“Göçlerin nedeni açlık  değil hukuksuzluktur”

“Göçlerin nedeni açlık  değil hukuksuzluktur”

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Uzak Doğu ve Afrika ülkelerindeki insanlar aslında ülkelerindeki hukuksuzluktan kaçıyorlar. Hukuksuzluk Afganistan’da da göçün en büyük sebebi. Sorun aslında açlık değil” dedi

İyi davranış ve kötü davranış dengesinin olduğunu, iyilik yapılmadığı zaman kötülüğün kendiliğinden ortaya çıktığını vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyiliğin en büyük düşmanının bencillik olduğunu söyledi.  Kötülüğün iyilikten 5 misli daha hızlı yayıldığına dikkat çeken Tarhan, “İyilik yapmak mutluluk hormonu salgılıyor, insanın tansiyonunu düşürüyor. Doğru olduğu için yapılmalı, hak için yapılmalı.” dedi. Bilgiye dayalı iyiliğin, o kişinin davranışlarını geliştirmek için yapılan ıslah ve rehabilitasyon olduğunun altını çizen Tarhan, çocuklara doğduklarından itibaren benmerkezci olmamaları için iyicilliğin öğretilmesini tavsiye ediyor. Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyilik ve kötülük dengesine ilişkin değerlendirmede bulundu.

 İyi ve iyilik kavramının genellikle sübjektif iyilik anlamında kullanıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişi kendisine gelen iyiyi kabul ediliyor. Bir de toplumsal iyilik var. Bireysel fayda, toplumsal fayda gibi bireysel iyilik ve toplumsal iyilik var. Gerçek iyilik kavramı, genellikle toplumun büyük çoğunluğu tarafından iyi olarak kabul edilen kavram olarak geçiyor. İnsanlığın büyük çoğunluğu tarafından ortak değerler olarak kabul edilen iyilik kavramı da var. Yani birçok toplumda bazı şeyler değişse bile ana çerçeveler değişmiyor.” dedi.

 İYİLİĞİ TANIMLAYAN KAVRAM BELİRLENDİ

1990’lı yıllarda Chicago’da Dünya Ahlak Sempozyumu’nun gerçekleştirildiğini hatırlatan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Orada alınan kararlardan en önemlisi, iyilik kavramını tanımlayan ‘sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma kavramı’ oldu. Bu kavram genel bütün dinlerin, bütün felsefe ekollerinin birleştiği bir kavram olarak kabul edildi. Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma tarzındaki bir kavramda hemen hemen herkes birleşti. Aslında bu iyiliği de tarif ediyor. Yani bir insan kendisine yapılmayan bir şeyi başkasına yapıyorsa bu kötülüğe giriyor. Kendisine yapıldığı ya da yapabileceği bir şeyi başkasına yapıyorsa bu bencillikten kurtulup iyilik yapmak diye ifade ediliyor. Burada muhakkak genellikle büyük fotoğrafa bakarak karar veririz.” ifadelerini kullandı.

 GÖÇÜN EN ÖNEMLİ SEBEBİ AÇLIK DEĞİL, HUKUKSUZLUK

İnsanlığın şu andaki gidişatında ciddi bir gelir adetsizliği olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Afrika’da 2 milyon insan var, temiz suya ulaşamıyorlar. Böyle bir adaletsizlik var. Devamlı bir göç var. Uzak Doğu ve Afrika ülkelerindeki insanlar aslında ülkelerindeki hukuksuzluktan kaçıyorlar. Gece aileleri götürülüyor. Kapılarını gece kimin çalacağı, karakola düştükleri zaman ne olacağı, mahkemeye düştükleri zaman ne olacağı belli değil. Böyle bir ortamda insanlar geleceklerini güvende hissetmiyor ve oradan kaçmaya çalışıyorlar. Hukuksuzluk Afganistan’da da göçün en büyük sebebi. Sorun aslında açlık değil.” ifadelerini kullandı.

TOPLUMDA YASAL, SOSYAL VE AHLAKİ NORMLAR VAR 

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iyiliğin felsefede üzerine çok konuşulan ve tartışılan bir kavram olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:“İyilik için, yapılan tanımlamalarda objektif şekilde hiç karşılık beklemeden bir başkasının ihtiyacını karşılama eğilimi de deniyor. Kanunların oluşturduğu normlar hukuki normlardır, hukukta bellidir. Yasal normlar vardır, o sınırlar nettir. ‘Bunu yaparsan şu ceza var, kırmızı ışıkta geçersen ceza yazılır’ gibi sınırlar var. Bir de sosyal normlar vardır. Örneğin toplum içine pijamayla çıkıldığında insanlar kınayabilir ama aslında bu yasak değildir, bir cezası yoktur. Ancak sosyal norm, gelenek göreneklerle belirlenir. Bir de diğer normlar var. Bunlar ahlakın ve vicdanın belirlediği normlardır. Ahlaki normlar olarak ifade ediliyorlar. İyi – kötü, güzel – çirkin bunları belirliyor. Fizikte entropi adında termodinamiğin ikinci prensibi var. Örneğin karanlık yok, aydınlığın olmaması var. Aslında soğuk yok, sıcağın olmaması var. Yani sıcak azaldığı zaman soğuk kendiliğinden artıyor. Buna da davranışsal entropi diyoruz. İyi davranış yoksa kötü davranış kendiliğinden gelişiyor.”

 KÖTÜLÜK İYİLİKTEN ÇABUK YAYILIYOR

 Bir ailede iyi davranış azsa, birbirine iyilik yapma davranışı azsa, birbirine yardım azsa ve ferler arasında sevgi, şefkat azsa kötülüğün kendiliğinden yayıldığını belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir bahçe gibi düşünebiliriz. Bahçeyi ekip biçmezsek bir sene sonra baktığımızda ayrık otlarının kapladığını görürüz. Kötülüğün yayılma hızı, iyiliğe göre 5 misli daha fazla. İyi davranış ve kötü davranış dengesi var. İyiliği yapmadığımız zaman, kötülük kendiliğinden ortaya çıkıyor. Bunun için iyiliği yapmayı öğrenmek ve öğretmek gerekiyor.” dedi.

 İYİLİĞİN EN BÜYÜK DÜŞMANI BENCİLLİKTİR 

Bencilliğin iyiliğin en büyük düşmanı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Zaten empati, iyiliğin içerisinde yer alıyor. Muhakkak sevgi + empati iyiliği doğuruyor. Empati yapıldığında karşı tarafın ihtiyacı ve yaşadığı zorluk dikkate alınmış oluyor. California’da şiddet ve suç oranı artınca 6 - 8 haftalık rastgele iyilik projeleri başlatıldı. Lise öğrencilerini Community Service bünyesinde hiç bilmedikleri bir yurda, yaşlı bakım evine ya da çocuk koruma yerlerine yerleştiriyorlar ve gidip orada çalışmaları isteniyor. İki ay sonra da faaliyetlerini raporluyorlar. Bu şekilde çocuğa not veriliyor. İyilik olarak bu hareket öğretiliyor. Rahibe Teresa’ya ‘Dünya nasıl daha yaşanılır bir yer olur?’ diye sorduklarında birebir iyilik yapmakla olabileceğini söylüyor. Birebir iyilik yapmanın arkasında karşılıksız iyilik yapmak yani bir elin verdiğini diğer elin görmemesi var” diye konuştu. 

ÇOCUKLARA İYİCİL OLMALARI ÖĞRETİLMELİ

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın kendi haline bırakıldığı zaman kötü olma kapasitesinde olduğunu söyledi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Yani devamlı bir dış kontrolle ona iyicil davranışta bulunmasının öğretilmesi gerekiyor. Çocuk doğduğu zaman ona iyicilliği öğretmezsek o çocuk kendiliğinden kötücül olur, benmerkezci olur, sadece kendini düşünür, başkasının hakkını hukukunu düşünmez. İyicilliği çocuğa öğretmek gerekiyor. Örneğin çocukta saf merhamet duygusu vardır ama önemli olan bilgiye dayalı iyiliktir. Bilgiye dayalı iyilik, o kişinin davranışlarını geliştirmek için yapılan ıslah ve rehabilitasyondur. Bu ceza olarak tanımlanmaz. Yanlış hareketin yerine doğru hareketi öğrenmesi için dezavantajlı insanların farkına varması sağlanır. Kendisinden daha az şeye sahip olan insanları farketmesi sağlanarak hayat öğretilir. Amaç çocuğumuzu mutlu etmek değil, çocuğu hayata hazırlamaktır. Bu nedenle çok sağlıklı bir uygulamadır.”

 TEBESSÜM ETMEK VE BAĞIŞLAMAK İYİLİKTİR 

Bir tebessümün bile iyilik olduğunu ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Eve gelince çocuğuna tebessüm etmek, nasılsın demek iyiliktir. İyilik sadakadır. Karşılıklı tebessüm edildiğinde karşı tarafa ‘Sen değerlisin’ denmiş olunuyor ve bu da iyiliktir. Mesela bir yanlışı bağışlamak iyiliktir ve ‘benden sana kötülük gelmeyecek’ demektir. İyiliğin de bilgiye dayalı iyilik olması gerekiyor. Kötücül bir davranışta bulunan ve hak etmeyen birine iyilik yapıldığı zaman aslında o kişiyi beslemiş oluruz. Eylem bilgiye dayalı bir eylemse onu pekiştiriyor, destekliyor ve büyütüyor” dedi.

HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.