Mutlu Musun? Diye Sorsam…
Dostlarım, muhabbet ve sevgi ile selamlıyorum sizleri. İçi bilgiyle dolu olan her şey tatlıdır. Tüm sitemimiz, mutsuzluğumuz ruhsal açlıktan, bunu kısmen biliyoruz. Birazda yaşadığımız hayatı algılayalım, konuşalım istedim. Mutlu musun? diye sorsam ne cevap verirdiniz? diye düşündüm bir an.
Düşledim balkonumda, hafif çiseleyen yağmur sesinin ahenginde. Yeryüzü canlanıyor, ağaçlar dans edercesine coşkulu. Sanki tabiatın sevinç göstergesiydi bu. Yaprak hışırtısı, toprak kokusu. Yeni açan papatyalar limonimsi görünüyor, nane ve kekik kokusu rüzgârla… misss gibi. İçime çekiyorum tertemiz havayı. Gök gürlüyor… bir ürperti, sıcacık çayımı yudumluyorum.
Dostlarım! Maalesef gündelik hayatın önümüzde açtığı izden yürüyor, çevremize dikkatle bakmıyoruz. Baktığımız zaman da eşyayı, olayları gerçek boyutları, değerleri ve işlevleriyle bir bütün olarak kavrayamıyoruz. Öyle hatalar yapıyoruz ki! Farkına bile varmıyoruz. Yaşam o kadar hızlı akıyor ki sanki “mutlu olmaya zamanımız bile yok” diyebilecek kadar unutulmuş zamanları yaşıyoruz. Biz hayatı değil hayat mı bizi tüketiyor acaba diye sormadan geçemiyorum. Herkes kendi hayatını yaşarken kimi anlamlı bir yol alırken, kimimiz de amaçsız bir zaman tünelinden geçip gidiyor.
Küçücük çadırına sığmış çocuklar gibiyiz. Küçücük dünyamızda yaşıyor, bazen çok mutlu oluyor, bazen çok daralıyoruz. Ömrümüz hızlı tren gibi gidiyor. Giden bir şeyle ciddi şekilde bağlantılı olduğumuzu çok fazla unutuyoruz. Öyle ciddi şeylere önemsiz kayıtsız kalabiliyor, öyle önemsiz durumlara takıntılı ve hatta abartılı olabiliyoruz ki… Hızla gelişen kalabalık bir şehirde kaybolmuş gibiyiz. Yaşıyoruz… Haksız mıyım?
Sevgili dostlar! Kimi kendinde kimi çevresinde arar mutluluğu. Kimi parada kimi sevdada kimi de geçmişinde “ah eski zamanlar” diye başlayan sözcüklerde.
Bakın sizin için kaleme aldığım; mutluluğun kendimce belirtisi…
Gülümsediğin andır mutluluk, fotoğraf karesinin yakaladığı “an”lıktır mutluluk. Kimi yerde kimi gözde arar o sinerjiyi1, güzel sesi. Tıpkı benim yağmurlu havada yakaladığım o yağmur sesini, o an göremediğim ama güneşle beraber görülecek gökkuşağı rengini.
Başkalarını mutlu edebilmektir mutluluk; tebessümünü, sessizce, içten şükran ifadesini görebilmektir. Şunu demek istedim ki mutluluk yansımadır; ötekinden, senin verdiklerinin. Bunu önerme yapmak istedim: Başkalarının mutlu olması için çabalamak “kendin için çabalamaktır.” Haydi arkadaşım kendini mutlu et!. Başkalarının mutsuzluğundan mutluluk çıkarma sakın!
Çocuk için bakkala gitmek, aldığı şekeri, dondurmayı, çikolatayı duyumsamak… Seksek oynarken başarma güdüsüyle daha coşkuyla zıplamak. Kazandığı üniversiteyi gördüğü anda içinde beliren “his”.
Hayat çok renklidir hatta tüm renkler grifttir. İşte, okulda, mutfakta… Mutluluğun her rengi hissedebilir ama mutluluğu anlatmak zor; beşikteki çocuğun mışıl mışıl uyumasını duygu dolu gözlerle seyreden anneye sorun o renk cümbüşünü.
Emek dolu yaşam sürmek mutluluğun anahtarı olsa gerek: Bir çiftçinin ya da işçinin çalışıp çabalayıp yorulması, sapsarı başaklar arasında yaslandığı yerden kana kana içtiği suyun, terini kurularken içtiği çayın lezzetinde gizli olsa gerek mutluluk.
Mutluluk teslimiyettir, boyun eğmedir gönül huzuruyla, hür iradenle… Aramaktır mutluluk: Aradığında kaybettiğini bulmaktır. Kazanmaktır: Kırılan gönüllere neşe saçmaktır, yeniden tamir edebilmektir.
Mutluluk der ki: Ben en zor elde edilenim ne yazık ki, işte o yüzden hep derim ya; yüreğinin içine bak, işte beni daima orada bulacaksın, yeter ki onu oradan, kin ve öfke ile söküp atmış olmayasın.
Tabi ki de “anlamlı bir hayat”, “ huzurlu bir yaşam” sürmektir mutluluk diyeceksiniz. Geniş perspektiften bakmak mutluluğu dağıtabiliyor, flulaştırabiliyor. Ben daha yerel ve dar çerçeveden hissettiklerimi paylaştım sizlerle. Yakından bakayım dedim, merceği alıp yakınlaştım yanına… Kucak dolusu sevgiler… MUTLU KALIN…
--------------------------
Bir işi yapmak ve sonuçlandırmak için varılan ortak istek, ek güç
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.