Türk insanı daha iyisini hak ediyor

Türk insanı daha  iyisini hak ediyor
Gurbetçi Adnan Güneş, “Yurt dışından Türkiye'yi izlediğiniz zaman olayları daha net görüyorsunuz. Türkiye, yaşam kalitesi açısından Avrupa'nın çok gerisinde. Türk insanı daha iyi bir yaşam standardını hak ediyor” dedi

İNSAN KONYA'YA DÖNÜNCE BİRAZ AFALLIYOR

34 yıldır İsveç'te yaşayan ve özel bir okulda danışmanlık yapan Adnan Güneş ile Türkiye-İsveç ilişkileri, Avrupa'da gündeme gelen İslamafobi ve Avrupa'nın Türklere bakış açısı hakkında konuştuk. Türkiye'nin siyaset dahil bir çok alanda Avrupa'nın gerisinde kaldığını belirten Güneş, "İnsan uzun yıllar orada yaşadıktan sonra Konya'ya dönünce biraz afallıyor. En basitinden trafikte çok sıkıntı yaşadık. Türkiye'nin katetmesi gereken çok mesafe var" diye konuştu.

TOPRAĞIN VE AĞACIN KIYMETİNİ BİLMİYORUZ

Türkiye'nin kıymetinin bilinmediğini kaydeden Güneş, "Hollanda gibi Konya büyüklüğünde bir ülke, bütün Avrupa'ya sebze-meyve ihraç ediyor. Bir ülke bununla doyuyor. Adamlar dinamitlerle kayalıkları patlatıp, toprak ithal edip buraya tarla yapıyorlar. Avrupa'da bir karış toprağı bile değerlendiriyorlar. Ancak Türkiye toprağın ve ağacın değerini bilmiyor. Orada ağaç var diye yol değiştiriliyor, burada ise ağaç kesilip yol yapılıyor. Aradaki fark budur" diye konuştu.

fotoooo-012.20150810103400.jpg

**Öncelikle İsveç'e gidiş hikayenizi anlatır mısınız?

-1981 yılında İsveç'e gittim. O zamanlar lise 3'e gidiyordum. Ancak babam zaten o yıllarda İsveç'teydi. Annem ile beni 1981 yılında İsveç'e istetmişti. Biz buradan oturma müsademizi alıp gittik. 12 Haziran günüydü. Tabi havalar da bugünlerde olduğu gibi sıcak. Kısa kollu bir gömlek ile uçağa binmiştim. Uçaktan indiğim zaman Allah sizi inandırsın Haziran'ın ortasında tipi vardı orada. Yaşımız da o zamanlar küçük olunca anlam verememiştik. O zaman demiştim, 'yahu bu ne biçim ülke böyle. Ben Türkiye'ye dönmek istiyorum.' İsveç ile ilgili ilk izlenimim bu olmuştu. Tabi zamanla bu düşüncelerim değişti ve İsveç'in hayat şartlarının ne kadar iyi olduğunu gördüm. 1982 yılında da çalışmaya başladım. Direk bir işe girmek yerine okusam daha iyi olurdu ama o zamanın şartları ve yönlendiren kimse de olmayınca çalışmaya başladım o yılda.

**Hangi işi yaptınız?

-Ben aslında çalışmak istiyordum ancak cesaret edemedim. Yabancı ülke, lisan yabancı, kültür yabancı. Her şeyden öte insanları bize çok yabancı. Türk insanı hakikaten çok sıcakkanlı. Oranın adamını görünce bunu daha da iyi anladım. Babam okumamdan yanaydı. Ancak büyük ağabeylerim babam kadar okumam konusunda ısrarcı olmadı. İlk olarak normal bir insanın yapacağı işlerde çalıştım. İşte bulaşıkçılık vesaire. Daha sonra bir yer dükkan satın aldık ve ticarete başladım. Yani çok az bir birikim sahibi iseniz, bir yıllık çalışmanın getirisi ile bir dükkan satın alabilirsiniz. Manav  dükkanıydı. Burada da bir kaç ay çalıştık. Daha sonra da bir çok iş değiştirdim. Orası Türkiye gibi olmadığı için bir işten çıktıktan sonra rahatça başka bir işe girebiliyorsunuz.

