Haksız ders dağıtımına son
SÖZ REKTÖR
ADAYLARINDA -2
Mustafa AKÇA
Haksız ders dağıtımına son
SÜ’de haksız ders dağıtımı yapıldığını dile getiren Prof. Dr. Ahmet Kağan Karabulut, ders dağıtımında adaletin esas alınarak, üniversitenin her branşına yönelik projelerin hayata geçireceğini söyledi
Sunuş…
Selçuk Üniversitesi (SÜ) rektörlüğüne aday olan Selçuklu Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kağan Karabulut, üniversitenin her branşta Türkiye’de ilk 10’una girmesi için birçok projenin hayata geçirilerek, mezunların büyük üniversite mezunlarıyla rekabet edeceğini belirtiyor. Prof. Dr. Karabulut, “Selçuk Üniversitesi’nin fiziki büyüklüğü dışında bir büyüklüğü maalesef bulunmuyor. Kimse kendini kandırmasın, üniversitemiz kendini kandırma noktasında çok başarılı ancak bu büyüklük yok. Öğretim üyesi sayısına oranla yapılan yayınlarda üniversitemiz 125 üniversite arasında 82. sırada bulunuyor. Üniversiteye rektör olarak seçilmem durumunda yapacağım projelerle bu durumu düzelteceğim. SÜ’nün ismine yaraşır bir büyüklüğü yakalamasını sağlayacağım. Öğretim üyelerimiz sandıkta oyunu verirken ne istediklerini belirleyerek oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum” diyor…
PROF. DR. AHMET KAĞAN KARABULUT KİMDİR?
1968 yılında Sivas’ta doğdu. Ortaokul, ilköğretim ve liseyi öğrenimini Sivas’ta tamamladı. 1991 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Prof. Dr. Ahmet Kağan Karabulut, 1992 yılında Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Anabilim Dalı’nda araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 1993-1997 yılları arasında İngiltere’nin Nottingham Üniversitesi’nde İnsan Anatomisi ve Hücre Biyolojisi Bölümü’nde bilim doktorası yapan Prof. Dr. Karabulut, 2002 yılında doçent ve 2007 yılında profesör oldu. 2006 yılının Mart ayında Selçuk Üniversitesi Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesi Kurucu Başhekimi olan Prof. Dr. Karabulut, 2008 yılında aynı fakülteye dekan atanmış olup halen bu görevi sürdürmektedir.
* Selçuk Üniversitesi'nin şu anki durumunu nasıl buluyorsunuz?
- Selçuk Üniversitesi (SÜ)’nün dünya genelinde tanınan veya söz sahibi bir üniversite olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye genelinde ise sadece öğrenci sayısı itibariyle önemli bir yerde. Uluslararası yayınları var ve toplam yaptığı yayınlar Türkiye'de ilk 8'e giriyor ancak, Yükseköğretim Kurulu (YÖK)’ün 2009 verilerine göre üniversitemiz 125 üniversite arasında yaptığı yayınların öğretim üyelerine dağılımında yüzde 0.48 ile 82. sırada bulunuyor. Yani bin 500 civarındaki öğretim üyelerimizin hemen hemen ikide biri yayın yapıyor. Yaptığımız toplam yayınlarla 7 veya 8. sırada olmamız bir şey ifade etmez. Çünkü bizim bin 500 öğretim üyemiz var ve bu akademisyenlerimizle 82 sırada olmak bir felakettir. Türkiye'nin ortalaması 0.63 zaten. Dolayısıyla bu üniversite potansiyelini kullanmayan, uyuyan bir dev konumundadır. Büyük üniversite olmak bir kaç yolla mümkündür. Dünyada bir itibarınız olur, yurt dışından öğrenciler sizin üniversitenizde okumaya gelir ve size büyük üniversite derler. Yine mezunlarınızın