Gonya Basın Müzesi!
Geçen Çarşamba Ganal 42 Umom Müdürü Ahmed Turan’nan beraber Gonya Purofösörü Bezircilerin Siyid Abe’yi ziyaret itdik. Geçmişlerinin canına deysin, öğlen vakdı bize bir etlekmek ikram itdi. Üsdüne de gulplu billordan ayranı işdik. Ayran işdik amma ayrı düşmedik, hep aynı minvalde gonuşduk.
Elbette garşımızdakı şahıs Siyid Güçcükbezirci olunca mevzomuz da Gonya idi.
Ben gendi gendime Siyid Abe’nin purofösör olduğunu bilirdim de muhterem refikası Elmas aplamın purofösörlüğünden doorusu haberim yoğudu. Bu da benim ayıbım tabi. Söze direk ordan başladık. Gonya Araplar Üniversitesi’nde bir gadın 30-35-40 yaşlarında asisdannığını, tokdurasını temamlarsa, ondan soğna da elbette purofösörlük makamını hak ider.
Raametli Safa Odabaşı’nın çarşıda bodurum gatda bir bürosu varıdı. Fazla deyil 15-20 sene önce ora gider, merhomu ziyaret iderdim. Kimselere virmediği, nazınan niyazınan bir-iki tene zor virdiği foturafları, belgeleri bana desdesiynen, gucak gucak viri, “Al götür, işine yarayanı gullan, geri getir” diridi.
Siyit Abe’nin Nalçacı’dakı daş-mermer bürosuna girer girmez o günner aklıma geldi. Burda da daş-mermer işinden ziyade sanki adı gonmamış bir Gonya Kütübanesi’ne, Gonya Basın Müzesi’ne girer gibi hissetdim gendimi.
Aman Allah’ım, nası da birikdirdin o sarı kiyatlı, daş basgılı dergileri, gasdeleri…? Tadad tadad nası da cızdın o iraflara? Husosi zarflar, naylonnar bularak üşenmeden çocuk gundaklar gibi nası da emek emek birikdirdin o gadar kiyadı küreği? Kimisi 1935 tarihli, 32 tarihli evraklar, mejmaalar… daha soyadı ganonu bile çıkmamış adlar, yazarlar…
Ben sıra sıra uzayan o iraflara avel avel bakarkana Siyid Abe “Daa bi gamyon da evde var!” dimesin mi? “Bu gadar kitap gasde arasında aradığını nası buluyon?” diyi sordum, cevab olarak “Sen isde bir-iki gün arar bulurum amma vıtdırıvızzık adamlar isderse hiç de gendimi yormam, geçişdirrim giderim” diyivirdi. İnsannara bööle güven virmiş olmak da bizi memnoon itdi doorusu.
“Bundan soğna bizim bir ayağımız çukurda, aile içinden bu işlere saap çıkacak, gıymatını bilecek de yok, noolacak bu yılların birikimi?” diyi tasalı gördük gendisini. Üniversde’den, Belediye’den, Gasdeciler Cemiyeti’nden… bu husosda beklentileri var amma dorusu umudu da zayıf. Ne zaman söölese “Hee huu” diyip “yumma gevişden gelmelerinden” yakındı.
Bazı mejmaa ve gasdelerden bahsiddi ki “Birkaç sayı bende, birkaç sayı Çopur’da ve kütübanede var, hepbisi birleşse, naadar iyi olur amma…” dirken yüzünde oluşan hasret ve temenni izlerinden bi kitap yazılırdı nerdeyse!
Çok şiyler gonuşduk Siyid Abeynen. Hacıviyiszade’yi, Ali Ulvi Gurucu’yu, esgi-yini Belediye Reyislerini, mahgemeye cüpbesinin içinde guş getiren hakimleri, dini kelimelerin istismar amaclı ticarethanelerde gullanılmasını… neler neler. Hangı birini yazıyım şu iki satır yazıda. Yalınız şu kelimeyi unutmadan söölemem ilazım. “Bu gidişnen bir gün Hazreti Ömer Kafesi açılırsa şaşmam!” didi.
Ben de şaşmam doorusu! Lokantalarında hala “Kes bi buçuk Mevlana” diyi bağırıp, IŞİD pıçağıynan Mevlana’yı kesenner, “Hazreti Ömer Kafesi de açar, Abdülgadir Geylani Nargile Salonu da!”
Naha imi Siyid Abe, “nerden bulun bu lafları bilmem” diyecem amma eliyin altında Gonyanın kültür hazinesi, nerden bulduğun belli. Allah Gonyalılara senden istifade itmeyi nasip itsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.