Anıları tazeliyor

Anıları tazeliyor

1894 yılında dönemin Kereste Tüccarı Hacı Yusuf Efendi tarafından yaptırılan tarihi Akşehir Evi, yıllar geçse de ilk günkü anılarını canlı tutmanın gururunu yaşıyor

ZİYARETÇİ AKININA UĞRUYOR1894 yılında Akşehir’in önde gelen isimlerinden kereste tüccarı Hacı Yusuf Efendi tarafından özel ve kaliteli kereste kullanılarak yapılan köşk, Akşehir Kültür Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın (Ak-Sev) katkıları ile müze haline getirildi. Müze ve işletme olarak yeniden düzenlenmesinin ardından ilçeye gelen ziyaretçilerin akınına uğrayan tarihi Akşehir Evi’nin her köşesinde yıllar öncesine dayanan hatıralar ilk günkü gibi tazeliğini koruyor. Akşehir Evi İşletme Müdürü Nurettin Kol, evin tanıtımı hakkında yaptığı açıklamada, “Evimiz 1894 yılında kereste tüccarı Hacı Yusuf Efendi tarafından yaptırıldı. Kaliteli bir kereste ile yapıldığı için kesinlikle kurt yeme veya zarar görme gibi bir olay olmamış. Çünkü kaliteli kereste ile yapıldığı ve keresteler özel olarak korunduğu için böyle bir risk olmamış ve bugün aynı özelliğini koruyor” dedi.
Nurettin Kol, tarihi evin daha sonra Hacı Yusuf Efendi tarafından 1909 yılında 361 sarı liraya Nalbantzade Mustafa Efendiye satıldığını ifade ederek, “ Mustafa Efendi 1922 yılında da Ermeni Rumen Ustaya evin ikinci katını ve diğer bölümlerini yaptırmış. Daha sonra evin sahiplerinin hayattan ayrılmalarının ardından uzun yıllar harabe halinde kalmış. Yıllarca kaderine terk edilen tarihi ev aradan geçen uzun yılların ardından harabe halinde kalmış. Bu terk edilmenin ardından evin bazı bölümleri büyük hasar görmesine rağmen büyük bölümü ilk günkü gibi düzenli ve bakımlı olarak muhafaza edilmiş” diye konuştu.
Kol, “Evin bakımsız kalmasının üzerinden geçen yılların ardından Akşehirli olan üniversite öğrencisi 16 idealist genç kendi aralarında topladıkları para ile Akşehir’in tarihi evlerinden bir tane almak istiyorlar. İlçede aylar süren araştırmanın ardından bu evi alıyorlar.
Evi satın alan 16 genç evi tadilata başlıyor. Evin tarihi özelliğini bilen Akşehir halkının da büyük katkıları ile evi yeniden restore ederek ortaya çıkarıyorlar. Akşehir halkının bu ilgisi ve desteği karşısında çok sevinen gençler daha sonra bu evi ‘Akşehir Evi’ adı altında tüm Akşehir halkına hediye ediyorlar. Dileyen herkes buraya misafirlerini getirebilir ve burada davetlilerini ağırlayabilir diyerek evi tüm Akşehir halkının hizmetine sunuyor. Gençlerin tek istedikleri ev içerisinde ‘kırmızı kurdele’ olmayacak. Yani sadece belirli bir kesime değil herkese açık olmasını istiyor” diyerek tarihi Akşehir Evi’nin yeniden hayata geçirildiğini söyledi.
