Şefik Can ömrünü mesneviye adadı
Mevlevi kültürünün en kıdemlisi son Mesnevihan Şefik Can’ın vefatının üzerinden 16 yıl geçti. 2005 yılında İstanbul'da Hakk'ın rahmetine kavuşan Mesnevihan Şefik Can, vasiyeti üzerine Konya'ya defnedildi. Sultan Selim Camii'nde kılınan cenaze namazının ardından Üçler Mezarlığı'na defnedilen Şefik Can, İstanbul-Konya hattında manevi bir köprünün oluşmasına da vesile oldu. Mevlana dostları hem Şefik Can hocayı mezarı başında ziyaret etmek için İstanbul'dan gelmeye devam ediyor. Ömrünü Mevleviliğe adayan Şefik Can, son nefesine kadar ilim çalışmalarına devam etti.
İLERLEYEN YAŞINA RAĞMEN KONFERANSLAR VERDİ
Hz. Mevlana'nın en ünlü eseri olan Mesnevi'yi şerh eden ve sohbetlerde geleneksel tarzda Mesnevi okuyan Şefik Can, ilerlemiş yaşına rağmen geçen Ramazan ayında konferanslar vermek üzere gittiği İsviçre'de rahatsızlanmış ve İstanbul'a doktor kontrolünde getirilmişti. Hastanede durumu ağırlaşan Şefik Can, 24 Kasım 2005 tarihinde Hakk'a yürüdü. Şefik Can'ın cenazesi vasiyeti üzerine Konya'ya getirildi ve Hz. Mevlana'nın Türbesine paralel defnedildi. Cenaze namazına binlerce Mevlevi'nin yanı sıra ünlü isimler ve Konya protokolü de katılmıştı. Sağlığında sık sık Konya'yı ziyaret eden ve Konya'da konferanslar veren Şefik Can, Konya ile bağını hiç koparmadı. Konya aşığı Şefik Can, vefatından sonra vasiyeti üzerine Konya'ya defnedildi.
MEVLEVİ KÜLTÜRÜNE HİZMETLERİ OLDU
1909 yılında Erzurum'un Tebricik köyünde doğan Şefik Can, çocuk yaşta, müftü olan babasından Arapça ve Farsça öğrendi. Can, 1929'da Kuleli Askeri Lisesi'ni 1931'de de Harp Okulu'nu bitirdikten sonra, Milli Savunma Bakanlığı'nın izniyle İstanbul Üniversitesi'nde sınavları vererek öğretmenlik diploması aldı. 1935'te Tahirü'l Mevlevi'nin yanında stajını tamamlayan Can, Kuleli Askeri Lisesi'nde öğretmenliğe başladı ve 1965 yılında emekliliğine kadar burada edebiyat öğretmenliği yaptı. Şefik Can, hocası ve üstadı olan Tahirü’l-Mevlevi ile ilk olarak Kuleli Askeri Lisesi’nde bir öğrenciyken, Şeyh Şamil hakkındaki bir kitap vesilesiyle tanışır. Şeyh Şamil hakkında bilgi sahibi olmak için kitap aramış ve bu konuda en güzel eseri Tahirü’l-Mevlevi’nin yazdığını öğrenmiştir. Ama ne yazık ki bu eseri hiçbir yerde bulamamaktadır. Bir sahaf Şefik Can’a doğrudan Tahirü’l-Mevlevi’ye giderek kitabı ondan istemesini tavsiye eder. Şefik Can da öyle yapar. Tahirü’l-Mevlevi’nin Aksaray’daki evine giden Şefik Can durumu anlatır; ancak Tahirü’l-Mevlevi ona kitabı yalnızca kendi kütüphanesinde okuyabileceğini söyler. Şefik Can ise Tahirü’l-Mevlevi’nin kendisine güvenmemesinden ve kitabı ödünç vermemesinden dolayı üzülerek geri döner. Onun Tahirü’l-Mevlevi ile ikinci karşılaşması yıllar sonra gerçekleşir. Kuleli Askeri Lisesi’ne atanan Şefik Can, esas öğretmenliğe geçmek için öncelikle tecrübeli bir öğretmenin yanında bir yıl staj yapmak zorundadır. Kader bu ya, Şefik Can’a düşen hoca, Darüşşafaka’da ve Kuleli’de edebiyat öğretmenliği yapan Tahirü’l-Mevlevi’dir. Başlarda her ikisi de bu durumdan muzdarip olsa da zamanla Tahirü’l-Mevlevi ile Şefik Can arasındaki ilişki bir baba-oğul ilişkisine dönüşür. 1948 yılından itibaren gönüllü olarak verilen Mesnevi derslerini 1951 yılında vefat edene dek Tahirü’l-Mevlevi sürdürmüştür. Ondan sonra ise bu vazifeyi Celaleddin Çelebi’nin uygun görmesi üzerine Şefik Can üstlenmiştir. Mevlana ve Mesnevi üzerine ölümüne dek konuşan Şefik Can, bu görevi kendisinden sonra manevi kızı olan Hayat Nur Artıran’a bırakmıştı.
