TÜMOSAN'dan bu yana ilerleme yok
RÖPORTAJ: BERKHAN PARLAK
İsveç'te yaşayan Kululu işadamı Mansur Köylüoğlu Türkiye'ye yapılacak yatırımların kötü bürokrasi tarafından engellediğini söyledi. Köylüoğlu, Konya sanayisinin TÜMOSAN'dan sonra bir ilerleme kaydetmediğini belirtti
BÜROKRASİ YATIRIMCIYI KAÇIRIYOR
İsveç'te başarılı bir işadamı olan Kululu Mansur Köylüoğlu ile başarı hikayesini konuştuk. Köylüoğlu, Türkiye'nin ihracatı, Konya'nın Türkiye ekonomisine katkısı, Türkiye-İsveç ilişkileri hakkında gazetemizin sorularını cevapladı. Köylüoğlu, Türkiye'nin bürokrasisinin gerektiği gibi yapılmadığını ve yatırımları engellediğini belirterek, “Konya üretimi ile ön plana çıkan bir şehir. Ancak daha çok gelişmesi, daha çok iş sahasının oluşması sağlanmalıdır” dedi.
KONYA SANAYİSİNDE CİDDİ İLERLEME YOK
Konya sanayisi hakkında konuşan Köylüoğlu, “Konya deyince akla Torku geliyorsa, bu Torku'nun başarısını gösterir. Adı bilinen bir firma iseniz başarılı olmuşsunuz demektir. Konya'da ise sanayi açısından bakarsak, TÜMOSAN'dan sonra bir ilerleme kaydetmediğini görüyorum. 1975 yılında traktör üreten bir şehir, 2014 yılında neden araba üreten bir fabrikaya sahip değil? Demek istediğim, Konya 40 yıl boyunca Tümosan'da takılı kalmıştır. Maalesef, ileri bir adım atamamıştır” diye konuştu.
**Öncelikle Mansur Köylüoğlu kimdir? İş hayatına atılımınız nasıl gerçekleşti?
-Mansur Köylüoğlu, 1980 Konya doğumluyum, Kulu'da ilk öğretimini aldım ve 11 yaşında İşveç'e ailemle birlikte taşındım. İş hayatıma atılmam da aslında şöyle oldu. Lisede fen bölümünü bitirmiştim. Üniversiteye başlamadan önce iş tecrübesi kazanmak için, İsveçli şirketlere başvurdum. Kaldığım şehirde (Lidköping) orada İsveç genelinde bulunan bir spor mağazası var Stadium diye. Orada bana ilk işimi verdiler ve bende severek çalıştım orada 6 ay boyunca. Daha sonra Adecco diye dünyaca tanınan insan kaynakları şirketinde işçi olarak çalışmaya başladım. 21 yaşındaydım ve azimliydim. Azimle bir sene işçi olarak çalıştım ve sonra ailecek Stockholm’e taşındık ve yine Adecco'nun bünyesinde insan kaynakları ve işçi alımı üzerine çalışmaya başladım, bir sene çalıştıktan sonra yönetmen kadroda bir yer açıldı ve orada 30 tane isçinin başına atandım. Çok güzel, eğitici ve zevkli bir işti ama hali ile baya bir yorucuydu. Benim için iş konusunda iyi bir 'basamak' oldu ve müşteri temsilciliği bölümüne şirketin CEO'su tarafından alındım. Çalışma tarzımı, azmimi ve dürüstlüğümü sevdiği için ve başka bir bölümde neler yapabileceğimi merak ettikleri için beni o bölüme aldılar, bende kimsenin yüzünü kara çıkarmadım ve verilen görevleri büyük bir başarı ile ve beklenilenin üzerinde yaptım. Bu arada yeni bir ofis açmıştım Adecco adına ve bu ofiste beklenilenin üzerinde iş yapmaya başlamıştı. Bu sırada yeni yeni fikirler üretiyordum şirket içerisinde ve bu fikirlerden bir tanesi çok büyük beğeni kazandı. Ve yeni bir bölüm kurduk Adecco içerisinde. Bu sefer çalışanların sağlık düzeylerini hep en üste tutmak için tasarlanmış bir bölümdü ve benim fikrimdi. Bu yüzden bu yeni kurulan bölümün başına ben ürün menejeri olarak atandım.
