Seydişehir leblebisi tarih oluyor

Seydişehir leblebisi tarih oluyor

SUĞLA GÖLÜ İLE LEBLEBİ DE BİTTİSeydişehir denilince akla gelen ilk çerez şüphesiz leblebi idi. Neredeyse bir asra yakın bir tarihe sahip olan Seydişehirde leblebicilik mesleği de ne yazık ki unutulmaya yüz tutan onlarca meslekten birisi oldu.

Seydişehir’de 65 yıldır leblebicilik yaptığını ifade eden Halk Leblebicisi sahibi Muhittin Akarslan, “65 yıldan bu yana leblebicilik yapıyorum. Etibank tesisleri gelmeden önce Seydişehir’ín en büyük gelir kaynağı leblebicilik idi. Leblebi denilince de akla gelen ilk yer Soğla Gölü idi. Soğla dediğimiz bölge uzun yıllar önce çok özel bir yer idi. Bu bölge yaklaşık 7 yıl göl olur balık tutulur, ikinci 7 yılda ise tarla olur nohut ekilirdi. Öyle bir özelliğe sahip idi. Ancak yıllar sonra Soğla’nın tüm özelliği yaşanan kuraklık ve yer altı sularının azalması ile kayboldu” dedi.
LEBLEBİ KAVURMAK
MAHARET İSTER
Leblebicilik mesleğinin baba mesleği olduğunu da dile getiren Akarslan, “Neredeye bir asra yakın zaman çiğ nohuttan leblebi üretimi yaptık. Leblebiler odun ateşi ısınan ve kendisine has özellikleri olan eski makineler ile kavrulurdu. Bu makinelerin en büyük özelliği leblebiyi tam kıvamında kavurması idi. Tabi bu kıvamı yakalamak ayrı bir maharet isterdi. Biz babamızdan öğrendiğimiz gibi üretim yapardık. Emeğimizin karşılığını da fazlası ile alıyorduk. Sadece bu sektörde ekmeğini kazanan yüzlerce leblebi ustası vardı. Bu gün ise bu rakam bir elin parmaklarını geçmez” diyerek leblebi sektörünün ne duruma geldiğini dile getirdi.
LEBLEBİ ŞENLİKLERİ
YAPILMAZ OLDU
Leblebi üretiminin bu gün yok denecek kadar azaldığını bundan da büyük üzüntü duyduğunu belirten Akarslan, “Uzun yıllar önce Seydişehir’den Türkiye’nin dört bir yanına olduğu gibi birçok ülkeye de leblebi giderdi. Bugün ise leblebiye talep sadece perakendeden ibaret duruma düştü. Leblebi kavurma işi de eskiden olduğu gibi ağır ve odun ateşi ile ısınan tarihi makineler ile değil sözde modern makineler ile hiç zahmet çekmeden kısa sürede kavruluyor. Bizim kullandığımız makineleri çalıştırmak ve leblebiyi tam kıvamında kavurmak ayrı bir maharet isterdi. Hangi ustanın daha güzel leblebi kavurduğu ise düzenlenen yarışmalarda veya geleneksel leblebi şenliklerinde kanıtlanırdı” dedi.
YARIŞMALARDA
ÇOK SAYIDA ÖDÜL ALDI
Yıllar önce düzenlenen yarışmalarda çok sayıda ödül aldığını gururla söyleyen Halk leblebicisi Muhittin Akarslan, “Bende bu alanda birçok madalya, kupa ve takdir belgesi aldım. Ama bugün tüm bunlar benim için sadece tatlı bir anı olarak kaldı. Şu anda günlük 5,10 kilo leblebi satarak geçimimizi sağlıyoruz. Bu sokağa eskiden girdin mi her yer mis gibi leblebi kokardı. Bu gün ise leblebi atölyelerinin birçoğu değişik mesleklere ev sahipliği yapıyor. Günlük beş on kilo leblebi satarak bu dükkan dönmez. Ben babamın bana miras olarak bıraktığı mesleğimi özlüyorum. Leblebinin o tüten kokusunu özlüyorum. Ben babamın mesleğini kendimi bildim bileli yaptım. Hiçbir zaman pişmanlık duymadım. Ama bu gün yaşanan ekonomik sıkıntı, üretimin ve talebin düşmesi birçok mesleği olduğu gibi bizim mesleği de bitirdi. Bu yüzden de benim çocuklarım bu mesleğe yönelmedi” diyerek geçmişe olan özlemlerini dile getirdi.

ALİ SAİT ÖGE

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.