MEVLEVİ KÜLTÜRÜNÜN EN ÖNEMLİ TEMSİLCİSİYDİ
Vefatının ardından yazar İskender Pala, Şefik Can için şunları söyledi: “Kültürümüzün Mevlevilik ile ilgili ve yaşayan en önemli temsilcilerin başlıcası idi. Verdiği eserler ile olsun, uzun yıllar Mesnevi okuması ile olsun, görevini hakkı ile yapmış ve bu yüzden Hakk'a bahtiyar bir yolculukla yürümüştür inşallah. O kelimenin tam anlamı ile bu çağın "Cevahir-i Mesneviyye'si" idi. Bu cevherler bu kültüre çok uzun süre parlaklık, ziynet ve güzellikler vereceklerdir."
VAKIF VE GÖNÜL EHLİ BİR ALİMDİ
Prof. Dr. Süleyman Uludağ ise şunları söyledi: "Hz. Mevlana ve eserleri hakkında verdiği hizmetleri ile birlikte şeriata, tarikata ve hakikta vakıf, gönül ehli bir alimdi. Hz. Mevlana'nın Mesnevi'si ve Rubaileri'ni büyük ehliyet ve hassasiyet ile tercüme etmişti. Kendi çevresindeki bir muhitte Mesnevi okur ve şerh ederdi. Ümit ediyorum ki, kendilerinin eserlerini okuyan ve sohbetlerini okuyan genç nesil feyz ve bereketinden nasipdar olur." Hz. Mevlana'nın 22. kuşaktan torunu Faruk Hemdem Çelebi, "Tasavvuf tarihi, kültürü ile maneviyat alemine vakıf, hayatını Hz. Mevlana'ya ve eserlerine vakfetmiş âşık bir alimdi. Muhabbet ehli olan Şefik Can Bey, tasavvufi eserleri sevdirerek öğreten bir üsluba sahipti. Özellikle son yıllarındaki okuduğu Mesnevi ve sohbetleri ile büyük hizmetleri olmuştur" dedi.
ŞEFİK CAN KİMDİR?
Edebiyat araştırmacısı, tasavvufçu (D. 1910, Terbicik köyü/Erzurum – Ö. 23 Ocak 2005, İstanbul). İlkokulu Yıldızeli’nde bitirdi. Daha çocuk yaşta iken babasından Arapça ve Farsça öğrendi. Kuleli Askeri Lisesini 1929’da, Harp Okulunu da 1931 yılında bitirdi. Sonra Millî Savunma Bakanlığının izni ile, İstanbul Üniversitesi'nde sınava girerek öğretmenlik sertifikasını aldı. 1935 yılında Kuleli Askeri Lisesinde Tâhirü’l-Mevlevî’nin (Tahir Olgun) yanında stajını tamamlayarak öğretmenliğe başladı. 1965’te emekli oluncaya kadar çeşitli askerî okullar ile sivil kolej ve liselerde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Mevlânâ’dan çevirileri ve mesnevihanlık çalışmalarıyla 2001 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülünü aldı. Yayımlanmamış birkaç çalışması da bulunan Şefik Can, 23 Ocak 2005’te Konya’da vefat etti. 26 Ocak günü dostları tarafından İstanbul'dan Konya'ya getirilerek Selimiye Camii'nde kılınan öğlen namazının ardından daha önce bizzat kendisi tarafından hazırlattırılan mezarına defnedildi.
ESERLERİ:
Mevlânâ ve Eflatun (1965, 2. bas. 2004), Klasik Yunan Mitolojisi (1970), Mevlâna- Rubailer (199I), Mevlana, Hayatı – Şahsiyeti - Fikirleri (1995, İngilizceye çeviri, 2004), Konularına Göre Açıklamalı Mesnevi Tercümesi (1997), Divan-ı Kebir - Seçmeler (4 cilt, 1999), Cevahir-i Mesneviye (2 cilt, 2001), Güldeste (Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Mevlânâ’dan seçtiği 50 şiir, Konya, 200I), Mesnevi Hikâyeleri (2003).
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.