En büyük sorun huzursuzluk
Mustafa AKÇA
En büyük sorun huzursuzluk
Selçuk Üniversitesi'nde Kasım ayı içinde yapılması planlanan rektörlük seçimine aday olan SÜ Meram Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recai Gürbüz, SÜ'nün niceliksel bir büyüklüğünün olduğunu belirterek, "Üniversitemiz niteliksel olarak da kendini büyütmesi gerekiyor. Ancak üniversite içinde yönetimden kaynaklanan huzursuzluk bunu engelliyor. Üniversitemize ikinci defa rektör olanlar bu huzursuzluk ve öğretim üyeleri arasında ayrımcılık yapma yoluna gittiler. Öğretim üyeleri oy veren vermeyen şeklinde ayrıştırıldı. Oy verenlere destek olunurken, oy vermeyenlerin hakkı yenildi. Yine öğretim üyelerimizin anayasal hakkı olan özlük hakları yöneticiler tarafından bir lütuf gibi verildi. Bu durum Prof. Dr. Süleyman Okudan beyin ikinci dönem rektörlüğünde de yaşandı. Üniversitemizin kurumsallaşmasını tamamlaması için ciddi bir revizyona ihtiyacı var. Ben de bunu yapmak için adayım" diyor...
PROF. DR. RECAİ GÜRBÜZ KİMDİR?
1952 yılında Kars’ta dünyaya gelen Prof. Dr. Recai Gürbüz, ilkokulu köyünde, ortaokulu Sarıkamış’ta, liseyi ise Erzurum’da okudu. 1976 yılında Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Prof. Dr. Gürbüz, 1977-1981 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalında ihtisasını tamamladı. Kasım 1982′de yeni kurulan Selçuk Üniversitesi (SÜ) Tıp Fakültesi’nin açmış olduğu sınavı kazanarak Şubat 1983′te SÜ Üroloji’de yardımcı doçentliğe atanan Prof. Dr. Recai Gürbüz, 1988′de doçent, 1998′de ise profesör unvanlarını aldı. Halen SÜ Meram Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalında öğretim üyesi olarak görevini sürdüren Prof. Dr. Recai Gürbüz, evli ve dört çocuk babasıdır.
* Selçuk Üniversitesi’nin şu anki durumu ve diğer üniversitelere göre konumu nasıl?
- Selçuk Üniversitesi (SÜ) bundan 30 yıl önce kurulduğu zaman bizde büyük bir heyecan uyandırarak, özveri ve gayretli bir çalışma için uygun bir ortam olduğu izlenimi vardı. Bu nedenle buraya gelmiştik. Çünkü o zamanki kurucu rektör çok idealist biriydi. Hazreti Mevlana’nın bulunduğu ve Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış bu şehrin üniversitesi tabi çok önemliydi ve diğer kurulacak olan üniversitelere örnek olması hedefleniyordu. Bu önem üniversitemizin ilk kurulduğu dönemde hissettirildi ve diğer kurulan üniversitelere örnek oldu. Biz de bu öneme sahip SÜ için, özveriyle çalışarak birikimimizi üniversitemiz için sergiledik ve o dönemde güzel sonuçlar aldık. Kurucu ilk rektörümüzün vefat etmesinden sonra üniversitemizin rektörlüğüne kim geldiyse hepsi öğretim üyeleriyle bir boğuşma durumuna girdi. Üniversitemiz kurulurken konan hedefler, üniversite içindeki birlik ve birikim çalışmaları hiç görülmedi. Rektör ve ekipleri sürekli bizlerle uğraşma havalarına girdi. Bu zamana kadar hep bu durumları gördük. Özellikle ikinci dönemlerinde de rektör seçilenler öğretim üyeleriyle boğuşma mücadelesini had safhaya çıkardılar. Rektörler ilk dönemlerinde hedeflerini yapmaya çalışan, öğretim üyelerine daha fazla dinleyen bir profil çizdiler. Ancak ikinci dönemde rektör seçilenler özellikle kendilerine oy vermeyenlerle korkunç mücadele ettiler. Bu durumda öğretim üyesi arkadaşlarımızın bırakın üniversite için özverili çalışmayı yapması gerekenleri yapamaz duruma gelir. Öğretim üyelerimizin çoğu böyle düşünüyor. Bu mücadele ortamları tüm öğretim üyelerini huzursuz ve güvensiz hissettiriyor. Öğretim üyelerimizin birçoğu şu anki konumlarından daha iyi bir yer bulabilirlerse gitmek istiyorlar. Biz bulunduğumuz konumdan ve durumdan memnunu değiliz. Aslında öğretim üyeleri olarak biz çalışmak ve bir şeyler üretmek istiyoruz. Ama bize yeterli imkan sağlanmıyor ve temsil edilmiyoruz. Bizim yerimize başkaları karar veriyor.
Böyle bir durumda üniversitemizin ilk rektöründen sonraki süreçlerinin iyi olduğunu söyleyemem. Üniversitemizin kendi durumu iyi olmadığı için diğer üniversitelerle karşılaştırmaya dahi gerek yok. Çünkü verilecek cevap çok açık.
'ÜNİVERSİTENİN CİDDİ BİR REVİZYONA İHTİYACI VAR'
* Üniversitenin bu kötü gidişine karşı koymak için siz neler yaptınız?
- Üniversitemizin bu kötü gidişini, sorunları her dönemde dile getirdik ama sonuçta rektör olan yine bildiğini yaptı. Ben de böyle genel bir ortamı artık tenkit etmek yerine ortadan kaldırmak için tanıdığım arkadaşlarımla bir araya gelerek rektör adaylığı sürecine girdim. Biri hariç tüm rektör adaylarımızla yemekte bir araya gelerek üniversitemizin sorunlarını konuştuk. Çok güzel bir ortam vardı. Çünkü içimizden biri üniversitemize rektör olarak seçilecek. Böyle bir ortama rektörümüz Prof. Dr. Süleyman Okudan beyin bir vekili işin içine girince ortalık karıştı. Rektörün desteklediği adaylarla rektörün karşı olduğu adaylar arasında tartışma oldu ve o güzel ortam bir anda bozuldu. Rektör adayları birbirine girdiği zaman hepsine hitaben konuştum ve onlara, birbirimizle artık mücadele etmekten vazgeçelim, bu durumlar üniversitemize bir şey kazandırmıyor, her geçen gün geriliyoruz dedim. Yine tüm adaylara hitaben hiç birinizle şahsi bir mücadelem ve kavgam yok bundan sonrada olmayacak seçimde bana destek vermelerini istedim. Benim bu girişimim doğrusu beklediğim gibi olmadı, adayların birbirine girmesi istenilen ve tahmin edilen bir duru değildi.
Üniversitemizde artık bu zamana kadar süre gelen ayrılmışlığın ve mücadelenin önüne geçilmesi gerekiyor. Üniversitemizin ciddi bir revizyona ve yenilenmeye ihtiyacı vardır. Çünkü Konya artık üniversiteler şehri oluyor, şu an iki özel üniversite var ve bunların imkanları bizden iyi olabilir. Bu iyi imkânlarla özel üniversiteler, istedikleri kalitede hocayı getirmelerini sağlayarak kalite konusunda bizim önümüze geçebilirler. Ama bizim üniversitemizde şu an çok kaliteli hocalarımız var. Bu hocalarımızı değerlendirmemiz ve birikimlerinden yararlanmamız gerekiyor. Üniversitemiz bu şekilde yönetim ile öğretim üyeleri arasındaki mücadeleye devam ederse geleceğimiz çok iyi değil. SÜ ilk başta kurulurken diğer üniversitelere örnek teşkil etmesi amaçlanırken şimdi kendi şehrine kurulan üniversitelerin gerisinde kalmasına neden olacak. Üniversitemizdeki bu kötü yönetim durumuna bir an önce çözüm üretilmesi gerekiyor. Üniversitemiz birikimini kullanırsa rakipsiz bir şekilde Türkiye ve dünyada arzu edilen noktaya gelir.
* Selçuk Üniversitesi’nin en büyük sorunu nedir?
- Bu soruya vereceğim cevap sadece benim görüşüm veya düşüncem değil. Yaklaşık 9 ay gibi bir süredir rektör adayı olarak binden fazla öğretim üyesi arkadaşlarımla görüştüm. Onlarla görüşmem sonrası yaptığım sentezin sonucuyla cevap vereceğim öncelikle bunu belirtmek isterim. En büyük sorun üniversitenin nicelik olarak büyümesini nitelik olarak da yapamaması, huzursuzluk, üniversitenin konumunun beğenilmemesi ve demokratik bir ortamın olmamasıdır. Öğretim üyelerimize gerekli imkan ve ortam sağlanırsa üniversitemizin bulunduğu konum ve huzursuzluk ortadan kalkacaktır. Öğretim üyesi arkadaşlarımız sadece üniversitemizin kaynaklarının doğru alanda kullanılmasını istiyor. Üniversitemize yardımcı olmak isteyen, konumunu ön saflara çekmeye çalışan bir hayli akademisyen arkadaşımız var. Öğretim üyelerimiz üniversitemizin kurumsallaşmasını tamamlamasını istiyor. Ben de bunu sağlamak için rektörlük görevine adayım.
* Rektör adaylığınızı açıklama süreci nasıl geçti öğretim üyesi arkadaşlarınızdan mı bu teklifi aldınız?
'ÜNİVERSİTENİN KURUMSALLAŞMASINI SAĞLAYARAK HUZURSUZLUĞU ORTADAN KALDIRACAĞIM'
* Selçuk Üniversitesi’ne rektör olarak seçilmeniz durumunda hayat geçirmeyi planladığınız projeleriniz neler?
* Üniversiteye ikinci defa rektör olarak seçilebilme durumunu gerekli değişiklilerle önlemeyi düşünüyor musunuz?
- Tabi bu noktada üniversitemizin kazançlı olması için Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)’e bu durumu önerebiliriz. Elimizde birçok örnekte bulunuyor. Üniversitemizde bu zamana kadar görev yapan rektörlerimizin birinci ve ikinci dönemlerine bakalım. Üniversitemizin yararına yaptıkları hizmetin büyük çoğunluğu ilk dönemlerinde olmuştur. Rektörlerin ikinci dönemlerinde ortalık her zaman karışmıştır.
'PROF. DR. SÜLEYMAN OKUDAN'IN DÖNEMİNDE DE AYRIMCILIK YAPILDI'
* Son iki dönemdir üniversitede rektörlük görevini yürüten Prof. Dr. Süleyman Okudan’ın döneminde de bu bahsettiğiniz durumlar ne şekilde yaşandı?
- Ben bu göreve öğretim üyelerinin haklarını bir lütuf olarak vermek için gelmiyorum. Ben onların haklarını istedikleri gibi kullanmaları için geliyorum. Bana göre üniversitemizde en çok doktora yapan öğretim üyesi ve kadın akademisyenlerimizin hakları yenmiştir. Üniversiteye rektör olarak seçilmem dâhilinde hakkı yenen hocalarımızı tespit ederek haklarını vermeye çalışıp onlardan özür dileyeceğiz. Kimsenin hakkını benim adamım diye ona vermem. Bana oy vermeyen biri dahi olmasa bu durum hiç önemli değil, önü kesilmeyecektir. Bu durumun üniversitemize oturması için gereli kurumsallaşma çalışmaları gerçekleştireceğim.
* Rektör olmanız durumunda idari anlamda bir değişikliğe gidecek misiniz?
- Üniversitemizin geçmişten beri gelen sorunlarını çözmek ve kurumsallaşmasını sağlamak için idari anlamda çok büyük değişikliklere gidilmesi gerekiyor. Ben zaten bunu sağlamak için rektörlüğe talip olduğumu beyan ediyorum. İdari anlamda yapacağım büyük değişikliler derken burada kimsenin hakkını yemeyeceğiz. İyi işleyen görevini en güzel şekilde yapan olumlu eleştiri alan insanları yerinden etmeyeceğiz. Ancak herkesin şikayette bulunduğu, aslında o görevi hak etmeyen birilerinin istemesiyle gelen insanları da maalesef değiştireceğim. Üniversitemizde kanunların tam işlemesini sağlayacağım. Öğretim üyesi bir sorunla karşılaştığında rektörü bulmak zorunda değil. Ortada olan kanunlarla işlem devam edecektir. Bu kurumsallaşma üniversitemizde tamamlanmasından sonra bizden sonra kim gelirse gelsin üniversite güzel ve sorunsuz bir şekilde işleyecektir.
Yarın: Prof. Dr. Tahir Yüksek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.