**Adecco sizin için bir okul olmuş. Peki başarılı olduğunuz şirkette devam etmek yerine neden kendi şirketinizi kurdunuz?
-Toplam 8 sene çalıştım Adecco'da, benim için çok iyi bir okul, işverendi. Değişik fikir ve düşüncelerim vardı, yaşım artık 28'di ve iki arkadaş ile şirket kurma kararı aldık. Bir kaç ay içinde kurduk şirketimizi, Türkiye ve İsveç arasında şirketlere danışmanlık yapmaya başladık. Ve bir kaç iş bağlayabildik. O arada ne yazık ki dünyayı büyük bir ekonomik krizi vurdu. Bu yüzden bizde çoğu projeyi yarıda da bırakmak zorunda kaldık. Ben bu bekleme döneminde bir IT şirketine ortak olarak girdim bir sene (business development) yeni iş geliştirme ve tasarlama ile çalıştım, bu arada güvenlik üzerine yakın koruma lisansımı aldım. Bir kaç tane televizyon formatı yazdım ve televizyon kanallarına hem Türkiye’de hem de İsveç’te sundum. Bunlardan bir kaç tanesi beğeni buldu, bu arada bir eğitim şirketi ile çalışmaya başladım. Bu işi çok sevdim ve şu an kendi eğitim şirketim var ve İskandinavya genelinde şirketlere verimliliği artırmanın ve isçi sağlığını üst düzeyde tutmanın yollarını öğretiyorum. Bugüne kadar geldik, bu tabiki hikâyenin kısa versiyonu, bir gün hayatım hakkında bir kitap yazmak istiyorum, inşallah ileride incelikleri ile anlatabilirim neler yaşadığımı ve neler öğrendiğimi.
**Yurt dışında, gurbette iş adamı olmanın dezavantajları nelerdir? Doğduğunuz şehirden, Konya'dan uzak bir hayat sürdürmenin zorluklarıyla nasıl başa çıkıyorsunuz?
-Gurbette tabi ki bir takım zorluklarla karşılaşıyorsunuz. Yabancı bir şehirdesiniz, bizim kültürümüz ile hiç uyuşmayan bir ülkedesiniz. Ayrıca çocuk yaşta böyle bir değişim ilk başlarda beni olumsuz etkiledi. Ancak o kısa dönemi atlattıktan sonra iş hayatına atılmaya karar verdim. İsveç'te bir düzenimiz var ancak içinizdeki memleket özlemini yok edemezsiniz. İstediğiniz kadar başarılı olun, daima bir memleket hasreti içinizde oluyor. Ancak iş adamı iseniz bu tür zorlukları aşmanız gerekmektedir. Yurtiçi-yurtdışı diye bir kavramınız olmamalıdır. Çünkü her iş adamı eninde sonunda hangi ülkede yaşar ise yaşasın bazı zorlukları atlatmak zorundadır. En önemlisi hangi zorluklar ile karşılaşırsan karşılaş, eğer azimli değilsen, hedefin belli değil ise, kararlı değilsen ve etrafında doğru insanlar yok ise hiç bir zaman işini büyütemezsin. Ama şunu da unutmamak lazım, vazgeçmek yok. Vazgeçtiğin an zorluklara yenilmişsin demektir ve kazananla kayıp edenin arasındaki en büyük fark da budur.
