'İstiklal Marşı Allah'ın ikramı'
EMRE ÖZGÜL-RÖPORTAJ
Araştırmacı-Yazar Kasım Kocabaş, İstiklal Marşı'nın bilinmeyen yönlerini tarihin tozlu raflarında gizli kalmış belgelerle ortaya çıkardı. Yazar, bu belgeleri kitaplaştırarak, okuyucusunun beğenisine sundu
BİLİNMEYENİ ORTAYA ÇIKARDI
Araştırmacı-Yazar Kasım Kocabaş, üçüncü kitabı “İstiklal Marşı'nın İstikbal Mücadelesi” ile bilinmeyenleri gün yüzüne çıkarıyor. Merhaba'ya konuşan Yazar Kocabaş, “Kimsenin elinde olmayan belgelerle şanlı tarihimizi aydınlatmaya çalışıyorum” dedi. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni olarak görev yapan Araştırma-Yazar Kasım Kocabaş, yazma eserlere olan ilgisi sayesinde bugüne kadar çok sayıda eseri gün yüzüne çıkardı.
MARŞI KİMSE DEĞİŞTİREMEDİ
İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy'un marşı masa başında yazmadığını söyleyen Kocabaş, “Milli mücadele döneminde ülke askerlerinin kendilerini heyecanlandıracak bir marşa ihtiyacı vardı. Allah, Mehmet Akif Ersoy'un gönlüne ilham verdi ve yazdırdı” dedi. Kocabaş, farklı tarihlerde yapılan İstiklal Marşı yarışmalarına rağmen kimsenin gücünün İstiklal Marşını değiştirmeye yetmediğini söyledi.
BİR İLKİ GERÇEKLEŞTİRDİM
**İstiklal Marşı'na dair bilinmeyen gerçekleri ortaya çıkardınız. Bu konuyu ele alma sebebinizden bahseder misiniz? Neden böyle bir kitap yazmak istediniz?
-Yazma eserlere çok ayrı bir ilgim var. Özellikle tarihe büyük merak duyuyorum. Sahafları çokça gezerim. Daha çok onlarla irtibat kurarım. Bu kitabı yazmam tesadüf değil tamamı ile tevafuk oldu. Hiç beklenmedik bir şekilde ortaya çıktı. 2008 yılında Ankara'da sahaf olan bir arkadaş ile sohbet ederken, kendisinde geçmişe ait ve kimse tarafından bilinmeyen belgeleri gördüm. Bu belgeler çok harap bir haldeydi. Dikkatimi çekti satın aldım. 60'a yakın belge oldu elimde bir anda. İstiklal Marşı ile ilgili kafamda birtakım bilgiler vardı fakat derinlemesine daha önce hiç araştırma imkanım olmadı. Bu belgeler beni araştırmaya daha çok sevk etti. Osmanlıca olan belgeyi iyi muhafaza edip tarayıcıda Türkçeye çevirmekle başladım işe. Kurumlara yazı yazdım. Elimdeki belgeleri değerlendirmek için kendilerinden yardım istedim. Olumlu bir cevap alamadım. Üzüldüm ve sevindim. Üzülmemin sebebi İstiklal Marşı gibi Türk milleti üzerinde hassasiyeti bulunan bir konu ile ilgili arşivlerde herhangi bir bilginin olmayışıydı. Sevindiğim nokta ise böylesine önemli bir araştırmada ilk olacağımdı. Yaptığım araştırmalar neticesinde karşılaştığım sonuçlar beni şaşırttı.
MARŞI KABULLENMEYEN GRUPLAR VAR
**Belgelerin içeriğine ulaştıktan sonra nasıl bir tablo ile karşılaştınız? Şaşırdığınızı ifade ettiniz. Bunun nedenini kısaca belirtir misiniz?