emsal üniversitelerle yurtiçinde ve yurtdışında rekabet edebilir olmalı. Mesela mühendislik fakültesi mezunlarınız ODTÜ, Boğaziçi Üniversitesi mezunlarıyla eşdeğer olursa, iş başvurularında sizin mezunlarınızı da alırlarsa o zaman o üniversiteye büyük üniversite denebilir. Mezunlarımızın büyük bölümü iyi yerlere yerleşiyorsa üniversiteniz başarılıdır. Bu noktalarda bizim üniversitemizin bir başarısı maalesef yok. Kimse kendini kandırmasın, üniversitemiz kendisini kandırma noktasında çok başarılı. Ancak kendini kandıran kamuoyunu da kandırmış oluyor. Üniversitemizin geçen yıl 8 bin 500 kontenjanı boş kaldı. Üniversitemizin birçok bölümü artık tercih edilmiyor. Bu nedenlerle kimse Selçuk Üniversitesi'nin başarılı olduğunu söyleyemez. Bu yıl Fen Fakültesi Fizik Bölümü'nü sadece 4 kişi başvurmuş 80 kişilik kontenjanda. Öğrenci olmadığı için geçen yıl ikinci öğretim bu bölümde kapatılmıştı. Yani şimdi SÜ Fizik Bölümü'nü dört kişi başvuracak, biz de bu üniversiteye başarılı ve büyük diyeceğiz. Böyle bir durum da üniversitemizin başarılı olduğunu ben söyleyemem. Üniversitemiz sadece fiziki olarak büyük bir üniversitedir. Bizim derdimiz kendimizi kandırmak yerine mezunlarımızın piyasa şartlarına en uygun şekilde yetiştirilmesini sağlamak olmalıdır. Fiziki büyüklük maalesef bir şey ifade etmiyor. SÜ ismine yaraşır bir büyüklüğü bulunmuyor.
‘TASARRUF YAPILARAK, PROJELERE DAHA FAZLA DESTEK VERİLMELİ’
* Selçuk Üniversitesi mezunlarının daha büyük üniversitelerin mezunlarıyla rekabet edebilmeleri için neler yapılmalı?
- Bunun için birçok çalışma yapılmalı. Öncelikle daha kaliteli öğretim üyesi barındırarak, öğrencilerimizin yabancı dil problemlerini dersler dışında gerekli kurslar vererek çözmemiz gerekiyor. İşverene yönelik çalışmalar yaparak, hangi donanımlara sahip mezun öğrenci istiyorlar bunları öğrenerek öğrencilerimize bu yönde eğitim vermeliyiz. Üniversitemiz için bir Ar-Ge merkezini kurmalıyız. Bizim bilimsel üretim merkezi bir Ar-Ge meselesinde üniversitemizin bir patent ofisi yok. Proje geliştirme takip koordinatörlüğü yok, bunları biz kâğıt üzerinde planlamıştık ama kurulamadı, bunların kurulması için çalışacağım. Bilimsel Araştırma Projesi (BAP) desteklerini proje üretim ağırlıklı olarak yapılmasını sağlayacağım. Daha önce üretilen BAP yayınlara ve çalışmalara bakarak biraz daha makul, günün ihtiyaçları olan alanlarda kullanılabilir üretim yapılması hedeflenmeli. Bu anlamda üniversitemizin cihaz ve alet envanterini ortaya çıkaracağım. A odasında bir cihaz varken ve fazla kullanılmıyorken bu odaya da aynı cihazın alınmasına gereke yok. Üniversitemizin kaynakları bu şekilde tasarruflu kullanılırsa, BAP projelerinin yapılması daha fazla desteklenecek. Bu tasarruflarla öğretim üyelerimiz yurtdışına birkaç defa gönderilebilecek. Projelerimiz artacak. Ayrıca yaptığımız yayınların kullanımı çok önemli. Her yayına da gereğinden fazla yardım ve destek verilmesi doğru değil. Kullanılabilecek, günün ihtiyaçlarını karşılayan yayınlara, projelere daha fazla destek vermeliyiz.
KURUMSALLAŞMA KÜLTÜRÜ ÜNİVERSİTEYE HÂKİM DEĞİL
* Üniversitenin en büyük sorunu nedir?