KONYA TÜMOSAN'DAN SONRA İLERLEME KAYDETMEDİ
**Şu anda işleriniz istediğiniz gibi gidiyor mu? İş hayatında ne gibi zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
-İşlerim Allah'a şükür şu an iyi, geçtiğimiz günlerde bazı yerlerden halen ödeme alamamıştım Tabii ki de sen ne kadar temkinli davranırsan davran, anlaşmalar sözleşmeler imzalasan da, eninde sonunda kiminle iş yaptığın çok önemlidir. İş hayatında en değerli silah, prestijdir. Prestijiniz ne kadar iyi olursa o kadar büyük firmalarla iş yapabilirsiniz. Piyasada firmanızın ismi duyulduğu zaman, insanlara bir güven sağlamanız gerekmektedir. Kalmış paranı ödeyip ödememek. Bugün dava aç, en az iki seneni alır kendi paranı alabilmek. Türkiye'de yargı çok ağır işliyor deniliyor. Ancak gel gelelim İsveç'te de aynı durum söz konusu. Yani anlayacağınız böyle zorluklar da var, bunu da unutmamak gerekir. İş yapacağız firmayı doğru seçmeniz gerekmektedir. Konya deyince akla Torku geliyorsa, bu Torku'nun başarısını gösterir. Adı bilinen bir firma iseniz başarılı olmuşsunuz demektir. Yani iş dünyasında prestij çok önemlidir. Konya'da ise sanayi açısından bakarsak, Tümosan'dan sonra bir ilerleme kaydetmediğini görüyorum. 1975 yılında traktör üreten bir şehir, 2014 yılında neden araba üreten bir fabrikaya sahip değil? Demek istediğim, Konya 40 yıl boyunca Tümosan'da takılı kalmıştır. Maalesef, ileri bir adım atamamıştır.
**Başarıya varmak için ne yapılmalı, nelere dikkat edilmesi gerektiğini tecrübenizin de katkısıyla aktarır mısınız? Genç iş adamlarına tavsiyeleriniz nelerdir?
-Hayatım boyunca farklı alanlarda bir çok işe girdim. Dolayısıyla insan bazı şeyleri yaşayarak öğreniyor. Genç yaşta atıldığım iş hayatında, hedefimi daima yüksek tuttum. Başarılı olmak istiyorsak, dürüst düşünüp, dürüst hareket etmek gerekir. Azimli olmak şarttır, hiç bir şey kendiliğinden olmuyor çünkü. Her hareketinde uzun vadeli düşünmen önemlidir. Kısa vadede her kez bir şeyler yapar, önemli olan uzun vadede büyük işlere imza atabilmektir. Sürekli yeni hedefler koyup ona göre hareket etmek çok önemli, anlayacağın durmak yok. Gelişime (ürün ve kişisel gelişime) çok önem vermeli, yoksa senden başkası daha iyisini yapacaktır. Başarısız olmaktan korkmayacaksın, 'korkunun ecele faydası yok çünkü'. Korku, sadece seni yolundan vazgeçirecektir. Sen akıllıca çalış, hedeflerini ona göre koy ve dürüst olduktan sonra korkma. Unutmayın, en başarılı insanlar bile çok büyük paralar kayıp etmişlerdir. Belki batmışlardır, borçlanmışlardır ama sadece vazgeçmeyen ayakları üzerinde durabilmiştir. Hayal kurmayı unutma, senin işlerinin nasıl gideceğini gözünün önünde bir film gibi görebiliyorsan, fark edeceksindir ki, işlerin aynen öyle oluyor. Ama unutmayın gözünün önünde işlerinin kötü gittiğini görme, o zaman ne yazık ki öyle oluyor. Hedefinden hiç bir zaman vazgeçme. Yarıda bırakmak veya vazgeçmek yenilmek demektir. İçgüdüne inan ve güven, o sana her zaman doğru yolu gösterecektir. Ben ne zaman içgüdümü dinlemediysem en büyük zararları o zaman yapmışımdır. Son olarak, Allah'a inanıyorsan dua etmeyi unutma. Hiç bir zaman yalnız değilsin.
**Türkiye'ye, Konya'ya döndüğünüz zaman neler hissediyorsunuz? Konya'ya geri yerleşmek gibi bir düşünceniz oldu mu hiç?
-Bazen iş, bazen de özel nedenlerle Türkiye'ye birkaç günlüğüne gelme fırsatım oluyor. Memleketimi çok seviyorum. Tabi ki çok özlem duyuyorum Konya'ya. Bugün ne kadar kebap gibi Türk yemeklerini burada bulabiliyorsak da, o tatları Türkiye’de tatmak tabi ki bir ayrı oluyor. Her Türkiye’ye geldiğimde, geri dönsen mi diye her zaman bir düşünürüm ama İsveç’in düzenine o kadar alıştık ki artık bizim için dönmek biraz zor olur şu an için. Ama tabii ki bu his her zaman var içimizde. Bir de unutmamak gerekir, orada yaşayan akraba ve arkadaşlarımızın da hasretini çekiyoruz.
