Kimsesizlerin kimsesi oldu
RÖPORTAJ: ADEM DEMİREL
Lise yıllarından bu yana evsizlere, şiddete uğrayan kadın ve erkeklere, yetim ve öksüzlere sahip çıkan Şefkat-Der Genel Başkanı Hayrettin Bulan, “Bu insanlara gücüm el verdiği sürece sahip çıktım. Vicdanım ne diyorsa, onu yapmaya çalıştım” dedi
ŞEFKAT-DER'İ DÜNYA TANIYOR
Yardıma muhtaç insanların sesi olan Şefkat-Der Başkanı Hayrettin Bulan, gazetemizin sorularını yanıtladı. Evsiz insanlara, şiddete uğrayan kadınlara ve hatta erkeklere yardım eli uzatan Hayrettin Bulan, Şefkat-Der'i dünyanın tanıdığı bir dernek haline getirdi. Bulan, “Lise yıllarındayken günümüzde Teksas Otobüs Durağı olarak bilinen alanda gazino vardı. O durakta beklerken, mutsuz kadınları görürdüm. Bilinç altında benim için büyük etki oluşturan olaylardan biridir bu” dedi.
ERKEK SIĞINMA EVİNE SAHİP ÇIKILMADI
Konya'nın Hz. Mevlana sayesinde maneviyat şehri olarak markalaştığını, fakat bu durumu iyi değerlendiremediğini söyleyen Bulan, “Çocuklarının uyuşturucu madde kullanmasından yakınan aileler de derneğimize gelip, bize durumlarını anlatıyor. Bu yaşanan olaylarla zamanında yüzleşmiş olsaydık, şu anda bu konumda olmazdık. Parçalanmış ailelerin çocuklarına sahip çıkamadık. Dünyada ilk biz Erkek Sığınma Evi açtık. Kimse sahip çıkmadı ve İstanbul'a taşıdık”
YETİMLERE VE EVSİZLERE ÇOK ÜZÜLÜRDÜM
**Yaptığınız çalışmalar ve faaliyetlerden dolayı sürekli medyada gündeme gelen birisiniz. Sizi insanlara yardım etme konusunda tetikleyen ne oldu?
-Küçüklüğümden beri, sokaklarda yaşayan insanlar hep dikkatimi çekmiş ve bu insanların haline üzülmüşümdür. Evsizler olsun, şiddet gören kadınlar olsun, cinsel istismara maruz kalan çocuklar olsun hep benim hassas olduğum konular olmuştur. Alaeddin Tepesi'nin orada Teksas Otobüs Durağı olarak anılan bir yer var. Orada bir gazino vardı. Gazi Lisesi'nde öğrenciyken o durağı kullanırdım. Durakta beklerken, o bölgede hep mutsuz kadınları görürdüm. Araçlara bindirilen, gazinoya girip çıkan kadınların mutsuzluğu ve hayattan bezmiş halleri beni hep üzerdi. Bir de bu kadınların yanında kalbi iyice katılaşmış ve art niyetli gibi görünen erkekler olurdu. Bilinç altında, benim için büyük etki oluşturan olaylardan biridir bu. Düşünürdüm ki burada benim bir tanıdığım da, bir şekilde kandırılıp çalıştırılabilirdi. Yine lise yıllarındayken sinemaya gitmiştim ve filmin dinlenme arasında dışarı çıkmıştım. Dışarı çıktığımda, ilkokul öğrencisi olduğunu düşündüğüm 2 çocuk, sigara içiyordu. Sonradan öğrendim ki bu çocuklar, yetimhanede kalan çocuklardı. Daha o yaşlardayken sigara içiyor olmaları da, beni çok etkileyen olaylardan bir tanesidir. Daha sonra sokakta, tren garlarında ve otogarda yaşayan insanları fark ettim. Ondan sonra ne zaman bir ihtiyaç sahibi ya da kötü duruma düşmüş birini görsem, bir şekilde yardım etmeye çalışırım.
**“İhtiyaç sahibi ya da zor durumda olan insanlara yardım etmeye çalıştım” diyorsunuz. Henüz 16-17 yaşlarındayken insanlar için yaptığınız yardımları biraz açarmısınız? Ne yaptınız bu insanlar için?