**Peki şimdi İsveç'te hangi işle meşgulsünüz?

-6 yaştan başlayan ve 9. sınıfa kadar eğitim veren bir okulda çalışıyorum. Giriş kısmında danışmanlık görevinde bulunuyorum. Bir kaç yıl önce geçirdiğim trafik kazası sonucu girdiğim komanın sonucu olarak yarı zamanlı çalışabiliyorum. Ama işimi seviyorum.

**Eğitimden konu açılmışken Türkiye'nin eğitim sisteminin sıkça değiştiğini sizler de takip ediyorsunuzdur. İsveç'te de eğitim alanında görev yapıyorsunuz. Bizlere İsveç'in eğitim sistemi hakkında söz edebilir misiniz?

-En başta şunu belirtmekte fayda var. Gerek sosyal alanda gerekse eğitim alanında İsveç Türkiye'nin çok çok önünde bir ülke. Türkiye'nin bu seviyelere gelmesi için gerçekten de çok yol katetmesi gerekiyor. Eğitim sistemi tamamen alanlara ayrılmış durumda. Yani siz hangi alanda tahsil yapmak, hangi alanda kendinizi geliştirmek istiyorsanız ilkokul diye tabir ettiğimiz sınıftan itibaren size o yönde eğitim veriliyor. Bizim sistemimiz tamamen üniversite odaklı. Yani çocuk küçük üniversiteye kadar standart bir eğitim alıyor -ki bu eğitimin içerisinde matematik de fizik de tarih de var. Sonra asıl eğitimi üniversite vermeye başlıyor. Mesleki alanda eğitim üniversitede başlıyor. Avrupa ile aramızdaki eğitim farklının temeli budur. Onun dışında yok serbest kıyafet, yok sınav sistemleri bunlar çok küçük şeyler.

**34 yıl gibi uzun sayılabilecek bir süre boyunca İsveç halkı ile diyaloğunuz oldu. Bir Türk'ün gözüyle İsveçlileri nasıl tanımlayabilirsiniz?

-Kesinlikle ilk aklıma gelen şey soğuk olmaları. Yani bizlerdeki gibi bir ilişkileri yok. Mesela bizde askerde nöbet arkadaşları yaptığınız birisiyle 30-40 yıl sonra bir araya gelebilir ve o günkü gibi samimi olabilirsiniz. Ancak onlarda böyle bir durum söz konusu değil. Belki de havanın verdiği bir etkendir ama insanları gerçekten soğuk. Ama çok saygılı insanlardır. İşine, eşine, hayvanlara, sokaktan geçen adama bile saygı duyarlar. Bugün kimlik için fotoğraf gerekti bir fotoğrafçıya gittim. Fotoğrafları almaya gittiğimde gördüm ki bir gözüm yarı kapalı. Bana, bir şey olmaz, diyor bir de. Fakat Avrupa'da insanlar gerçekten işlerine çok saygılılar ve işini severek yapıyorlar. Bu yüzdendir ki gerek sanayi gerekse de tarım alanında bizden birkaç adım öndeler.

**Gurbetçilerin klişe bir sözü vardır, Avrupa'da sokaklar çok temiz, diye. İsveç'te de böyle mi?

-Biraz önce dediğim gibi insanları hakikaten çok saygılı. O yüzden yoldan geçen bir insan bile bir temizlikçi gibi görev yapıyor. Bir şehrin temizliği ne çöp konteynerlerinin sayısını artırmakla, ne temizlikçi sayısını artırmakla, ne de teknolojik çöp konteynerleri koymakla hallolmaz. Her köşeye bir temizlikçi koysanız da sokaklarımız daima kirli görünecektir. Çünkü yoldan geçen her 4 kişiden biri buraya çöpünü atıyor. Kartopu etkisi de devreye giriyor. Yani herkes atıyor ben atsam ne olacak deniliyor ve sokaklarımız kirleniyor. İsveç'teki ilk yıllarımda bana da garip gelmişti. Yahu demiştim, acaba kral mı geçecek buradan ki bu sokak bu kadar temizlenmiş. Yaşayınca ben de alıştım. Artık gerekirse bir çöpü yol boyu elimde taşıyorum ve çöp kutusu gördüğümde atıyorum. Çünkü burada bizler yaşıyoruz. Kendi yaşam alanımızı kendimiz belirliyoruz. Bu bilince sahip olduğumuz zaman emin olun bir meslek yok olacaktır.