**İsveç'teki ticaret sektöründeki insanların Türkiye'ye ve Türk ürünlerine karşı bakışı nasıl?
-Türkiye ne kadar da son senelerde büyük yol alsa da, halen İsveç’te bir bilinçsizlik var Türkiye konusunda ve Türkiye’yi 1980 ve 90'ların Türkiye’si ile kıyaslıyorlar. Bu bilgisizliği biz elimizden geldiğince kapatmaya çalışmakta 9 milyon insana tabiki sesimizi duyurmak bir günde olacak is değil ama bu konuda yolumuza devam ediyoruz. Türk mallarını fazla tanımıyorlar. Türk Hava Yolları (THY), Ülker, Sarar, Çilek, İstikbal, Beko gibi ürünler yer almakta. Bugün mağazalara baktığımızda da 'Mavi' kot pantolonları bulmak mümkün. Tabii ki bu ürünleri İsveç’te görmekte burada yasayan Türkleri sevindiriyor ve gururlandırıyor. Gönül ister ki her türlü Türk ürünleri İskandinavya'da çok yaygın, tanılan ve kalitesi yüksen ürünler arasında görülen markalar arasında yer alsın.
FABRİKA KURMAMIZ ENGELLENİYOR
**Konya ile bağlantılarınız devam ediyor mu? Konya, yurtdışında tanınıyor mu?
-Konya ile şu an tek bağlantım akrabalarım ve arkadaşlarım. Ama bir kaç sene öncesinde iş için Konya’ya gelmek nasip olmuştu. Bu yaz da en yakın arkadaşım Konya’da evlendi ve bunun için ordaydım. Konya’nın bu kadar gelişmesi beni sevindirdi. Konya gerçek bir üretim şehri olmuş. Türkiye'ye daha çok Konyalar lazım. Belirtmek istediğim bir konu daha var, biz Türkiye’ye büyük bir yatırım ile geldik. Son bir kaç senedir de bu yatırımı gerçekleştirmek için uğraşmaktayız. Türkiye’de bir kaç sene içerisinde, bin kişiden fazla kişiye istihdam sağlayacak ve Türkiye ekonomisine ve Türk halkının sağlığına büyük getirileri olacak bir projeydi. Ancak tek problem olan şey ise Türkiye’deki bürokrasi. Bu yanlış bürokrasi bence Türkiye’ye çok büyük ekonomik zararlar veriyor. İsim vermek doğru olmaz ancak, Türkiye'nin ekonomik olarak gelişmesini engelleyen insanlar var. Bu üzücü durumu da belirtmek istedim. Biz halen vazgeçmedik devam ediyoruz. Ama umarım bütün bu inatçı ve saçma bürokrasiler aşılır ve fabrikamızı kurabiliriz en yakın zamanda.
Mansur Köylüoğlu kimdir?
Mansur Köylüoğlu, 1980 yılında Konya'nın Kulu ilçesinde dünyaya geldi. İlköğretimini Kulu'da okuduktan sonra, 11 yaşında İşveç'e ailesi ile birlikte taşındı. İş tecrübesi kazanmak için, spor mağazasında en alt düzey eleman olarak 6 ay çalıştı. Daha sonra bir yıl insan kaynaklarında işçi olarak ekmeğini kazandı. İşçi olarak çalıştıktan sonra, aynı firmada 30 işçiden oluşan bir grubun başına atandı. Şirkentin CEO'sunun güvenini kazanarak yönetim kadrosuna atandı. Yönetim kadrosunda kendini göstererek kurduğu bölümde önemli başarılara imza attı. Daha sonra kendi şirketini kurma kararı alan Köylüoğlu, iki arkadaşı ile kurduğu şirketin başında, Türkiye ile İsveç arasındaki firmalara danışmanlık yapmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.