıyorlardı. Bu kanunla bu eksiklikte giderildi. Hizmet almaya devam edecekler. Çalışırlarsa sağlık hizmetleri kesilecek, çalışmaları sona erdiğinde ise anne-babalarının üzerinden sağlık hizmeti alabilecekler. Ayrıca çocuklar lise öğretimine devam ediyorsa 20 yaşına, yüksek öğrenimine devam ediyorsa 25 yaşına kadar sağlık hizmetini alabiliyorlar. En büyük kolaylıklardan biri de 18 yaşına kadar babasının sağlık güvencesi olsun olmasın, anne-babası hayatta olmasa dahi bütün çocuklar devletin sağlık güvencesi altında olacak ve masrafları devlet tarafından hazinece Sosyal Güvenlik Kurumu aracılığıyla karşılanacak.
* Özge Songül Bey açıklamalarınız için teşekkür ediyorum. Son olarak sosyal güvenlikle ilgili vatandaşlara neler söylemek istersiniz?
– Bu haftanın toplumda sosyal güvenlik bilinci oluşur. Bazı olayları yaşadığımız için sigortanın öneminin çok iyi biliyoruz. Örneğin Bağ-Kur’lu bir vatandaşımız kalp krizi geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor. Fakat primlerini ödemediği için hastanede paralı tedavi görüyor ve tedavi ücretini gördüğünde primlerini yatırmak istiyor ama o faturayı ödemek zorunda kalıyor. Ya da ölen bir vatandaşımızın sigortasını ya da Bağ-Kur’unu topluyoruz geride kalan çocukları ve eşine maaş bağlanması için bin 800 gün gerekirken, bin 700 gün çıkıyor. Fakat onun daha fazla çalıştığını öğreniyoruz. Ancak sigortasını ciddiye almadığı ya da işverenin yatırmadığı için maaş bağlayamıyoruz. Onun için vatandaşlardan sigortalarını ihmal ettirmemelerini istiyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.