-Kendi imkanlarım dahilinde o insanlar için bir şeyler yapmaya gayret gösterdim. Yeri geldi, evime götürüp misafir ettim. Yeri geldi, ucuz otellerde konaklamasını sağladım. O anda vicdanım ne diyorsa, onu yapmaya çalıştım. Evsiz kalanlara ev kiralayıp rahat etmesini sağlamaya çalıştım. Bu insanlarla ilgilenilmesi ve onlara yardım edilmesi gerektiğini düşünmüştüm sürekli. Hatta bu insanlara yardım etme imkanı olup da, yardım etmeyenlerin büyük vebale gireceğinin bilincindeydim. Zaten bizler, ilkokuldayken bile arkadaşlarımızla devamlı bir şeylerimizi paylaşırdık. Lisedeyken de, birisi bir şey yiyorsa onu herkesle paylaşır ve herkesin yemesi sağlanırdı. Bunu gönüllü olarak yapardık. Ortaokuldan sonra hiç bayramlık aldığımı hatırlamıyorum. Çünkü ben güzel güzel kıyafetler giyerken, benim yanımdaki biri giyemiyorsa, benim de bu kıyafetleri giymeye hakkımın olmadığını düşünürdüm. Vicdanen de rahatsızlık yaşardım.
**Lise yıllarındayken yaptığınız bu yardımları hangi gelirle yaptınız? Öğrenciyken hayır işleri yapmak biraz zor olmadı mı? Yaptıklarınız için ciddi bir fon ya da gelir olması gerekir.
-Benim babam 1984'te rahmetli oldu. Almanya'da çalışırdı babam. Babamın vefatından sonra evin reisi konumuna ben geçtim. O zamanlar daha lise çağlarımdaydım. Maddi durumumuzda gayet iyiydi. Evin bütün gelirleri bende toplanırdı. Annemin Almanya'dan emeklilik maaşı ve ticari minibüsümüz vardı. Kendim için de pek fazla para harcamazdım. İnsanlara yardım etmeye o zamanlar başladım. Bu dönemlerde dernek yoktu. Tamamen kendi gayretlerim içerisinde ihtiyaç sahiplerine ve mağdurlara ulaşıp, onlara imkanlarım dahilince yardım etmeye çalıştım. Devleti ve toplumu yönlendirmek gerekiyor. Sokakta insanlar yaşıyor. Donarak ölenler oluyor. Genelevlere kadınlar düşüyor, konsomatrislerin durumu dramatik, yetimhanelerimizdeki çocuklarımızın koruyucu ailesi, abisi ya da ablası yok ve yaşı dolup yurtta kalamayan çocuklar sokakta kalmak zorunda kalıyor.
**Konya'nın huzur kenti olduğuyla ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor ve reklam tabelalarına ya da kentin önemli noktalarına bununla alakalı yazılar yazılıyor. Bu konu hakkında neler düşünüyorsunuz?
-Geçtiğimiz yıllarda, Konya'daki madde bağımlısı olan çocukları, sokakta kalan çocukları gündeme getiriyorduk. Konya İdaresi de, “İlimizde bu tür olaylar yaşanmıyor” falan diyordu. Ama 2013 yılı içerisinde gördüm ki maalesef Konya, uyuşturucu satışı konusunda en büyük merkezlerden birisi konumunda. Lise ve ortaokul öğrencileri bile uyuşturucu madde kullanabiliyor. Bu konudan dolayı aileler çok sıkıntı yaşıyor. Çocuklarının uyuşturucu madde kullanmasından yakınan aileler de derneğimize gelip, bize durumlarını anlatıyorlar. Bu yaşanan olaylarla zamanında yüzleşmiş olsaydık, şu anda bu konumda olmazdık. Konya, Mevlana'dan dolayı maneviyat sahibi bir şehir olarak markalaştı. Fakat bu durumu iyi değerlendiremedi. Mesela, kötü yola düşmüş kadınlara sahip çıkamadı, sokakta yatan vatandaşla ilgilenemedi. Parçalanmış ailelerin çocuklarına sahip çıkamadı Sonrasında bu çocuklarımız ne yaptı? İstanbul'a kaçtı. Orada yalnız kalan çocuklar hayata tutunmaya çalışırken kötü alışkanlıklar edindi. İstanbul sokaklarında yaşayan çocuklar, İstanbul'da doğan ya da orada büyüyen çocuklar değil ki. Bu çocuklar Anadolu'dan Doğu'dan Karadeniz'den farklı buhranlar yaşayıp İstanbul'u bir kurtuluş şehri olarak görüp, İstanbul'a kaçan çocuklardır. Bu çocukları, şehrin valisi ve belediye başkanı himaye etmesi gerekir. Bu ayıp, bu utanç 81 ilde de yaşanıyor. Eğer bir şehirde, kadınlar kötü yola düşüyor, sokaklarda yatan çocuklar oluyor hatta donarak can verenler oluyorsa, bunu ilk sorumlusu devletle birlikte bizleriz. Düştüğü durumun en sonuncu sorumlusu ise, kişinin kendisidir. Bu insanların bu hallere gelmesine, illaki bir takım şartlar neden olmuştur. Konya huzur kenti değil. Bununla artık yüzleşmemiz gerekiyor. Merhaba Gazetesi olarak geçenlerde otogarda ölen kadının üzerinde siz de durdunuz.
