Besmelesiz dükkân açılmaz, yeminle mal satılmaz

Besmelesiz dükkân açılmaz, yeminle mal satılmaz
Besmelesiz dükkân açılmaz, yeminle mal satılmaz
1 BÖLÜM

‘Besmelesiz dükkân açılmaz, yeminle mal satılmaz’

İsmini Hz. Mevlana’nın, dedesinin rüyasına girerek koyduğunu söyleyen Sarar Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Cemalettin Sarar başarılarının sırlarını Merhaba’ya açıkladı

Gazeteci-Kerem İşkan, 14 yıllık otomobile binen, fabrikasının bahçesindeki evde yaşayan, kendi giyeceği takım elbiseleri parça kumaşlardan diktiren Sarar Şirketler Grubu Başkanı Cemalettin Sarar ile Eskişehir’de röportaj yaptı.

Cemalettin Sarar, Konya’ya ilgisini, “Konya Kadınlar Pazarın da çok sergi açtım mal sattım, Konyalı arkadaşlarla uzun yıllar tatlı ticaretler yaptım, ben Hazreti Mevlana’nın dedeme müjdelediği torunum. O nedenle Mevlana sevgisi ve muhabbeti Sarar ailesinde çok farklı algılanır.”diyerek açıklıyor.


Baba Abdurrahman Sarar 12 metrekarelik terzi atölyesini Eskişehir Ticaret Odası’na kaydettirdiği 19 Nisan 1944’te en büyük oğlu Cemalettin Sarar doğmuş.
Aslında Cemalettin Sarar’ın doğacağını bu tarihten yıllar önce Dede İmamzade Mehmet Ali Efendi rüyasına giren Hz. Mevlana müjdeliyordu. Hz. Pir sevgisiyle dopdolu olan Dede İmamzade Mehmet Ali Efendi bir gece rüyasında Hz. Mevlanayı görür, Mevlana Hazretleri 3 erkek torununun olacağını büyüğe CEMALETTİN ortanca toruna CELALETTİN ismini koymasını tembihler.
Bugün Türkiye’nin özellikle yurtdışında en yaygın markalarından Sarar’ın temelleri de yine o yıllarda atılıyor. İlkokulda babası ve çalışanlarına sefertasıyla yemek taşıyan Cemalettin Sarar lise bitene dek içine doğduğu ve çok sevdiği Eskişehir’e, memleketine ve insanlara yardımcı olabilmek için vali olmayı düşledi. Yaz tatillerinde düğme dikip, ütü yaptığı dükkânın hacmi de yıllarla birlikte büyüdü. Önce 24, sonra 48 metrekareye çıktı. Ve lise bittiğinde Celalettin Sarar hayatının kararını verdi. Ve bu kararı babasının ‘Oku oğlum, doktor ol, mühendis ol, vali ol’ demesine rağmen aldı; dükkânda çalışacaktı, orada kazandığı para, kendi deyimiyle ‘tatlı’ gelmiş, aklını çelmişti…
İki kardeşi Celalettin ve Sabahattin de liseyi bitirince ağabeylerinin yanında yer aldı. Babayla birlikte başlayan Sarar ismi marka olma yolunda ilerliyordu. Sarar’da çalışanların sayısı da çalışılan mekânların metrekaresi de artışını sürdürüyordu.
Abdurrahman Sarar oğullarıyla İstanbul’a, Sultanhamam’a gelip gidiyor, alışveriş için kaliteli kumaşçıları tercih ediyordu. Türkiye 1950’li yılların Türkiye’si idi...
Cemalettin Sarar o yılları şöyle anlatıyor ;“Trenle sabah erkenden giderdik İstanbul’a. Aşir, Salamon ve Artin ağabeylerden alışveriş eder, her zaman onlarla çalışırdık. Babam ‘Nasılsın çorbacı’ diyerek sorardı hatırlarını. 1950’li yılların insanları birbirlerine ‘Bereket nasıl?’ diyerek mahsulü sorarlardı çünkü sanayi yoktu o zamanlar. Eğer mahsul iyiyse o sene alışveriş çok güzel olurdu. Mahsul yoksa alışveriş olmazdı. Eskişehir’de ve Türkiye genelinde kiremit, tuğla, un fabrikaları, Devlet Demiryolları vardı. Bizim sonradan aldığımız basma fabrikası ve tayyare fabrikası çok önemliydi. Herkes ‘garanti olsun’ diye kızını memura vermek isterdi, esnaf yoktu, tüccar azdı. Babam Avrupa’dan gelen elbiseleri söker, neyi nasıl kullandıklarına bakardı; telesine, düğmesine, dikişine, hangi makineyle diktiklerine… O zamanlar bizde çok eski ve kötü makineler vardı. Onlara bir de motor takarlardı ve iş öyle çıkardı. Ama gelişti, gelişince biz de dedik ki ‘Artık dünyayla barışmamız ve dünya markası olmak için çalışmalar yapmamız lazım.’ Babamın ideali hep buydu, iyi elbiseler dikip, dünya markası olmayı istiyordu.
İGS’ ye kızdılar Fabrika kurdular
Bir gün Cemalettin Sarar çok yoğun iş yaptıkları ve aile dostları olan İGS Mağazalarının fabrikasını gezmek ister. Fabrika Müdürü fabrikanın üretim bölümünü göstermek istemez. Cemalettin Sarar’ı kolundan tutup dışarı çıkarır. O gün bu olaya çok içerler ve babasıyla görüşüp fabrika kurmaya karar verirler. O günleri hatırlarken “Kötü komşu mal sahibi yaptırır” diyor.
Sarar o yıları şöyle anlatıyor ; “1980’lerde Beymen, İGS çıktı, çok güzel işler yapıyorlardı. Babam 1960’lardan itibaren Avrupa’ya gidip, neler yaptıklarını görmeyi hep istedi. 70’li yıllar da çeşitli yoksunlukların yaşandığı yıllardı. Elektrikler kesiliyor, altyapı yok, üç saat enerji gelmiyor, işçiye ‘git, üç saat sonra gel’ diyoruz. Mücadeleyle ve zorlu geçti. 1980’lere geldiğimizde babam ‘artık buralar bize dar geliyor’ dedi ve Organize Sanayi Bölgesi’ne geçtik. İstanbul’da Sultanhamam’da büyük bir yer açtık, Anadolu’ya, İstanbul’a ve Ankara’ya mal satar hale geldik. 1960’larda girmiştik Ankara piyasasına ve o sıralar çevredeki yerleşimlere satıyorduk. Afyon, Tavşanlı, Kütahya, Bozhöyük, sonra Ankara’da İtfaiye Meydanı’na girdik, hep takım elbise, ceket, pantolon satıyoruz… Samanpazarı ve Çıkrıkçılar Yokuşu’na da mal vermeye başladık. Atölyelerimizde 300 kişi çalışıyor ve mal yetiştiremiyoruz.  Sonra Ulus’a mal satmaya başladık. Kalitemiz duyuldukça Kayserililer,Konyalılar, Adanalılar, Samsunlular, İzmirliler, Trabzonlular yani Türkiye bize gelmeye başladı ve biz de sloganımızı o sıralarda edindik, ‘Sarar bir dünya markası’ dedik. Organize Sanayi’de yer aldık, makineler getirdik yurtdışından. 1982 senesinde tesis kurduk. Çok daha kaliteli işler yapmaya başladık ve artık dünya firmaları da bize gelmeye başladı. Karar verdik Almanlarla işbirliği yapalım diye, üç-dört firma geldi, Boss firmasıyla anlaştık ve 14.5 sene onlara iş yaptık. Dünyayı, işi ve kaliteyi öğrendik. İşletmemize İtalyan ve Almanlar aldık müdür olarak. Bizim insanımız gayretlidir. Onlar da yetişti. Özelleştirmeden Sümerbank’ı aldık, kötü bir tesisti orayı adam ettik, orada da gömlek yapmaya başladık yani devamlı büyüdük, devamlı yatırım ve devamlı büyüme yaptık, 2000 yılındaysa ‘Artık dünyada Sarar’ın dükkânları olması lazım’ dedik. 1985’te mağazalar açmaya başlamıştık. İlk binamız Rumeli Caddesi’ndeydi, Akmerkez, Eskişehir, Ankara ve İzmir’de hem kendi mağazalarımızı açmaya başladık, hem de bayilikler verdik. fiimdi Türkiye genelinde 130 satış noktamız var, bu sene 20 tane daha açılacak, Avrupa’da 15 mağazamız var. Amerika’da, Hindistan, Mısır ve Rusya’da da… Artık dünyanın tüm büyük metropollerinde mağazalar açıyoruz. Bizimle çalışan 150’nin üzerinde firma var, mağazalarda 500 kişi, fabrikalarda beş bin kişi çalışıyor. Eskişehir’de en çok insan çalıştıran firmalardan biriyiz.”diyor. 
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum