Ramazan değerlerimizi yeniden hatırlamalıyız

Ramazan değerlerimizi yeniden hatırlamalıyız
Gazetemizin ramazan söyleşilerine konuk olan Bahri Kırışık Ramazan ayının önemi, geçmiş ramazanları, ramazan ayında yaşadığı anılarını anlattı

**Ramazan sizin için ne ifade ediyor ramazan ayı nasıl değerlendirilmeli?

-Allah'ın bizlere vermiş olduğu bir ömür var. Bu ömrü en iyi değerlendirebilmek için de bizim bazı çalışmaları yapmamız lazım.  Bu şartlar Kuran'da sünnette bize bildirilmiş. Bu kurallar çerçevesinde bir hayat yaşamamız lazım. Ramazan ayı nefislerin terbiyesi, fakir fukaranın, garibin ihtiyaç sahiplerinin içinde bulunduğu şartları anlamız ve Allah ve resulünü razı olacağı şekilde bir hayat yaşayabilmek, günahlarımızdan dönüşe vesile olacak mübarek bir aydır. Ramazan ayının şartları Kuranı Kerim bize belirtiliyor. Kur’an-ı Kerim’in tamamı İslam'ın şartıdır aslında ama bazı büyüklerimiz bunları daha kolay anlamamız için ayırmışlar. İslam'ın şartı beş olarak belirtilmiş. Evvela şehadet, savım, salat, zekat, hac diye ifade edilmiş. Dolayısıyla oruç burada namaz kadar önemli olan ve mutlaka Müslümanların terk edemeyeceği, terk ettiği takdirde de onun cezasının olduğu belirtilmiş. Tabii bu ramazanda hasta olanlar,  rahatsızlık sebebiyle tutamayacak olanlar için de belli kurallar konulmuştur. Mesela ben şu anda kalpten rahatsızım. Oruç tuttuğum zaman kalp krizi geçirdim Hastanede yoğun bakımda üç gün kaldım. Doktorlar fitresini vermemizi söyledi.  Ama özrü olmayan kişilerin, Müslümanların mutlaka orucunu tutması lazım. Allah rahmet eylesin.  Pakistanlı şair Muhammed ikbal diyor ki; ‘İslam'dır dünyada en doğru yol Müslümanım diyorsan dosdoğru ol’ diyor.. Ramazan ayı bizim için İslam için günahlar arınma ayı.

img-3737.jpg

RAMAZAN AYI EVLERE BİR DİSİPLİN, BİR PRENSİP, BİR DÜZEN MEYDANA GETİRİRDİ

**Hocam eski ramazanlar nasıldı?  Ne gibi hazırlıklar yapılırdı eski ile yeniyi kıyas ederseniz neler söylersiniz Eski yıllarda yaşanan ramazan kültürünü yeni nesle tam olarak aktarabildik mi?

