Nevzat Laleli

Nevzat Laleli

Birlik olmak güçlü olmaktır

Birlik olmak güçlü olmaktır

Gençlik inceleme yazı serisi

 

Dışından bütün ihtişamı ile görünen ve “ne güzel ağaçmış” denilen bir ağacın içine bir kurt girerse, kurt ağacı yiye yiye zamanla içini boşaltılır. “Bunu hiçbir kuvvet yıkamaz” zannettiğimiz bu ağacın, kuvvetli bir rüzgâr çıktığında bir kuru kütük gibi devrilmiş olduğunu görürüz. Aslında ağaca nispetle kurt çok küçük bir hayvandır ve bu kurdun bir ağacın yıkılmasını sağlayabileceği düşünülemez.

Bir ağaca benzeyen toplum da onu oluşturan fertlerin aile bağları, akrabalık bağları, komşuluk bağları, hemşerilik bağları, zengin ve fakir arasındaki yardımlaşma (zekât, sadak-i fıtır, bağış ve hibeler) sivil toplum çalışmaları ve vakıf çalışmalarından hâsıl olan manevi bağlarla ayakta durur. Bunlara ilaveten toplum olarak aynı şeylere sevinmek ve üzülmek (tasada ve kıvançta birlik) gibi bağlara “milli duygular” demekteyiz.

Bu ve buna benzer bağlarla birbirlerine kenetlenmiş toplumlara “millet” denir. Bu bağların bulunmadığı materyalist topluluklarda, kalabalık manasına gelen bir isim verilir ki o da “halk” tır. İstiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy; “Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez” derken işte toplundaki bu yapının önemine işaret etmektedir.

Ancak topluma bencillik, kendini düşünme, yalan (başkasını hakkını alma) zan, iftira, içki, kumar, zina, hırsızlık gibi kötü duygular ve işler sardığında, artık toplum eski özelliğini kaybeder ve bir muazzam toplum gücü, basit bir ferdin gücüne dönüşür. Milyar tane ferdi güç artık tek bir ferdi güce eşit olur. Bir başka ifade ile milyarlarca kum hiçbir yük taşıyamaz. Ayağınızla üzerine basınca hemen dağılırlar.

BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR

Mevlana Hazretleri, Mesnevi isimli eserinde bu olayı şu veciz hikâye ile anlatır.

“Her tarafın karlarla kaplı olduğu bir kış günü, rızklarını aramak ve boş mideleri doldurmak üzere guruplar halinde kuşlar, havada uçmaktadırlar. Bu durumu bilen ve kuşları yakalamak isteyen bir avcı, karların üzerine kuşların yemesi için biraz yem atmış ve aynı zamanda yemlerin üzerine ağ germiş.

Kuşlar ağdan habersiz, yemleri gagalamak için karın üzerine inince, her bir kuşun bacağına ağın bir ilmiğinin sarılmış. Bu durumu gören kuşlar, ağdan kurtulabilmek için başlamışlar kanat çırpmaya... Fakat kanat çırpışlar, ağa yakalanan kurtulmasını değil o ağa daha çok bağlanmasını sağlamış. Bu ise onların yorgunluklarını artırmaktan başka bir işe yaramamış.

Durumun vahametini (çok acıklı olduğunu) fark eden bir bilgin kuş; “Kardeşlerim, durun ve kanatlarınızı çırparak gücünüzü boşa harcamayın” demiş. Ve ilave etmiş; “Şu anda hepimiz bir avcının ağına düşmüş bulunuyoruz. Buradan kurtulabilmek için sizlere bir teklifim (önerim) var” diye ilave etmiş. “Durun, kanat çırpmayı bırakın. Bir müddet dinlenin ve eski gücünüzü toplamaya çalışın. Sonra ben komut vereyim. Hep birlikte aynı yöne gitmek için kanatlarımızı çırpalım” demiş.