İLK ERKEK SIĞINMA EVİNİ AÇTIK
**Türkiye'de bir ilke imza atarak Konya'da erkek sığınma evi açmıştınız. Bu sığınma evinin akibeti ne oldu?
-Yoksul insanlarımızın suları kesiliyor. Bu insanlar yeri geliyor, kirasını ödeyemiyor. Karı koca birbirine kötü davranabiliyor. Zor durumda olan bir aile, annesinin babasının yanına nasıl sığınabilir. Ben birçok erkek biliyorum ki, “Ben artık evimi geçindiremiyorum. Bundan dolayı utandım ve ailemden kaçtım. En azından karım ailesinin yanında kalsın. O rahat yaşasın. Ben eşimle beraber kendi ailemin yanında uzun süre kalamazdım” diyor. Bayramlarda, çocuğuna yeni kıyafet alamadığı için bunalıma giren erkekleri çok gördüm. Bu bir baba için gerçekten çok kötü bir durumdur. Devlet yoksul insanlara senede iki kere yardım ediyor. 300 liralık bir para yardımı ve kömür yardımı yanında gıda yardımı. Bu kömürün de sağlığa verdiği zarar tartışılıyor. Genel olarak yardım için belediyeye ya da valiliğe gidildiğinde, “Sen 3 ay önce yardım almışsın” deyip, vatandaşı kurumdan gönderebiliyorlar. Böyle olduğu için sokakta kalan erkekler için de sığınma evi açtık. İlk başta Konya'da hizmet veriyordu, bu sığınma evi. 11 Aralık 2011’den sonra Şefkat-Der Sığınma Evi'ni, Şefkat-Der Evsizler Evi olarak İstanbul'a taşıdık ve orada hizmet vermeye devam ediyor. Erkekler için açılan bu ev dünyada ilk olma özelliği taşıyor.
**“Devlet ya da belediye yardıma muhtaç olanlar için hiç yardım yapmıyor” dersek yanlış olur. Sizin gözlemlediğiniz kadarıyla ilgili kurumlar, bu alanda hangi çalışmaları yaptı?
-Son dönemlerde yapılan güzel yardımlarda oldu tabii. Bunlardan bir tanesi, engelli vatandaşların bakımı, evlerinde yapılmaya başlandı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından, bazı yoksul vatandaşlarımızın çocuklarını okuturken sıkıntı yaşamaması için, devlet 400-450 lira aylık para veriyor. Ama bunlardan çok az kişi faydalanabiliyor. Bu tür uygulamaları yaygınlaştırmamız gerekiyor.
**Şefkat-Der olarak dünya çapında da bilinirlik kazandınız, bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
-Şefkat-Der kurulduğundan bu yana insanlar dernegimizin neler yaptığını aşşağı yukarı biliyor. Allah'a çok şükür ki, dünyada faaliyet gösteren birçok sivil toplum örgütü de sempatiyle yaklaşıyor. Şefkat-Der dünya çapında bilinir bir sivil toplum kuruluşu konumuna geldi. Türkiye dışındaki gazetelerde, derneğimizle alakalı özel haberlere rastlamak mümkün. Yurtdışındaki STK'larla da çalışmalarımız oluyor. Bizim yaptığımız araştırmalarımız açıklamalarımızı merakla takip ediyorlar.