-Şu anda bizim yeni neslimiz okumayı bıraktı.  Yani gençlerimizin geçmiş ve tarihle bağlantısı çok kalmadı.  Eskiden geniş aile kavramı vardı. Aile yapısında baba evlat hanımı evlatlarının hanımları hatta torunları aynı çatı altında kalırlardı.  Dolayısıyla Ramazan ayı geldiği zaman evde bir disiplin, bir prensip, bir düzen meydana gelirdi. Şimdi çekirdek aileler meydana geldi. Dolayısıyla Dedenin, annenin, babaannenin hepsinin bir ilişki kurma yönünden eksiklikleri meydana geldi. Bizim çocukluğumuzda Taşkent’te o zamanlar Ramazan'da insanlar arasında güzel bir ilişki vardı. Teravih namazları, ayrı bir alemdi. Yani herkes camiye çoluğuyla, çocuğuyla, evladıyla beraber giderler teravih namazı toplu olarak kılınırdı. Bir de Ramazan gecelerinde mutlaka şimdiki gibi iletişim vasıtaları, medya vesaire yoktu. Yani büyüklerin bulunduğu yerlerde ilim adamlarının bulunduğu yerde, okuması yazması olan saygıdeğer insanların bulunduğu yerlere gidilir. Oralarda dostlar birbirini ziyaret ederler. Geceleri en güzel şekilde değerlendirilirdi.  Dolayısıyla mızraklı ilmihal dini kitaplar okunurdu. Onlardan hem o geçmişle ilgili meseleler anlatılır hem de gidenler orada eğitilmiş olurlardı. Ancak iki üç yıldır birde virüs belası musallat oldu başımıza. Evlat babasının kucağına gelemez oldu. Dede torunu kucaklayamaz oldu. Ama o zamanlar bir samimiyet vardı, bir komşuluk vardı. İftar zamanları geldiği zaman fakir komşular varsa durumu müsait olan aileler, bulgur bulamaç tabir edilirdi. Ne varsa bir şeyler alır. İftarlık olarak oralara götürülürdü. Şimdi lüks hayat yaşayan insanlar bunların çoğunu ihmal ettiler. Dolayısıyla Ramazan ayı bir yardımlaşma, bir dayanışma, bir kaynaşma ve sevgi ve saygıların arttığı bir zaman olarak değerlendirdi. Geceleri var benim memleketimde o zamanlar davulcu diye gece Ramazan'da insanları uyandıran davulcular vardı. Davul çalarlar. Ve onlar güzel koşmalar, maniler söylerlerdi. Mesela birinin böyle ileri gelinlerinin falan kapısına vardığı zaman,
Ak koyunlar akışıyor, birbirine bakışıyor.  (köyün ileri gelen ismi neyse) Mehmet Ağa'm sana beylik yakışıyor Şeklinde maniler söylenirdi. Yardım talebinde fakirlere yardım edin vesaire diye hitapta bulunurdu. Bunların çoğu kültürümüzde ne yazık ki unutuldu.  Şimdi birçok şeyler unutuldu. Ama inşallah temenni ederiz ki gene aslımıza dönerek bu çalışmaları yapacak durumumuz olsun.
RAMAZANIN HİKMETİNİ ÇALIŞIRKEN ANLADIM

**Ramazan ayında hiç unutamadığınız bir anınız var mı?

-Şimdi ben bir örnek vereyim. Yıllar öncesi Taşkent ilçe olduktan  1-2 sene sonra 19 Mayıs Bayramı günü, .dağdan lale toplamak için dağlarda dolaşmaya başladım esasen ben bitki çiçek ağaç hastasıyım. Taşkent'te dağa doğru merkebimle birlikte yola koyuldum.  4 kilometre falan mesafede Derebaşı denilen bir yere geldim. Yaz günü hava da çok sıcak. Ben tabii biraz hareketli çalıştım. Çapayla vesaire laleler söküyorum. Soğanlarını alıyorum falan. Öğlen vakti oldu. Ramazanın ifadesi bakımından söylüyorum. Öğlen vakti olunca orada bizim merkep yukarıda bağlı duruyor otlaması için. Ben dedim, öğlen namazını kılayım. Tabi ramazan ayındayız orucum öğleye kadar çalıştım çok susadım.  Abdest almak için paçalarımı diz kapağıma kadar sıvadım derenin içine girdim. Göksun'un bir kolu Taşkent'ten çıkardı. Derebaşı denilen yerde. Suyun içine girdim ama lale kazarken o kadar yoruldum susadım ki ağzım damağım birbirine yapıştı birbirine adeta. Yanıyorum ama yapacak bir şey yok orucuz. Suyun içine girdim.  Derenin içinde abdesti alırken dedim ki ya Rabbi ramazan ayında Ramazan'ın sevabını ben vereceğim dediğinin sırrını şimdi öğrendim dedim. Ben suyun içindeyim. İçerim cayır cayır yanıyor. Ama ben su içemiyorum. Dedim ki ya Rabb'i bir sen varsın. Bir de bizim affedersiniz merkep var. Bir de ben varım başka kimse yok. Bu suyun tamamını ben içsem senden başka kimse bilecek durumu yok. Ama Ramazan'ın sevabını ben veririm dediğin, suyun içinde olduğum halde bir yudum su içememenin durumuyla Ramazan'ın ne olduğunu anladım dedim. Bu benim için çok güzel bir hatıra oldu. Onun için biz mümkün olduğu kadar bunları gençlerimize, kardeşlerimize, çocuklarımıza anlatalım. Onun için Bu yönde bir çalışmanın yapılması, camiamızda bunların konuşulması faydalı olur diye düşünüyorum.

GÖRGÜLÜ KUŞLAR GÖRDÜĞÜNÜ İŞLER

**Eski yıllarda yaşanan ramazan kültüründen bahsettiniz sizce yeni nesle bu kültür tam tam olarak aktarabildik mi?

-Başlangıçta da söyledim. Çekirdek aileler meydana geldi. Babam, Babamla beraber dört oğlu. Gelin Çocuklar, torunlar aynı çatı altındaydık. Yani aile içerisinde yetişen çocuk orucu, namazı, örf adet ve gelenekleri dedesinden, ninesinden Onlardan tatbikat sırasında öğrenirlerdi. Örnek olsun diye söyleyeyim. Mesela abdest alma mevzuunda o zamanlar şimdiki her evde çeşme yoktu. Bir leğen olur, üstünün kapağı olurdu. Dede  abdest alacağı zaman torun gelir, abdest suyunu dökerdi.  Dolayı ile çocuk dedesine abdest suyu dökerken  abdest almayı da öğrenir, aynı zamanda  hizmet etmeyi de öğrenirdi   Şimdi bu çekirdek aileler meydana geldikten sonra dede, nine, efendim büyükler ortadan kalktı.  ‘Görgülü kuşlar gördüğünü işler’ diye bir söz var Anadolu'da. Bu görme meselesi ortadan kalktığı için çok uzaklaşmalarının sebebi de bundan oldu bana göre.

3-3-1200x800.jpg

ÖĞRENEN ÖĞRETEN OLSUNLAR

**Hocam son olarak gençlere ne söylemek istersiniz?
-Gençlere şunu söyleyeyim. Ben 1966 senesinde de Sağlık Kasabasında. Orada öyle ilkokul öğretmenliği de yaparken bir hadisi şerif öğrenmiştim. Resulullah (s.a.s) diyor ki; ‘Sen alim ol, öğrenci ol, öğretici ol, onları sevici ol. Sakın beşinciden olma, helak olursun. O da cehalettir’ buyuruyor. Cahillik bizim en büyük düşmanımız. o yıllarda ilkokulda bir kitap veriliyordu çocuklara.  İsmi alfabeydi.  Öğrencilere kaynak kitap olarak veriyorduk.  Çocuk onu yazıp şimdiki sizlerin öğrendiğiniz gibi okul açıldı, zil çaldı gibi fişlerle değildi. Sonra Türkçe okumak için kitaba geçtik. O zaman bir kitap veriliyordu çocuklara. Okuma kitabı diye.  Başında ‘okuma’ kitabı yazılıydı. Kitabın adı hiç  okuma  olur mu  Sonradan güzel Türkçemiz adına  çevrildi. Dolayısıyla çocuk o okuma derken Dedeniz okumadı diyorum gençlere. Babanız da okumadı. Siz de okumazsınız. Dolayısıyla okumamış olan bilim ve ilim yönünden eksik olan insanlar idare edilmeye mahkum insanlar oluyor. Tavır koyma özelliği olmuyor. Onun için Allah'ın ilk emri okulda olduğuna göre okuyarak birçok şeyi öğrenmemiz, okuyarak da öğrendiklerimizi hayatımıza tatbik etmemiz lazım. Hani Yunus diyor ya; ‘ilim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır’ diye okuduğunu da hayatına tatbik edecek durumda olması lazım. Gençlere  benim tavsiyem, önce Kur'an-ı Kerim'i mutlaka öğrenmeleri lazım. Allah cehennem bütün Müslüman kardeşlerimiz korusun. Onun için kendimizi cennet ehli olarak yetiştirebilecek şekilde gayret etme durumumuz olsun inşallah. Ben bu arada şunu da söyleyeyim.

RÖPORTAJ: SAİT ÇELİK 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum