Tasavvufun güzelliklerini tanıtmak istiyoruz

Tasavvufun güzelliklerini tanıtmak istiyoruz

Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü, 738inci Vuslat Yıldönümü etkinlikleri kapsamında Aşka Dönenler konulu söyleşi gerçekleştirdi

Selçuk Üniversitesi Mevlana Araştırmaları Enstitüsü, ‘738’inci Vuslat Yıldönümü’ etkinlikleri kapsamında ‘Aşka Dönenler’ konulu söyleşi gerçekleştirdi. Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu üyeleri tarafından Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi bünyesinde gerçekleştirilen söyleşilere, fakültelerin dekanları ile Mevlana Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Mevlana’nın 22’inci kuşaktan torunu olan Esin Çelebi, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.

Öğrencileri bilgilendirmek amacıyla yapılan söyleşilerde açılış konuşmasını yapan Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, “Şeb-i Arus törenlerini Mevlana, bir ölüm olarak nitelendirmiyor. Ölümü Mevlana gerçek aleme doğuş, sevgiliye kavuşma olarak nitelendiriyor. Bunun içindir ki Mevlana’nın bedeni semalarla, şiirlerle bayram havası içinde geldiği toprağa gitmiştir. Buna da Şeb-i Arus denmiştir ve Mevlana ölümünü bir düğün gecesi olarak nitelendirmiştir.” dedi.

Oturumun başkanlığını yapan Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Müdürü Ömer Faruk Belviranlı, “Mevlana, Konya’yı dünyaya tanıtıyor. Bizim topluluğumuz da yurtiçinde ve yurt dışında yaptığı etkinliklerle Mevlana’nın aşkını, hoşgörüsünü ve muhabbetini dünyaya yaymaya çalışıyor. Tasavvuf müziğini ve semanın güzelliklerini tüm dünyaya tanıtmak topluluğumuzun temel amacı.” dedi.

Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Sanat Yönetmeni Yusuf Kayya, “Tasavvuf Müziği ve sema sadece bir dini müzik olarak anlaşılmamalıdır Bir eğitim kurumu niteliğindedir. Geniş halk kitlelerine insani değerleri öğretmek, insana ve eşyaya değer vermek tasavvufun temelidir. Bizim amacımız bu değerleri günümüz insanına anlatmaktır.” dedi.

“TASAVVUF MÜZİĞİ, ETNİK BİR MÜZİK DEĞİLDİR”

 

Mevlevihanelerin toplumdaki yerini anlatan Yusuf Kayya, “Mevlevihane’lerde münevver insanlar yetişmiş, kendi zamanının ve günümüzün önemli bestekarları ve tasavvuf müziğinin öne çıkan isimleri de eğitimlerinin temelini Mevlevihane’lerde almışlardır. Musikimiz de yine bu mekanlarda gelişmiş ve bir klasik müzik haline gelmiştir. Çünkü tasavvuf müziği etnik bir müzik değildir. Orta Asya’dan Anadolu’ya gelene kadar birçok kültürden beslenerek kendini tamamlayan, belli kuralları olan bir klasik müzik haline gelmiştir” diye konuştu.

Her iki fakültede  uygulamalı olarak öğrencilere sema dersi veren Semazenbaşı Mehmet Emin Holat,“İlk sema dersi alacak olan ‘Can’, ilk önce sema tahtasını öperek eğitimine başlar. Tahtanın ortasındaki çiviye tuz atılır ve ayağın alışmasına bu tuz yardımcı olur. Mevleviliğin çivisinin sağlam olması gerekiyor. Niyaz vaziyetinde durur semazen ve çivi sayesinde sabit noktayı öğrenir. Dersler yüz gün sürer ve bu derslerde sadece sema öğrenilmez. Farkında olmadan genç semazenler sohbet sıralarında kendilerini geliştirirler. En son zamanlarda kollar açılır ve sema gerçekleştirilir” dedi.

HABER MERKEZİ

 

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.