-Belgeleri inceledikten sonra 1925 yılında yapılacak marş yarışması için ortaya koyulan şartname büyük bir önem arz ediyordu. Türk Halkbilimcisi Hamit Zübeyr Koşay, tarafından hazırlanan şartname çok dikkat çekici. Şartnamenin en büyük amacının 1921 yılında Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılan İstiklal Marşı'nı değiştirmek olduğunu gördüm. Çünkü bu şartnameye göre Ersoy'un yazdığı ve günümüzde geçerliliğini koruyan İstiklal Marşı'nda Türk kelimesinin geçmiyordu. Milli mücadele aşamasında başarılarla dolu hayat hikayesine sahip olan komutanlara övgüler yağdırılmıyordu. Batıyı tek dişi kalmış canavara benzetmenin yanı sıra o dönemlerde inkılapların batıdan alınması onlara göre İstiklal Marşı'nın değişmesi gerektiği düşüncesini destekliyordu. İstiklal Marşı'nı koca bir hatıra olarak bırakmak istediler. Yarışmanın yapılması resmi gazetede 13 Kasım 1925'te yayınlandı. Yeterli başvuru olmadığı için süre 1926 Ocak ayına kadar uzatıldı. 60 şair katıldı. Bu şairler arasında tanınmış şairlerde vardı. Daha önce 1921 yılında yapılan yarışmada aynı şiir ile tekrardan katılanlardı. Ama yapılan yarışma ile ilgili belge yok. İstiklal Marşı'nı kabullenemeyen grupların mücadelesi belgelerde açıkça gözüküyor.
HİKAYE BENİ ÇOK ETKİLEDİ
**Yazdığınız “İstiklal Marşı'nın İstiklal Mücadelesi” kitabının bundan sonraki süreçte ne gibi etkileri olacağını düşünüyorsunuz? Sizin okurlarınızdan beklentileriniz neler? Kitabınızda sizi en çok etkileyen şiir hangisi oldu?
-Bilinmeyenleri ortaya koymak benim için çok büyük bir heyecandı. İsteğim maddi kaygının ötesinde ismimim böyle önemli bir çalışmada yer alması. Milli ve dini değerlerin yanında ismimin olması çok anlamlı. Bana neden böyle şeylere vakit ve para harcıyorsun diyorlar. Bu belgelerin yalan olduğunu söyleyenler beni eleştirenler bile oldu. Kitap tüm bunlara cevap verecek güçte. Benim çocuklarıma bırakacağım en önemli miras kitaplarım. Belgelerimin tamamını kullanmadım. Daha genişletilmiş çalışmalarımı sürdüreceğim. Kitapta beni en çok etkileyen şiir ise Erzurum'da dericilik ile uğraşan ve kör olan bir esnafın yazdığı şiirdi. Çünkü bu yarışmaya katılan çoğu yazar paradan çok böylesine önemli bir konuda ismini duyurmayı istiyordu. Erzurumlu Salim Polat ise yarışmayı, kazanacağı parayı gözlerinin tedavisi için kullanmayı istiyordu. Bu hikaye beni çok etkiledi.
KASIM KOCABAŞ KİMDİR?
Yazar Kasım Kocabaş, 1975 yılında Karaman'ın Kazımkarabekir ilçesinde dünyaya geldi. Babasının görevi nedeniyle Mersin'in Aydıncık İlçesi'nde uzun yıllar ikametten sonra Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. Aynı zamanda tarih alanında yüksek lisans eğitimine devam eden Kocabaş, 2008 yılında başladığı öğretmenlik görevini de sürdürüyor. Tarih alanında yüksek lisans eğitimine de devam eden Yazar Kocabaş, evli ve iki çocuk babası.
İSTİKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.
Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.
Mehmet Akif ERSOY
Not: Mehmet Akif Ersoy'a ait olan bu şiir 12 Mart 1921 tarihinde TBMM tarafından ulusal marş olarak kabul edildi. 1930 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün bestesi ile çalınmaya başlandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.