İki tekkenin öyküsü

İki tekkenin öyküsü

Halk arasında yüzyıllardır şifa bulunulduğuna inanılan tekkelerden ikisi sütü kesilen annelerin gittiği Süt Tekkesi ile vücudunda alerji oluşan kişilerin başvurduğu Bulgur Tekkesi’

Tekkeler yüzyıllar boyunca Müslümanlar için önemli yerler oldu. Selçuklular’dan Osmanlı Devleti’ne ve günümüze kadar insanlar, tekkeleri şifahane, ibadethane, dergâh ve eğitim yeri olarak kullanmıştır. Bu nedenle tekkelere Osmanlı Devleti zamanında imam ve müezzin ataması da yapılmıştır. Özellikle toplum arasında tekkeye gidenlerin dileklerinin kabul olduğu, hastaların şifa bulduğu söylentiler nedeniyle insanlar bir umut tekkeye giderek şifa arıyor. Bu tekkelerden ikisi ise Konya’da bulunan eski adliye arkasındaki Süt Tekkesi ve Bedesten yakınlarındaki Bulgur Tekkesi. Süt Tekkesi’ne sütü kesilmiş anneler şifa bulmak için giderken, Bulgur Tekkesi’ne ise vücudunda halk arasında ‘bulgurcuk’ denilen hastalığa yakalanmış insanlar şifa bulmak için gidiyor.TEKKELER HALK ARASINDA BİR İNANÇ YERİ
Sanat Tarihçisi emekli Öğretim Üyesi Dr. Hasan Özönder, Süt Tekkesi ve Bulgar Tekkesi’nin halk  içinde sınanan yerlerden biri olduğunu kaydetti. Özönder, “Süt Tekkesi’ne genellikle sütü kesilmiş anneler gitmektedir. Halk arasında burada şifa bulunduğu sınanarak inanılmıştır. Tekke’de dua ederek şifa bulan anneler, böylece çocuklarının süt ihtiyacını karşılıyorlar. Bulgur Tekkesi de halk arasında şifa bulunduğu sınanan yerlerdendir. Vücutta alerji gibi hastalığı olan veya halk arasında ‘bulgurcuk’ denilen hastalığa yakalınmış insanların şifa bulmak için gittiği yerdir. Burada dua edildikten sonra dua eden hoca ağzında ıslattığı bulguru hastanın vücuduna püskürterek hastanın şifa bulduğu söylenir. Bu tekkeler halk arasında bir inanç yeridir” dedi.
TEKKELER SELÇUKLULAR ZAMANINDA YAPILDI
Tekkelerin kuruluş tarihi hakkında bilgi veren Selçuk Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Küçükdağ, eski adliye binasının arkasında bulunan Süt Tekesi’nin Ferhuniye gibi farklı adlarla anıldığını söyledi. Türbenin II. Keyhüsrev’in eşi Gömeç Hatun tarafından medrese, darülhuffaz, mescit ve türbe olarak yapıldığını belirten Yusuf Küçükdağ, “Osmanlı Devleti’nde tekkenin ismi Keykavus Kızı Fatma Hatun Tekkesi olarak değiştirilmiştir. Yani araştırmacıların Gömeç Hatun olarak gösterdikleri Musalla Mezarlığı içindeki yapı, türbe, değil, Selçuklu sarayının arı kovanlarının konduğu Gömeçhane’dir. Tekke birçok defa yıkılıp yapılmıştır. Şuanda ise tekkenin mescit ve türbe bölümü ayaktadır” dedi. Aziziye Camii’nin yanında bulunan Demirciler Çarşısı içindeki Bulgur Tekkesi’nden de bahseden Küçükdağ, tekkenin Anadolu Selçuklu Devleti zamanında yapıldığını söyledi. Tekkenin Osmanlı döneminde zaviye olarak kullanıldığını aktaran Küçükdağ, “Tekke Karamanoğulları zamanında zaviye olarak kullanılmıştır. Osmanlı döneminde de zaviye olarak işlevini sürdürmüş olmalıdır. Tekkeye 1843’te imam ve müezzin ataması da yapılmıştır. Mescit ve tekke ile ilgili tespit edilebilen vakfiyenin tarihi 1907’dir” dedi.
 HASAN AYHAN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.