- SÜ'nün en büyük eksikliği, sorunu kurumsallaşamamasıdır. Kurumsallaşma kültürü üniversitemize hâkim değil. İdari yönetim alanında bir kurumsallaşma sistemimiz maalesef yok. Bu idarenin irade ortaya koyarak olacaktır. Bir kurumun başındaki insan tüm kurumun sorunlarına yetişmesi imkânsızdır. Yetişmeye çalışırsa yapması gereken işleri, faaliyetleri yapamaz. Kurumsallaşmadan kastım, kurumun her bir biriminin görev, yetki ve sorumluluk alanlarının belirlenmesidir. Bunların yazılı dokümanlar haline getirilmesi ve bu manada bu birimlerde çalışan insanların bu kurallar çerçevesinde hareket ederek; üretime, eğitime ve hizmete yönelik kalitesinin geliştirilmesi için çaba sarf etmeleri demektir. İnsanlar yapması gereken işleri yerine başka işlerle uğraşırsa kurumsallaşma ortadan kalkar. Kişisel ve duygusal bağlarla hareket eder; adam kayırmacılık, insanların özlük haklarıyla oynama, derslerin dağıtımında adaletli olmama, lisansüstü eğitiminde görevi alması gereken hoca yerine başkasına görev verme başarısızlığı ortaya çıkacaktır. Haksızlığın ve adaletsizliğin olduğu bir yerde hiç bir şey olmaz. Ne eğitim kalitesi ne de bilimsel bir çalışmadan bahsedilebilir. Kurumsallaşma kültürün yayılması buralarda gerekiyor. Biz adama göre iş değil, işe göre adam bulup görevlendirmeliyiz. Bizim üniversitemiz de bu zamana kadar adama göre iş verildi. Bu nedenle de ismimize yakışmayan yerde bulunuyoruz. Üniversitemizin kurumsallaşmasının yanında kalite kültürünün de yerleşmesi için çalışmalar yapmalıyız. Üniversitemizin şu anda duvarları çatlamış birinci katının üstüne saraylar inşa edemezsiniz. Bu nedenle üniversitemizin afaki bir hedeflere ihtiyacı yok. Önce birinci katın sağlamlaştırılması gerekiyor. Üniversitemizde önce insan, adalet, liyakat demeliyiz. Bunlarında sözde kalmaması için gerekli projelerin yapılması gerekiyor. Bir birimde görev yapan tüm insanların yönetim adına bir oy hakkı olmasa da talep bildirme hakkı olmalıdır. Bunun içine öğretim üyesinden, birimin temizlikçisine ve öğrencisine kadar herkes dâhildir.
ÜNİVERSİTENİN AYAKLARI DAHA SAĞLAM YERE BASMALI
* Üniversitenin bu sorunları nedeniyle mi rektörlüğe adaylığınızı koydunuz?
- Rektörlüğe aday olmak esas itibariyle bir hizmete talip olmaktır. Bir hizmete talip olmak ise ahiret inanclı birisi için ateşten gömlek giymektir. Ben rektörlüğe aday olurken tüm bunları göze alarak oldum. Üniversitemizin şu an nerede bulunduğunu söyledim ve nerelerde olması gerektiğini bilen biriyim. Yine üniversitemizin işleri nerelerde aksiyor, bunun çözüm yolları nelerdir bu alanlarda tecrübe sahibiyim. SÜ'yü alanında rekabet eden mezunlar yetiştiren, bilim ve teknolojide öncü, bölgesine, ülkesine ve insanlığa değer katan, çağdaş, yenilikçi ve her bir üyesinin mensubu bulunmaktan gurur duyacağı bir kurum haline getirmek için bu göreve talip oldum. Başta üniversitemizin değerli mensupları olmak üzere, tüm paydaşları da sürece dahil ederek ideal Selçuk Üniversitesi’ni oluşturmak ve geleceğe hazırlamak heyecanı ile yola çıkıyorum. Tüm bilgi birikimimi üniversitemize rektör olarakda hizmet vermede kullanmak için rektörlüğe aday olmaya kararverdim. Üniversitemizin ayakları daha sağlam yere basan, bilimsel alanda yüksek itibar sahibi, mensuplarının aidiyet ve mensubiyet mutluluklarının daha fazla olması için bu göreve talibim.
* Rektörlük görevi birikimine sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz?
- 19 yıldır görev yaptığım Selçuk Üniversitesi'nin birçok kademesinde görev aldım. Selçuk Üniversitesi (SÜ) Bilimsel Araştırmalar Projeleri (BAP) yönetim kurulunda yedi sene, stratejik planlama kurulunda dört sene, akademik değerlendirmeler kurulunda yine dört sene, uluslararası akreditasyon kurulunda üç sene, araştırma merkezi yönetim kurulunda üç sene ve dergi-editöryal kurullarda üç sene görev alan birisi olarak rektörlük görevine talibim. Bu görevlerim yanında fakülte sekreter vekilliği, dekan yardımcılığı, kurucu başhekimlik ve dekanlık görevlerini yürüttüm. Halende Selçuklu Tıp Fakültesi'nin ilk dekanlık görevini yapıyorum. İdari görevlerde tecrübem var. Üniversiteyi, devleti ve bürokrasiyi çok iyi tanıdığımı düşünüyorum. Bu görevlerim ve birikimim rektörlük görevine fazlasıyla yeterli olacaktır.
KALİTE, DOĞRU İNSANLARIN GÖREVLENDİRİLMESİYLE OLUR
* Rektör seçilmeniz dâhilinde üniversite için yapmayı planladığınız projleriniz neler?
- Benim hedefim üniversitemizin tüm branşlarıyla Türkiye'de ilk 10'na girmesini sağlamaktır.
Öncelikle yukarıda belirttiğim üniversitemizin sorunu olan; kurumsallaşma ve aidiyet-mensubiyet duygusu problemlerine çözüm üreteceğim. Doğru yerlere doğru insanlara atama yaparak kalitenin ve büyümenin sağlanmasını yapacağım. Üniversitemize kazandırmayı düşündüğüm bir çok projem bulunuyor. Öncelikle ve üniversitemizin bir kültür merkezi kazandıracağım ve Prof. Dr. Erol Güngör hocamızın ismini buraya vereceğim. Erol Güngör hocamızın ismi eğitim fakültesinde bir yere vermiştik. Ben üniversitemize en prestijli bir kültür merkezini yaparak hocamızın ismini tekrardan üniversitemizde yaşatılmasını sağlayacağım. Üniversitemizde Erol Güngör hocamızın isminin silinmesine müsade etmeyeceğim.
En çok önemsediğim ve yıllardır hayalini kurduğum bir diğer projem 'Engelliler Rehabilitasyon ve Eğitim Merkezi'nin üniversitemiz bünyesinde kurulması ve görme, işitme, bedensel ve zihinsel tüm engelli vatandaşlarımızın profesyonel düzeyde, akademik yaklaşımlarla rehabilitasyon ve eğitimlerinin, akademik kadrolu elemanların gözetim ve denetiminde yapılmasını sağlamaktır. Zira işitme engelli olan oğlunu tam 6 yıl boyunca Hacettepe Üniversitesi’ne Ankara’ya her 15-20 günde bir taşımak durumunda kalmış bir baba olarak bu eksikliğin Konya’mız için ne anlama geldiğinin çok iyi farkında olan biriyim.
Yine yakın zamanda kuruluşu resmi olarak gerçekleşen ve üniversitemiz kampusunde arazi tahsisi de yapılan 'Yaşlı Bakım Merkezi'nin bir an önce binalarının yapılarak hayata geçirilmesi ve yaşlı ve desteğe muhtaç vatandaşlarımıza profesyonel ve güler yüzlü bir sağlık ekibiyle hizmet vermeyi gerçekleştireceğim.
Kuruluşunda çok emek verdiğimiz ve bugün itibariyle bizler için bir dua kapısı hükmünde hizmet vermeye başlamış olan Selçuklu Tıp Fakültesi’nin yanı başında son derece modern ve çağı yakalamış bir “Kök Hücre, Doku ve Organ Transplantasyon Hastanesi' kazandırmaktır. Bu projelere ilave olarak gerek fen bilimleri gerekse sosyal bilimler alanında da bu branşlardan çok değerli öğretim üyelerimizle olgunlaştırmakta olduğumuz başka projelerim de mevcut.
