İsrail'in cesareti nereden aldığı belli oldu!

İsrail'in cesareti nereden aldığı belli oldu!
İsrail'in İslam ülkelerinin sessizliğinden cesaret aldığını söyleyen NEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Türkan, “İslam ülkeleri arasında dağınıklık var. İslam ülkeleri bir araya gelebilse İsrail çekinir, cesareti kırılır” dedi

İsrail, kanun tanımadan, çocuk, kadın, yaşlı demeden Filistin'e saldırmaya ve insanlık suçu işlemeye devam ediyor. Son olarak hastane bombalayan, masum yüzlerce insanın ölümüne sebep olan İsrail, en büyük cesareti ise bir araya gelemeyen, faaliyete geçemeyen, kendisine tek söz edemeyen İslam ülkelerinden alıyor. İslam ülkeleri arasındaki ayrılıklar, İsrail'in acımasızlığını artırıyor.

4-2-prof-dr-ahmet-turkan.jpg

TEK GEREKÇE ARZ-I MEV'UD DEĞİL!

Necmettin Erbakan Üniversitesi (NEÜ) Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Türkan, İsrail'in Gazze'ye saldırısının tek gerekçesinin Arz-ı Mev'ud olmadığını söyledi. İsrail'in tümünün çok dindar Yahudi olarak tanımlamanın mümkün olmayacağını belirten Türkan, “Aralarında dini görüş ve kültürel anlamda farklılıklar olanlar var” dedi. İsrail'in kuruluşunun Tevrat'a uymadığını ifade eden Prof. Dr. Ahmet Türkan, “Onlara göre Mesih gelecek ve devlet kuracak. Mesih gelmedi. O zaman ne yapalım dediler ve 'Mesih'in gelmesi öncesi ön hazırlık yapalım' dediler ve bu teori üzerinden gittiler. Mesela onların inancına göre kurban askıya alındı. Ancak bazı Yahudiler Nisan ayında Mescid-i Aksa'da keçi kurban ediyorlar. Yahudiler arasında çok farklı gruplar var. Çoğunluğu siyonizmi destekliyorlar ama kimi dindar kimi değil. Burada ifade etmek istediğim mesele İsrail'in Filistin'e saldırı gerekçesinin tek nedeni dini argümanlar değil. Bu işin içinde siyasi argümanlar da var. İçlerinde pek çok problemleri var. Müslümana saldırılınca bir araya gelebiliyorlar ama. Onların içinde az da olsa sağduyulu insanlar var” şeklinde konuştu.

4-1-6.jpg

İSRAİL MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ AYRILIĞI FIRSAT OLARAK GÖRÜYOR

İslam ülkelerinin stratejik hedeflerinin olması gerektiğine dikkat çeken Türkan, daha sonra konuşmasını şöyle sürdürdü: “Müslümanların Kudüs özlemini içinde tutması gerekir. Kudüs'ün, Gazze'nin yalnızlığı, 50 İslam ülkesinin bir araya gelememesinden kaynaklı. İsrail'in en büyük kazancı, Müslüman ülkelerin bir araya gelememesi. Yine bu ülkelerin kısa, orta ve uzun ölçekli planlamalarını yapamamaları. İsrail, bunların hepsini birer fırsat biliyor ve körüklüyor. İslam ülkelerinin bir araya gelmemesi için elinden geleni yapıyor. İslam ülkeleri bir araya gelebilse, sesini yükseltebilse, kendi arasında iş birliğini geliştirse, İsrail bu olaylara bu denli cüretkar olamaz. Bizim Kudüs'teki varlığımız 1386 yıl öncesine Hz. Ömer Dönemine dayanır. Kudüs, İslam için çok kıymetli bir değer. Peygamberimizin işaret ettiği 3 mescitten biri. Önemi Ayet-i Kerimede vurgulanmış. Kudüs, bizim göz bebeğimiz. Kudüs bilincini zihinlerimizde taze tutmamız gerekir. Biz, bu konudaki hassasiyetimizi biraz kaybettik. Hristiyanlar içinde duyarlı olan kesim de var. Onlar da İsrail ve Filistinliler arasında yaşanan üzücü olaylardan mağdur oluyorlar. Onların da nüfusu çok azaldı.”

BİZ 1100 YIL İDARE ETTİK, İSRAİL 75 YILDIR KAN KUSTURUYOR!

Kudüs meselesinde 75 yıldır aynı şeylerin konuşulup durduğunu vurgulayan NEÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Türkan, son 10 yıldır ülkemizdeki çalışmaların sayısı artsa da bu mesele üzerindeki araştırma ve çalışmaların kısıtlı kaldığını ifade etti. Daha fazla çalışmanın hayata geçirilmesinin elzem olduğunu dile getiren Türkan, şunları kaydetti: “Biz, Kudüs olayları alevlenince bazı konuların üzerinde duruyoruz. Hayır, bu konuda sistematik ve bütüncül çalışmalara imza atılmalı. Burada bütün kurum, kuruluş ve STK'lara da görevler düşüyor. Bir politika belirlenmeli, amaç ve hedefler oluşturulmalı ve ona göre bir çalışma yapılmalı. Bizim içimiz yanıyor. Kudüs ile ilgili genel politikamız yok. Bunları İslam ülkeleri adına söylüyorum. İslam ülkeleri arasında müthiş bir dağınıklık var. Kimsenin kimseden haberi yok. Müslüman ülkeler arasında çok zengin olan ülkelerimiz var. Artık farkına varmamız gerekir. Biz, küçük değil, büyük bir gücüz. Ancak farkında değiliz. İslam ülkeleri kendi içindeki kısır tartışmaları bırakmalı, ortak amaç içinde olmalı. İsrail, Gazze'yi bombaladı, o kadar insan şehit oldu. Sesimiz cılız çıktığı için dünya gündeminde yeterince yer alamıyoruz. Ancak vicdanlı insanlar da buna ses çıkardı. Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu büyük bir güç. Oralarda bu yaşanılanları daha iyi anlatmamız gerekir. İslam ülkeleri bir araya gelebilse yine söylüyorum, yapacağını yapmak ister ama çekinir. Cesareti kırılır. Her alanda İslam ülkeleri güçlü, bir ve diri olmalı. Vatandaşta da bilinç o zaman daha çok olur. Biz, bazı konularda geç kaldık ama hatanın neresinden dönülse kar. Kudüs ve Gazze meselesi, sadece oradaki insanların değil, İslam aleminin, aslında bütün insanlığın sorunu. Orada farklı dinler yaşadı, kimsenin mabedine dokunulmadı. Biz, orayı 1200 yıla yakın idare ettik. İsrail, 75 yıldır ateş kusturuyor. Beraberce yaşama kültürünü oluşturmak gerekir. Batılılar için Kudüs, 'Paylaşılamayan belde’dir. Ancak İslam medeniyetinde burası Müslümanların, Yahudilerin ve Hıristiyanların kadim miraslarının bulunduğu ‘paydaş belde’ olarak görülmüş ve Hz. Ömer’in şehri alışından (637) Kudüs’ün düşüşüne (1917) kadar bu algı devam etmiştir. Şehrin düşüşünü Osmanlı’nın savaştaki müttefiki Avusturyalılar, Hıristiyanlık duygularıyla coşkuyla karşılayıp bunun için kutlamalar yapmalarına karşın, geçen bir asırda coşkulu terennümlerini geçerli kılacak hiçbir gelişme yaşanmamıştır. Alman Şansölyesi Bismarck’ın, 'Eğer Osmanlı bir gün taksime uğrayacak olursa, her halde en son gidecek yer Filistin’dir. Orayı Osmanlılar gibi tarafsız muhafaza edecek bir idare pek güç teessüs edebilir' sözünde olduğu gibi Osmanlı’dan bu yana Kudüs’te adilane yönetim kurulamamış. Geniş perspektiften bakıldığında, gelinen durum Müslümanlar kadar Hıristiyanların da aleyhinedir. Bu noktada Kudüs’le ilgili söylemlerde bir politik değişikliğe gidilmesi zorunlu. Bu sadece Batılı devletler bazında değil, Batı kamuoyunu da etkileyecek şekilde geniş boyutlu olmalı. Kudüs'teki Yahudi yerleşimlerinin hukuksuzluğu bugüne kadar hep Müslümanlar üzerinden gündeme getirildi. Ancak bu algı ve söylemin bugüne kadar Batı'da hiçbir zaman alıcısı olmadığı gibi bundan sonra da olmayacak. İslamofobinin zirve yaptığı günümüzde bu daha da zor. Halbuki sorun Müslümanlarla birlikte Kudüs’teki farklı Hıristiyan grupların da mağduriyeti üzerinden kurgulansa pazarı ve alıcısı daha çok olacak. O zaman 12 asır Müslümanların yönetimi altında olan Kudüs'le, yarım asırdan fazla bir zamandır İsrail işgali altındaki Kudüs'teki dini varlıkların durumu daha net anlaşılacak.”

EMRE ÖZGÜL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.