Hak ve Görevlerimiz
Değerli genç kardeşim,
Bundan önce ki yazılarımda bir Müslüman diğer bir Müslüman’dan yapmasını beklediği haklarını belirtmiş, kendisinden beklenenleri yerine getirmeyi ise görevlerimiz olarak bildirmiştim.
Size, bunlarla ilgili yedi yazı yazdım.
Siz bunları okurken, elbette aralarında ki ilişkiyi fark edemediniz.
Bu yazılardan ilki “En güzel kelam, selam” başlığıyla size geldi.
Bu yazımda en güzel selamın “es selamü aleküm” olduğunu belirtmeye çalıştım.
İkinci yazım, hapşırmak üzerineydi ve hapşırmanın insana faydalarını belirterek yazının başlığını “Hapşırmak yenilenmektir” başlığında sunmuştum.
Üçüncü yazım, “Davete icabet etmek” başlığındaydı. Birisi sizi davet etmişse o davete katılmak gerektiğini, sizin davete katılmanız, davet edenin bir hakkı, aynı zamnda bunun sizin de bir göreviniz olduğu vurgulanmaktaydı.
Anne ve baba olmak bir hak, evliliğin en güzel meyvesi çocuğa sahip olmak (maddi ve manevi) onlar için birer görevdir.
Dördüncü yazım, nasihat etmek (öğüt vermek) üzerineydi. Bir yakınınız size nasihat edince onu dinleyin demiş ve yazı başlığını da “Nasihat edilince dinleyin” olarak belirlemiştim.
Beşinci yazım, hastalanan bir insanı ziyaret etmekle ilgiliydi. Bu insanın Müslüman Gayri Müslim olsun farkı gözetmeden, yakınlarını (dostları, komşuları) ziyaret edilmesinin gereği üzerinde durmuştum. Yazımın başlığını ise “Ziyaret edin ki ziyaret edilin” olarak yazmıştım.
Altıncı yazım, zulme uğrayan bir insanın zalimin elinden kurtarılması hakkındaydı. Tabii zulüm sadece bir insana değil bir topluma da yapılabilir. Ve özellikle toplama zulmedenler o toplumun yöneticileridirler. Bunlarında kurtarılması gerektiğini belirterek “Yerimiz mazlumun yanı” başlığında ki yazımı yazmıştım.
Ve yedinci yazım, bir kardeşinizin bir cenazesi olur da onu da duyarsanız o cenazeye iştirak etmek sizin için bir görev, bu cenaze sahibi için bir hak olmaktadır demiş, bu konuda iki yazı yazmıştım.
İlkyazımın başlığı “Acı gün dostu olun” ikincisi de “cenaze defnine katılın” diyerek, kendi torunumun cenazesinde ki bir iki hatıramı kaleme almıştım.
HAK NEDİR GÖREV NEDİR
Hak, bir insanın mutlu olmasını sağlayan ve yaratıcımız Cenab-ı hak tarafından belirlenen, hiç birimizin asla vazgeçemeyeceği isteklerimizdir.
Görev ise bizim yapmakla mükellef olduğumuz çalışmalardır. Görevin ne olup olmadığını da yine Allah belirlemiş ve bizden bunları yapmamızı istemiştir.
Bu konuda bazı örnekler verilmek gerekirse; Tek Allah’a inanmak hak, inandığımız Allah’a kulluk yapmak, ibadetleri yerine getirmek görevdir.
Her bir insanın (Müslüman gayri Müslim) da hak ve görevleri vardır. Yaşamak bir insanın hakkı, toplumun bu insanın yaşamasını sağlamaları ise onlara bir görevdir.
İnanmak, insanın en tabii hakkı, inanan insanın bu hakkını serbestçe kullanabilmesi, toplumun ve toplumun organizasyonu olan devletin bir görevidir.
Mal ve mülk edinme, çalışıp helalinden kazananlar için bir hak, bu hakkı korumak devlet için bir görevdir.
İnsanın ırz ve namusunun korunması onun için hak, yöneticiler için bir görevdir.
Aklın korunması bir hak, aklı gideren içkinin ortadan kaldırılarak bu hakkın korunması devletin bir görevidir.
Nesle, evlada sahip olmak bir hak, bunların korunması ise yine bir görevdir.
PEYGAMBER SÖZLERİ
Yukarıda belirttiğim bu konular, rasgele ele alınmış konular değildir. Bunlar, Peygamberimiz Hazreti Muhammedin (s.a.v) madde madde belirtilen bir hadis-i Şerifinin, ayrı ayrı makale olarak yazılmasıdır.
Peygamberimiz buyurmuştur ki;
“Müslüman’ın Müslüman üzerinde hakkı altıdır.
- Selam vermek,
- Aksırdığında Yerhamükallah demek,
- Davetine icabet etmek
- Hastalanınca ziyaret etmek
- Cenazesine gitmek
- Nasihat vermek…” tir. (İbn-i Mace Cenaiz 43)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.