**Yaklaşık 5 yıl önce Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek'ten ihtiyaç sahipleri için yurt sözü almıştınız. Aldığınız bu söz tutuluyor mu? Yurt için yapılan bir çalışma var mı?
-Tahir Akyürek'in verdiği sözün üzerinden kaç yıl geçti, ama hala somut bir adım atılmadı. Birden fazla kongre merkezi yapıldı. Bu kongre merkezlerinin ciddi anlamda gerekli olup olmadğı hakkında bir şey söyleyemem. Ama bu kongre merkezlerinde AKP'den başka bir partinin toplantı yaptığını duymadım. Bu kongre merkezlerine harcanan para, sokakta kalmışlar için yapılacak bir yurt kadar değerli değil mi? Böyle durumlar karşısında insan üzülüyor. Dolu dolu bir aktivite görmedim ben buralarda. Bu vebaldir. Buralar için çok büyük bir para harcıyorsun, öbür tarafta da aileler yoksulluktan dolayı birbirini parçalıyor, boşanmalar ve intiharlar artıyor. Bir vatandaş valiyle ya da belediye başkanıyla rahat rahat görüşemiyor. Yerele yansıyan haberleri pek önemseyip önlem almıyorlar. Ancak ulusala yansıyan bir haber karşısında hemen önlem almaya kalkıyor. Yapılan haber için hazırlık yapıyor. Bu ikiyüzlülük değil de nedir? Benim ne demek istediğim, öbür dünya da anlaşılacak. Kalbi kırılan insanların gönüllerini almadıktan sonra, istersen bakan ol, istersen başbakanın sağ kolu ol. Hiçbir şey ifade etmez bunlar. Bu şehirden çok vali ve belediye başkanı geldi geçti. Ama çok azı Allah razı olsun denecek şekilde hatırlanır. Zor durumda olan insanlar için önlemler alınmalı, onlar için çalışmalar yapılmalı.
**Şefkat-Der olarak yardıma muhtaç insanlar için hazırlamayı düşündüğünüz bir proje ya da bir hayaliniz var mı?
-Dünyanın farklı yerlerinde zülme, eziyete, tacize maruz kalan insanları, bulundukları yerden çekip almanın hayalini kuruyoruz. Ben kalben bunların bir gün gerçekleşeceğine inanıyorum. Mesela İsrail, Yahudi Soykırımı'na karışanları radara yakalanmayan uçaklarla yakalayıp. İsrail'e getiriyor ve yargılıyor. İşte bizim hayalimiz de dünyanın farklı bölgelerindeki mağdurları böyle bir sistemle buraya getirerek onların ihtiyaçlarını giderecek çalışmalar yapmak istiyiyoruz. Bu da ciddi anlamda kurulmuş ekiplerle yapılabilir. Hani terör devleti olarak anılan ülkeler vardır ya, Türkiye de şefkat devleti olarak anılacak. Benim arzum bir dünya devleti olsun, herkesin eşit olduğu, herkesin inancını özgürce yaşayabildigi ve kimsenin hakkına gasp edilmeyen bir ortam oluşsun. Bunun için mücadele etmek gerekir.
Hayrettin Bulan Kimdir?
1972 yılında Kulu'nun Kozanlı Köyü'nde doğdu. 4 yaşındayken Konya merkeze taşındılar. Ortaokul öğrenimini Dumlupınar Ortaokulu'nda, lise öğrenimini Gazi Lisesi'nde ve Selçuklu Lisesi'nde tamamladı. 1993 yılında Selçuk Üniversite Tarih Öğretmenliği bölümünü kazandı. Alt sınıftan kalan sınavları geçemediği ve devamsızlık sorunundan dolayı hala mezun olamadı. Lise yıllarında kendi imkanlarıyla yardıma muhtaç insanlara yardım etmeye başladı. Hayrettin Bulan, 1995 yılında resmi olarak Şefkat-Der'i faaliyete geçirdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.