Kol, gençlerin daha sonra evin ihtiyaçlarının giderilmesi için evin içerisine sembolik olarak bir ‘Doğuran kazan’ koyduklarını da söylerken, “Eve gezmeye gelen tüm misafirler içtikleri çayın karşılığı olarak evin ihtiyaçlarının giderilmesine katkı sağlamak amacı ile çay ikram etmeye başlıyorlar. Ve evin masrafları çıksın diye gelen misafirler ortaya konan ve ‘Doğuran kazan’ ismi verilen kazana gönlünden ne koparsa az miktarda para atıyor. Gençler kazan içerisinde paranın evin giderlerini karşıladıktan sonra da arttığını görünce kendi aralarında toplanarak bir başka karar alıyorlar. Gençler Akşehir’in sevilen ve önde esnaflarından oluşan 41 Mütevelli Üye ile birlikte 1998 Akşehir Kültür, Sağlık ve Eğitim Vakfı’nı (Ak-Sev) kuruyorlar. Gençlerin hayata geçirdiği bu ev daha sonra vakıf tarafından işletmeye açılıyor. Vakıf sadece bu ev ile kalmıyor. Daha sonra Nasreddin Hoca Türbesi karşısında iki iş yeri alıyor. Ve geliri ile öğrencilere verdiği bursun yanı sıra günlük 200 kişiye sıcak yemek vermeye başlıyor” diye konuştu.
Kol, evin son durumu hakkında verdiği bilgide ise, “Evin bu günkü durumu eski haline tamamen uygun bir şekilde. Oturma odaları, aşhaneleri, gelin odaları, kaynana odaları, kiler, köşk gibi bölümleri ile tamamen aslına uygun eşya, giysi ve özellikleri ile korundu. Ev içerisinde bulunan gelin odasının dolaplarının içerisinde bazı notlar ortaya çıktı. Evin üst katında bulunan gelin odasının dolabının kapağında evin gelin tarafından yazılan bazı notlar var. Evin gelini bazı önemli ayrıntıları dolabın kapağının içerisine yazıyor. Evin gelinin dolabın içerisine yazdığı ilk not şu şekilde, ‘27 Nisan Salı 1965 Mobil Gazocağının eve ilk geliş tarihi’ O tarihe kadar evin aşhane odasında bulunan ocakta odun ateşinde yemek pişirmiş. Demek bugün onun için çok önemli imiş ki bu notu yazmış.
Dolaplar içerisinde yer alan bazı notlarda ise evin büyüklerinin ölüm tarihleri yer alıyor. Bunlardan bir tanesi şu şekilde, ‘Mayıs 29 1965 Cumartesi Habibe Teyzemin ölüm tarihi’. Ve evin büyüklerinin ve tanıdıklarının ölüm tarihleri bu şekilde dolaplar içerisinde yer alıyor.
Evin içerisinde yer alan aşhanelerde bulunan mutfak eşyalarının büyük bölümü o yıllarda kullanılan eşyalar ve çoğu Akşehir halkı tarafından bağışlanan eşyalar.
Evin durumundan da anlaşıldığı gibi gelin ile kaynanalar aynı evde kalıyorlarmış. Gelin odasında geline ait giysiler, özel eşyaları, çeyizleri o dönemlerde kullanılan pikap, dikiş makinesi gibi önemli eşyalar ev içerisinde sergileniyor. Kaynana odasında ise kaynanaya ait eşyalar bulunuyor. Aşhanede bulunan kaplar ve mutfak eşyaları ise tamamen o yıllarda kullanılan eşyalar. Kaynana odası evin en özel odası. Bu oda içerisinde bulunan dolapların içerisinde özel bölümler var. Ayrıca odanın kapısının arkasında bulunan gizi bir dolap kaynananın özel eşyalarının yanı sıra çerez ve bazı zor bulunan gıda ürünlerinin saklandığı yer olarak biliniyor. Evin banyosu da dolaplar içerisinde bulunuyor. Banyonun iki tane kapağı var. Birisi kaynana odasına diğeri gelin odasına açılıyor. Böylesine düzenli ve orijinal olarak ayakta kalan bir başka ev bulmanız mümkün değil. Ev içerisinde bulunan, sobalar, radyolar, saatler, pikap, dikiş makineleri, çata kaşık takımı, av tüfekleri, halılar, kilimler tamamen tarihi özelliğe sahip. 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.