Aslî Hayat
Sehl b. Abdullah et-Tüsteri (r.a), bütün malını mülkünü Allah yolunda harcayan birisiydi. Kız kardeşi ve annesi bu konuda Abdullah ile yüz yüze gelmeye çekiniyorlardı. Elde avuçta ne varsa Allah yolunda harcıyor, fakir düşüp perişan olmasından endişe ediyoruz, dediler. Aracı olarak Abdullah b. Mübarek (r.a)’e durumu anlatıp yardım talep ettiler. Abdullah b. Mübarek (r.a)’de, bu anne ve kız kardeşe yardımcı olmak için Sehl’in yanına gitti. Mübarek, Sehl’e biraz nasihat etti. Sehl şu cevabı verdi:
“Ey Abdullah! Bir adam şehirden köye göç etmek istiyor. Şehirdeki malını mülkünü satıp köyden de arazi alıyor. Bu kişi bundan sonra şehirde hiçbir şey bırakır mı?” Bu sözler karşısında hiçbir şey demeyen Abdullah b. Mübarek tekrar geldiği tere geri döner. Anne ve kız kardeşe aynen şunları söyler:
“Sehl, bana şunu demek istedi: Şehirden köye geçen birisi şehirde hiçbir şeyini bırakmazken, dünyadan ahirete göçecek birisi neden dünyada bir şey bıraksın?”
Gerçek akıllı insan, ihtiyacı kadar dünyaya çalışır. İhtiyaç dışında dünyalık malla meşgul olmaz. Derdi ahiret hayatı olmalıdır. Çünkü ahiret hayatı ebedi olandır. Dünya hayatı hem geçici hem de aldatıcı olandır.
Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Kul, ebedi hayata inandığı halde dünya hayatı için çalışıp çabalaması ne şaşılacak bir durumdur.” (İbn Ebi’d Dünya, Zemmu’d Dünya, nr. 14.)
Cabir b. Abdullah (r.a)’tan gelen bir rivayet şöyledir:
“Rasûlullah (s.a.v) ile aynı mecliste oturuyorduk. Bir müddet sonra meclise nur yüzlü, ak saçlı ve güzel tenli bir adam geldi. Üzerinde beyaz bir elbise vardı. Selam verdi, efendimiz de selamını aldı. Bu gelen kişi, bazı sorular sormaya başladı, Peygamberimiz (s.a.v)’de cevapladı:
⁃ Ey Allah’ın Resûlü! Dünya nedir?
⁃ Dünya, uykuda olan birisinin rüyasıdır. Kişi ahirette ya mükâfat bulur ya da ceza görür.
⁃ Ey Allah’ın Resûlü! Ahiret nedir?
⁃ Ahiret, ebediyettir. Kimi insanlar ebedi cennetlik olur. Kimileri de ebedi cehennemlik olur.
⁃ Ey Allah’ın Resûlü! Cennet nedir?
⁃ Cennet, dünyayı terk etmenin karşılığıdır. Orada kullara ebedi nimetler vardır.
⁃ Ey Allah’ın Resûlü! Ümmetinden hayırlı olanlar kimlerdir?
⁃ Rabbine ibadet için çalışanlardır.
⁃ Ey Allah’ın Resûlü! Bir kimse dünyada nasıl olmalıdır?
⁃ Kafilesini kaybeden kimse gibi.
⁃ Ey Allah’ın Resûlü! Bir kişi dünyada ne kadar kalır?
⁃ Kaybettiği kafilesini bulana kadar.
⁃ Ey Allah’ın Resûlü! Ahiret ile dünya arasındaki zaman ne kadardır?
⁃ Göz açıp kapamak kadar.
Bu soru ve cevaplardan sonra adam meclisten ayrıldı. Meclisteki kişiler, bu adamın kim olduğunu ve nereden gelip nereye gittiğini anlayamadılar. Peygamberimiz (s.a.v): “Bu gelen Cebrail (a.s)’dı. Sizi dünyadan uzaklaştırmak ve ahiret hayatını kazanmaya teşvik etmek için geldi.” (Gazali, İhya-u Ulumi’d Din, 3/333.)
Hikmet ehli olan bir zat şöyle demiştir: “İnsanın kalbi şu dört şeyle hayat bulur. Bunlar: İlim, kanaat ve zühddür. İlim; kalbi hoş edip, Allah’ın rızasını kazandırır. Bu sayede rıza makamına nail olur. Rıza makamına ulaşan kişi kanaat etmiş olur. Kanaat sahibi olmakta kişiyi zühd sahibi eder. Zühd sahibi olan da dünyayı umursamaz. Zühdüb üç mertebesi vardır:
1. Dünyayı tanır ama onu terk eder.
2. Allah’a hizmet eder, hizmetle edep kazanır.
3. Ahireti ister onun için de amel eder.
Yaşantılarımıza baktığımız zaman sanki ölüm bizim için değilmiş gibi yaşıyoruz. Ya da şu yaşta öleceğiz gibi bir garantimiz varmış gibi davranıyoruz. Ölümümüz ani bir olay. Bizim asıl hayatımız da burası değil. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatına, yarın ölecekmiş gibi ahiret hayatına çalışmalıyız. Bu ölçüyü tutturamadığımız veya hayatımızı yalnızca dünya hayatı merkezli planladığımız takdirde hiç şüphesiz kaybedenlerden oluruz.
“Sizin hayırlınız dünyası için ahiretini, ahireti için dünyasını terk etmeyendir.” (Kenzü’l-Ummal, 3/238, no. 6336.)
Gününüz hayırlı bereketli olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.