Fetih ve Fatih
Bugün 29 Mayıs.
İstanbul’un fethinin yıldönümü.
“Sultan Mehmed”in “Sultan Fatih” olduğu gün.
“Fatih” olmak kolay değil.
Fatih Sultan Mehmed de kolay olmamış, kolay yetişmemiş.
Çocukluk yıllarından beri çok özel bir şehzade eğitiminden geçmiş.
Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, Tarih, Matematik ve Geometri… ilimlerini tahsil etmiş.
Arapça, Farsça, Latince, Yunanca, Sırpça dillerini öğrenmiş. “Avni” mahlasıyla şiirler yazmış.
Osmanlı’da her meslek erbabının sarığı, kılık kıyafeti ayrıdır. Devlet adamları, asker, ulema, bürokrasi ve değişik meslek guruplarının kendilerine has sarık ve kıyafetleri vardır. Hatta bunlar mezar taşlarına bile yansımıştır. Taşın şeklinden o mezarda yatanın ulema mı, asker mi, paşa mı olduğu anlaşılır.
Fatih Sultan Mehmed normalde bir devlet adamı, sultan olduğu halde başında ulema sarığı vardır. Yani o derece bilgi sahibi bir insandır, bir “alim sultan”dır, günümüz ifadesiyle “bilge kral”dır.
İstanbul’un fethinde dökülen topların balistik ve mukavemet hesaplarını da bizzat kendisinin yaptığı söylenir.
Fetihle ilgili hadis-i şerifin müjdesine nail olmak için İstanbul asırlarca Müslümanlar tarafından hep fethedilmek istenmiş ve bu amaçla defalarca sefer düzenlenmiştir.
Hatta bilindiği üzere Allah Rasülü (SAV) Efendimizin sahabilerinden “Mihmandar” Ebu Eyyub el-Ensari Hazretleri de böyle bir sefer esnasında taa Medine’den buralara gelerek şehid olmuştur.
Fatih, tahsil ettiği tarih ilmini didik didik edip kendinden önceki tüm İstanbul seferlerini en ince ayrıntısına kadar araştırmış ve fethin niçin yapılamadığını, kendinden önceki ordularda ne gibi bir eksik ya da hata olduğunu tespit ederek kendi seferini ve ordusunu, kendinden önceki tüm ordulardan ders alarak hazırlamıştır.
“Ya İstanbul beni alır, ya da ben İstanbul’u!” Diyerek azim ve inancını dile getirmiş ve sonunda Allah’ın izniyle fetih müyesser olarak “Ne güzel ordu, ne güzel komutan” müjdesine erişmiştir.
Fatih bu şekilde ilimle, inançla, azimle fethi gerçekleştirirken, Bizansın ilim adamları, papazları ise hayattan kopuk vaziyette meleklerin kanatları var mıydı-yok muydu, varsa şekli nasıldı konularını tartışıyorlardı.
(Bir zamanlar cumhuriyetin ilk yıllarında Millet Meclisi’nde ümmet-i Muhammedin başındaki hilafetin kaldırılması tartışılırken hem de ulemadan olan bazı saf milletvekillerimiz meclis mescidinde nafile namaz kılmakla meşgullermiş.)
Müslüman elbette namazını kılacak, nafile namazını da kılacak ama her şeyi yerinde, zamanında, siyaset ve basiret dairesinde yapacak.
Allah bizi Fatih’e yakışır torunlar yapsın, fetih ve cihad ruhunu üzerimizden eksik etmesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.