Acısı ve tatlısı ile bir ömür...

Acısı ve tatlısı ile bir ömür...

Acısı ve tatlısı ile bir ömür böyle geçti..

Meram’ın Karadiğin Köyü’nde objektiflerimize takıldı bu görüntü. Kaldırım kenarına oturmuş, bir asra yakın zamandır kendini taşıyan yaşlı bedenini dinlendiriyordu. Yaşını sorduğumuzda, ‘Ne bilim hay guzum. Ama baya var’ diyebildi sadece. Biraz sohbet edince de bir iki kelime dökülüverdi dudaklarından. ‘Yorgunum’ dedi. ‘Yoruldum’ artık.‘Bir de hastayım şehre bir inen olsa ilaç aldıracağım kendime’ Ne çoluk çocuğundan bahsedebildi ne hısım akrabalarından. Anlatmadı hiçbir derdini.

Kınalı saçları, nasır tutan parmakları, uzaklara bakan gözleri ile çok şeyler anlatıyordu bizlere. ‘Bana bakın, kendinizi görürsünüz’ diyordu. ‘Güvenmeyin gençliğinize bir gün elbet benim gibi olacaksınız’ diyordu. ‘Kırmayın kimsenin kalbini. Bakın ben geldim gidiyorum değer mi insanları kırmaya’ diyordu. Belli ki yılların verdiği eziklik, yılların verdiği yorgunluk gözlerine, yüzüne alnındaki kırışıklıklara yansımıştı. Hiç bahsetmedi ama belli ki o çok çile çekmiş, çok üzülmüş ve çok kırılmıştı. 
ALİ SAİT ÖGE

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.