Bu tavsiyeye uyan kuşlar, bilgin kuşun verdiği komutla, kanatları hep birlikte çırpmaya başlamışlar. Yüzlerce kuşun aynı anda oluşturduğu kaldırma kuvveti sayesinde kendilerini yakalayan ağı yerden kaldırarak avcını ulaşamayacağı bir yere götürmüşler. Orada gagalarıyla ağı kemirerek kurtulmuşlar.

BİRLİĞİ BOZAN HASTALIKLAR

İnsanlar arasında soğukluk meydana getiren onları birbirlerine dargın veya düşman yapan bütün kötü huy ve davranışlar, toplumun birlik ve beraberliğini bozarlar. Bunların başında da “Zan” gelmektedir. Zan; bir konu hakkında yeteri kadar bilgi sahibi olunmadığı halde o konu hakkında hüküm yürütmektir.

Her olaya ve eşyaya iyi düşüncelerle yaklaşan kimsenin zannına, “hüsn-ü zan (iyi zan)” her gördüğün şeyin arkasında kötülükler olduğunu söyleyen kimsenin zannına da “sui zan (kötü zan)” denir. Kaçınmamız gereken işte bu kötü zandır.

Dışarıdan bakıldığında, bakana yanlış veya ters gelen nice olaylar vardır ki aslında bu işler iyi niyetlerle ve iyilik olması için yapılmışlardır. Olayın dış görünüşüne göre karar verir ve hareketlerinizi bu konuya göre ayarlarsanız, çok geçmez yanılmış olduğunuzu görürsünüz. Ve tabii bu yanlış zandan dolayı bazı insanları da etkilemişseniz, o insanlarında vebalini omuzlarınızda yüklenmiş olursunuz.

O halde zanla hareket etmemek için “Bilmek” konusunu ele alalım. Bilmek, üçe ayrılmaktadır. Bunlar, eskilerin tabiriyle;  “ilm’el yakin bilmek (okuyarak bilmek), ayn’el yakin bilmek (görerek bilmek) ve hakk’el yakin bilmektir (işin içinde yaşayarak) tir.

Hocamız Cennet mekan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, bu konulara misal (örnek) verirken “Atlas okyanusunu” ele alır ve; “Eğer coğrafya dersinde Atlas okyanusunu öğrenmişseniz, bu onu ilm’el yakin biliyorsunuz demektir. Eğer bir gemiye binerek Atlas okyanusundan geçmiş ve burada Atlas okyanusunu incelemişseniz bu da Ayn’el yakin bilmek demektir. Geminiz Atlas okyanusunda bir fırtınaya yakalanmış bir o traraf bir bu taraf yalpa yapıyor ve dev gibi dalgalarla boğuşuyorsa bu da Atlas okyanusunu hak’kel yakin bilmektir. Ama bu bilmeler, birbirlerinden çok farklı bilgilerdir” derdi.

ZAN, NELERE SEBEP OLUYOR

Her toplulukta güvenilir, sağlam ve sadık insanlar olabildiği gibi şüpheci, hizip çıkarmaya müsait, güvenilmez insanlar da bulunmaktadır. Bu insanlar genellikle hastalığın kendi kalplerinde olduğunu bilmezler de karşıdaki insanlara çamur atar dururlar. Bilhassa o toplumu yöneten başkan, kararlarının gerekçelerini kamuoyuna açıklamamışsa, hemen dedi kodu başlar. “Bakın işte burada yanlış yapıyor. Tenkit etmek benim de hakkım. Bizim başkan kendi kafasının doğrusuna gidiyor v.b” sözlerle yapılan çalışmayı ve dolayısıyla başkanını tenkit eder, dururlar.

Etraflarında kendilerini dinleyenler de bulurlarsa, artık coştukça coşarlar. Netice de üyelerinin tek kalp ve tek gönül yapması gereken çalışmalar, bu yanlış kulisler ve tefrikalar sebebiyle parçalara ayrılır. Bu parçalar birbirleriyle savaşmaya başlarlar.

Pek tabiidir ki kendi içinde huzuru sağlayamayan insanlar, başa geldiklerinde ülkenin huzurunu sağlamaları da mümkün değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nevzat Laleli Arşivi
SON YAZILAR