Yine mimarlar fakültemizi Mimarlık-Mühendislik Fakültesi’nden ayırarak yeni ve ayrı bir fakülteye kavuşmalarını sağlayacağım. Üniversitemizin mimarlık fakültesi çok büyük ve yeterli öğretim üyesi arkadaşlarımız var. Hatta burada görev yapan mimar hocalarımızla konuştum. Rektörlüğümde yeni bir binanın projesini getirin size ayrı bir fakülte kuralım dedim. Bu fakülte görsel olarak üniversitemizin en prestijli binası olmalı. Bu bina ile de mühendislik fakültesi de rahatlamış yeri genişlemiş olacaktır. Diş fakültesinin de yer kısıntısı var burası için de dersliklerinin artırılması adına düzenlemeler yapacağım. İletişim Fakültesi’nin de Güzel Sanatlar Fakültesi gibi bir binaya kavuşması gerek. Ayrıca diğer fakültelerimizin yer sorunu olursa gerekli çalışmaları yapacağım. Bu alanlarda projelerim bulunuyor.
Üniversitemizin sosyal tesis ve hizmetlerini geliştirmeye yönelik de projem var. Alaeddin Keykubat Kampusümüzdeki havuz, tenis kortları ve halı sahalar iyileştirilerek bu işletmelerden tüm personelin uygun şartlarda faydalanması sağlayacağım. Bunun yanı sıra Meram bölgesindeki öğretim üyelerimizin yararlanabileceği bir spor kompleksi ve yüzme havuzu yaptıracağım. Öğretim üyelerinin profesyonel ilgi alanları çerçevesinde yapacakları sportif, kültürel ve sanatsal etkinliklere destek verilecek, kişisel gelişime yönelik faaliyetler düzenlenerek katılım teşvik edilecektir. Merkez öğretim üye yemekhanesinin öğrenci yemekhanesinden boşaltılması planlanan alt kısmına da bowling, bilardo salonu, okuma odalarının yapılması, çocuk oyun kompleksi kurulması sağlanacaktır. Bu birimde öğretim üyelerimiz ve çalışanlarımıza mesai saati dışında da çocuk bakım hizmeti verecek bir birim oluşturulmasını sağlayacağım.
‘DERSLERİN DAĞITIMDAKİ AYRIMCILIK ÜNİVERSİTENİN KENDİ AYAĞINA KURŞUN KISMASI DEMEKTİR’
* Daha önceki açıklamalarınızda öğretim üyelerine ders dağıtımında ayrımcılık yapıldığını belirterek bunu çözeceğinizi beyan ettiniz. Siz ders dağıtımındaki ayrımcılığı önlemek için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
- Üniversitemizin birkaç bölümünde ve fakültesinde ders dağıtımlarında usulsüzlük, ayrımcılık yapılıyor. Yurt dışında öğrenim görmüş bir öğretim üyemize yüksek lisans dersleri verilmiyor. Bu üniversitemizin kendi ayağına kurşun sıkmasıdır. Siz hocayı yurt dışına göndermişsiniz ancak bu hocadan öğrencilerimizin bundan faydalanması gerekirken duygusal bağlar nedeniyle bu hocaya yüksek lisans dersi verilmiyor. Bu durum kurumsallaşma kültürünün üniversitemize hâkim olmamasının bir sonucu. Ben bu durumlarda olması gereken adalet ve hakkaniyeti esas alacağım. Kurumsallaşma kapsamında atacağım adımlar, belirlenen kurallar çerçevesinde öğretim üyelerine ders dağıtımları verilecek. Bunun dışında birilerinin adamı diye bir hocamıza fazla ders verdirip, diğerinin hakkının yenmesine müsamaha vermeyeceğim.
* Son olarak neler söylemek istersiniz?
- Ben son olarak; öğretim üyelerimiz, şehrin ve SÜ’nün yöneticileri, SÜ ile ilgili ne istediklerine karar vermeleri gerek ve ona göre rektörlük seçiminde oy versinler. Öğretim üyelerimiz bir kâğıda rektör adaylarını yazsınlar ve adayların üniversite için yapacakları, bu zamana kadar yaptıkları hizmeti değerlendirip ona göre oy vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Ben önce insan daha sonra da kalite diyorum. Kazanan üniversitemiz olsun, tüm adaylara başarılar dilerim. Üniversitemize ise bu görevi en çok hak eden ve üniversitemizi geliştirecek olan insanın rektör olmasını istiyorum.
Yarın: Prof. Dr. Ferruh Yıldız
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.