Terbiye merkeziydi

Terbiye merkeziydi

Yavuz Bahadıroğlu, tekke ve zaviyelerin hep olumsuz anlatıldığına işaret ederek, “Bu kurumlar ruh terbiyesi merkezleridir. Kendi dönemlerinin kamil insan yetiştirme kurumlarıydı. Tekkeler ayrıca edebiyat, mûsiki ve tarih ocaklarıydı” dedi

Meram Belediyesi tarafından düzenlenen ve Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı seminerlerin üçüncüsü Konevi Kültür Merkezi’nde yapıldı. Programa Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, Meram Belediyesi’nin kardeş belediyesi olan Bosna Hersek’in Hadzici Belediye Başkanı Hamdo Eyuboviç ve beraberindeki heyet ile çok sayıda vatandaş katıldı.

“İnsan” Yetiştirme Kurumları: Tekkeler ve Zaviyeler” konulu seminere Hz. Mevlâna’nın “Gitme istemem” adlı şiiriyle başlayan Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu, “Mevlâna Hazretleri de tekke, zaviye ve dergâh insanıdır. Hz. Mevlâna, Anadoluca aşkın titrek yüreğidir ve Osmanlı devletine ruh üfleyen deryadır. Bir yürek adamıdır, bir dergâh insanıdır. O, sohbetleriyle milletin ruhunu ayakta tutmuş; Yunus Emre, deyişleriyle köy köy dolaşıp aynı şeyi yapmış ve iki büyük insan, Selçuklu devleti yıkılırken milletin ruhunu ve yüreğini ayakta tutmak suretiyle Osmanlı devletinin temellerini atmışlardır. Mevlâna’nın tekkesine gelenler bir süre sonra Şeyh Edebali’nin tekkesinin müdavimi olmuşlar ve Osmanlı devletinin kurulmasına zemin hazırlamışlardır” dedi.

TEKKELER RUH TERBİYE MERKEZLERİYDİ

Tekkelerin hep olumsuz anlatıldığına işaret eden Bahadıroğlu, “Tekkeler ruh terbiyesi merkezleridir. Zaviyeler tekkelerden biraz daha küçüktür. Kendi dönemlerinin hem moral merkezleri hem de kâmil insan yetiştirme kurumlarıydı. Tekkeler, ayrıca edebiyat, mûsiki ve tarih ocaklarıydı. Osmanlı döneminde tekke ve zaviyeler, bir bakıma "karakol" işlevini de üstlenmiş oldu. Bu süreçte ıssız dağ başları, tehlikeli boğaz ve geçitler tekke ve zaviyelerle doldu. Bunlar hem yol emniyetini sağlamakta jandarma karakolu işlevi görüyor hem yolcuları ağırlıyor hem ticareti kolaylaştırıyordu; bir yandan da askeri sevk ve idarenin sağlanmasına katkıda bulunuyorlardı. Tekkeler aynı zamanda tedavi merkezleriydi: Ruh ve sinir hastalıkları için tedavi merkezi olarak kullanılıyor, ruh hastaları, su ve musikinin de yardımıyla tedavi ediliyordu. Daha ziyade telkin ve irşad yolu ile hizmet veren bu kurumlar, bir bakıma şifahâne gibi çalışıyorlardı” ifadelerini kullandı. Tarihçi Yazar Yavuz Bahadıroğlu, seminerden sonra kitaplarını imzaladı.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.