**Peki onlar Türklere nasıl bakıyorlar? Bir ön yargı söz konusu mu?

-Ben şu düşüncedeyim, nasıl Türkiye'de yaşayan kötü niyetli insanlar da iyi niyetli insanlar varsa İsveç'te de bu böyledir. Fakat genel anlamda güçlü bir ön yargıdan söz etmek mümkün değil. Yaşanan göçlerle birlikte onlar da anladı Türklerden bir zarar gelmeyeceğini.

fotoooo-023.jpg

 

**İslamafobi konusunda İsveç'teki izlenimleriniz nelerdir?

-İslamafobi dediğimiz kavram Avrupa'nın bir çok ülkesinde var olan bir şeydi. Bunun nedeni medya. Medya çatışmaları İslamcı Terör Örgütleri olarak gösteriyor. Olayın detaylandırılması yapılmıyor. IŞİD'i de İslami bir örgüt olarak görüyor. Ancak İsveç bu konuda biraz daha ılımlı diyebiliriz. Elbette burada da etnik ayrımcılık yapar bir kesim var. Fakat Almanya'daki kadar ağır bir milliyetçilik yok. İsveçlilerde kısmi bir ön yargı olduğunu söyleyebiliriz. Bu ön yargı orada yaşayan Türkler ile yavaş yavaş kırılmaya başlıyor. Demek bu insanlar bizim sandığımız gibi değilmiş, deniliyor.

**Medya orada olayları farklı anlattığını söylediniz. Biraz daha açar mısınız?

-Bilinçli veya bilinçsiz olarak medya bazı konularda yanlış bilgilendirme yapıyor. Ancak medyanın burada bağımsız olduğunu söyleyebilirim. Mesela Gezi Parkı olaylarında Avrupa çok şaşırmıştı. Yani iktidardan demokratik eylemlere karşı aşırı şiddet kullanmasını beklemiyordu. Türkiye, Avrupa tarafından anti-demokratik bir ülke olarak görülüyor. Hep diyoruz ya Türkiye, Avrupa standartlarında bir ülke değil diye. Ben bir olay anlatayım gereken dersi siz çıkartın. Türkiye'de geçtiğimiz günlerde dalındaki zeytin dururken zeytin ağaçlarını kestiler. Bakın İsveç'te bir okulda çalışıyorum. Okulun öğrenci giriş kısmı çok yamuk. Bir gün hasbelkader okulda buranın mimarı ile karşılaştım. Bu yamukluğun nedenini sordum. Bana giriş kısmındaki ağacı gösterdi ve dedi ki: 'Eğer

okulu çizdiğimiz gibi yapsaydık bu ağacı kesmemiz gerekirdi. Yarım asırlık bir ağacı kesmek yerine girişi biraz daha yamuk yaptık.' İsveç'te Türkiye'de alıştığımız gibi geniş evler yok. Ancak İsveç'in geniş ormanları var. Ancak onlar, bizler gibi ağaçları kesip AVM, yol vesaire yapmıyorlar.

Adnan Güneş Kimdir?

1965 yılında dünyaya geldi. 16 yaşında ailesi ile birlikte 34 yıldır İsveç'te kalıyor. İsveç'in başkenti Stockholm'de bir çok işte çalıştı. Evli ve iki çocuk babası olan Güneş, bugün İsveç'te özel bir okulda çalışıyor. Güneş, emekliliğinin gelmesinin ardından Türkiye'ye kesin dönüş yapmayı planlıyor.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum