Konya sanayisinde Suriyeliler olmasa üretim biter mi? Oda başkanlarına kritik cevap

Konya sanayisinde Suriyeliler olmasa üretim biter mi? Oda başkanlarına kritik cevap
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kalkınma İktisatçısı Prof. Dr. Mehmet Alagöz, “Ekonomik olarak asıl fırtına eylül ayından sonra kopacak. Kasım, gerçekten ayazıyla birlikte geliyor” görüşünü savundu

'KİMSE KUSURA BAKMASIN BUNLAR KÖLE ARIYOR'

Enflasyon, yüksek faiz, peş peşe gelen zamlar ve alım gücünün düşmesi ekonomi yönetimindeki sorunların en büyük göstergesi olarak dikkat çekiyor. Sonbahar ile birlikte vatandaşın harcamaları daha da artacak. Eğitim ve kışlık ürün masrafı tüketicinin belini bükecek. Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi, Kalkınma İktisatçısı Prof. Dr. Mehmet Alagöz’le ekonominin son durumunu Merhaba okurları için konuştuk. Prof. Dr. Alagöz, firmaları daha kötü günlerin beklediğine dikkat çekti. Şehirde kiraların yükseldiğini de belirten Alagöz, 'yabancı işçiler olmasa sektör çeker' söylemlerine de sert yanıt verdi. Alagöz, “Şirketler köle arıyor. Bazı sanayicileri tenzih ederek söylüyorum. Kafalarına göre çalıştıracak eleman arıyorlar. Türkiye'de köle yok” şeklinde konuştu.

4-2-6.jpg

FİRMALAR AÇISINDAN BUGÜNLER İYİ GÜNLER!

**Küçük işletmelerin bittiğini söylemiştiniz. Önümüzdeki süreçte firmaları nasıl günler bekliyor?

-İşletmelerin tamamı, öz kaynak yetersizliğinden dolayı finansal bunalım yaşıyor. 5-6 yıldır hükümet dışarıdan aldığı yüksek faiz ve borçlarla işletmeleri ipoteksiz, kefilsiz desteklemişti. İşletmelerin büyük kısmı, bu parayı üretime aktarmaktansa, gayrimenkul ve taşınmaz yatırımlarına aktardı. Faizlerin yükselmesiyle birlikte büyük işletmelerin tamamı finansal sıkıntıya girdi. Finansal sıkıntı yaşanabilir. Firmalar bunu aşabilirdi ama uzun yıllardır yerli katma değeri yükseltilmiş girdi kullanmaktan hükümet eliyle kaçıldı. Girdiler yükseldi. Vergiler arttı. Hükümet maliyetlerin azalmasına yönelik zerre kadar strateji uygulamadı. 2023 yılı içinde 500'e yakın firma konkordato ilan etti. 2024 yılının Haziran ayına kadar bu sayı 700'ü geçti. Yıl sonuna kadar 2 binden fazla firmanın iflas edeceği öngörülüyor. Genel eğilim bu yönde. Tüm bu gelişmeler, yakın zamanda Türkiye'nin işsizliğinin artacağı anlamına geliyor. Firmaları önümüzdeki günlerde çok daha zorlu günler bekliyor. Bu günler, iyi günlerimiz.

4-4-3.jpg

'YABANCILAR OLMASA SEKTÖR ÇÖKER' İFADESİ SADECE İHANETTİR!

**Konya'da birçok oda, sektör temsilcisi 'yabancı işçilerin kayıt altına alınması' gerektiğini, onların sigortasız çalıştırılmadığını söylüyor. Yabancı işçiler olmasa piyasanın çökeceğine dikkat çekiyor. Bu yorumları nasıl değerlendirmek gerekiyor?

-Hodri meydan. Gelsinler sanayiyi gezelim 1 hafta boyunca. Ben, sürekli sanayideyim. Firmaların önemli bir kısmı kaçak yabancıları, kaçak şekilde çalıştırıyor. Aykent'e gidin bakın. Organize sanayiye gidelim. Kameralarımızı, fotoğraf makinelerimizi alalım servis biniş ve iniş yerlerine bakalım. Var mısınız? Kim doğru söylüyor görülür. Mevzu sadece işçinin kaçak çalıştırılması değil. O işçi kaçak çalıştırıldığında devletin milyarlarca dolarlık vergi kaybı oluyor. İşletmeler kazanıyor, devlet kaybediyor. Konya'da kalifiyeli eleman var. Şirketler köle arıyor. Bazı sanayicileri tenzih ederek söylüyorum. Kafalarına göre çalıştıracak eleman arıyorlar. Türkiye'de köle yok. Türk insanı, bu zihniyetle hareket eden sanayicilere köle olmayacak. 'Yabancılar olmasa sektörler çöker' ifadesi tam anlamıyla ihanettir ve masum değildir. Bu ifadeler yalandan ibaret. Oda başkanlarının önce kendi yaptıkları üretimi kayıt altına alması gerekir. Oda başkanlarının yabancılardan önce 'meslek okullarını daha etkili kılalım' açıklaması yapması gerekir. Kaçak yabancıların çalıştığı firmalarda daha önce kimler çalışıyordu ve o çalışanlar bugün ne yapıyor? Onlar işsizler. Yabancı işçilerin piyasaya girmesi, Türk işsizliği artırdı. İşsizlik yüzde 20'lerde. Genç işsizlik yüzde 30'lara dayandı.

4-3-3.jpg

KONYA'DA KİRALARIN YÜKSELMESİNİN BİR NEDENİ DE SIĞINMACILAR!

**Konya'da bugün en büyük sorunlardan biri 'yüksek kira.' Şehirde kiralık daire fiyatları neden arttı?

-Arz talep ilişkisi bozuldu. Yeni konut üretilmiyor, bunların hepsi doğru ancak sığınmacıların Konya'da sayıca fazla olmasını da göz ardı etmemek gerekir. Konya'da kayıtlı yaklaşık 150 bin sığınmacı var. Bir o kadar da kayıtsız var. Kayıtlı kayıtsız şehirde 300 binden fazla yabancının olduğunu düşünüyoruz. Konya nüfusunun yüzde 10'dan fazlasını sığınmacılar oluşturuyor. 6 kişinin bir evde yaşadığını düşünün. 50 bin ev yapar bu. Konya'nın yıllık ev ihtiyacı 30-35 bin civarı. Bunların gittiğini düşünelim. Konya'da kiralar yükselmez, aksine düşer. Deprem sonrası Türkiye genelinde inşaat sektöründe girdi maliyetleri arttı. İşçilik masrafları yükseldi. Faiz oranları da artışa geçti. Bunların hepsi kira fiyatlarını yükseltti. Merkeze yakın yerlerdeki evlerin kiraları 30 bine dayandı. Asgari ücret 17 bin lira. Devlet memurlarının maaş ortalaması 29 bin TL. Yakın dönemde göreceksiniz kiracı ve ev sahipleri arasındaki gerginlikler, husumetler daha da artacak. Bu kira bedellerini karşılayabilmek mümkün değil. Hükümet, bu soruna karşı bir önlem almıyor.

EMEKLİ ÖLDÜ, İŞÇİ CAN ÇEKİŞİYOR, ÇİFTÇİ VE ESNAF KOMADA!

**Vatandaş özelinde bir değerlendirme yapmak isterseniz, neler söylemek istersiniz?

-Ekonomik olarak asıl fırtına eylül ayından sonra kopacak. Kasım, gerçekten ayazıyla birlikte geliyor. Hayat pahalılığı daha da artacak, alım gücü düşecek. İnsanlar en temel ihtiyaçlarını dahi alırken çok zorlanacak. Böylesini görmemiş olacağız. Kriz, daha da derinleşecek. Konkordato ve iflaslar artarsa, insanımız gelirsiz kalacak. Kara listede olduğu için birçok insana ihtiyaç kredisi verilmiyor. İnsanlar, kredi kartıyla yaşamlarını sürdürüyor. Ülkede kredi kartının ekstresi de artık ödenemez duruma geldi. Bakın dünyada hiçbir ülkede günlük yaşamsal ihtiyaç kredi kartı ile karşılanmıyor. Bu unvanı sadece Türkiye aldı! Emekli, işçi, memur... Bunların tamamını toplayın, bir ayda aldıkları maaş, döviz karşılığı yaklaşık 135 milyar dolar. Sadece kredi kartı borcu ve tüketici kredisi borcumuz 89 milyar dolar. Maaşlı, sabit gelirli çalışan insanlar aylıklarını aldığı andan itibaren, aylıklarının yüzde 60'ını kredi kartına ve tüketici kredisine veriyor. 17 bin liranın 10 bin 200 lirası kredi kartına veya krediye gidiyor. Geriye kalan parayla bu insanlar kirasını mı ödesin, mutfak masraflarını mı gidersin, faturalarını mı ödesin, çocuklarının cebine mi para koysun? Böyle bir hayat olamaz. Sistemli bir şekilde Türk milleti fakirleştiriliyor. Hükümet de buna çözüm bulmuyor. Sadece faiz ve rant lobisine çalışılıyor. Emekli yaşam mücadelesi falan vermiyor, öldüler. İşçi can çekişiyor. Çiftçi ve esnaf ağır komada. Küçük işletmeler zar zor ayakta. Ayakta kalan rantçılar. Ülkenin en büyük şirketleri vergilerini ödemiyor. Yük, garibanın omzuna yüklendi. Daha neyi konuşalım? Bu hükümet, Türk milletinin aidiyet duygusunu öldürdü. Vergisini ödeyenlere 'keriz' gözüyle bakılır duruma gelindi. Milli ve manevi değerlerimiz bu iktidar aracılığıyla törpülendi. Faiz hep haramdı. Öyle bir anlayış oldu ki sanki 22 yıl önce faiz günahtı, iktidarla birlikte faiz normalleştirildi! İnsanlar, risk almaktansa parasını faize yatırıyor. Devlet, burada ortaya çıkıyor. Türkiye'de insanlar hükümete güvenmiyor. Onların ekonomik politikalarına güvenmediği için parasını kısa vadede kâr edeceği faize yatırıyor. İnsanlar, ileriye dair bir gelecek ve güvence görmüyor. Tüm bunlarla birlikte ahiret hayatı da sıkıntıya giriyor. Allah için şu işe bakın. Tasarruf tedbiri için karar alındı, kararın 1 Ocak 2025 tarihi itibarıyla hayata geçeceği belirtildi. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bu anlayış, ekonomideki sorunlara çözüm bulabilir mi? Milletin aklıyla dalga geçiyorlar. Görünen köy, kılavuz istenmez.

RÖPORTAJ: SAİT ÇELİK

Kaynak:Sait Çelik

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum