Hasan Hüseyin Akgül: İktidar Sorunları Çözmede Bir Engel! 

Hasan Hüseyin Akgül: İktidar Sorunları Çözmede Bir Engel! 

Siyasi partilerin Konya’daki il başkan yardımcıları; siyasi görüşlerini, fikirlerini, şehrin sorunlarını ve çözüm önerilerini Merhaba Gazetesi “Siyasetin Nabzı” sayfaları için kaleme aldı.

CHP Konya İl Başkan Yardımcısı Hasan Hüseyin Akgül

İktidar Sorunları Çözmede Bir Engel! 

 

Sevgili Merhaba Gazetesi okurları,

Öncelikle farklı siyasi görüşlerden temsilcilere sayfasında yer açarak fikirlerimizi Konyalı komşularımıza iletmemize vesile olan Merhaba Gazetesi ekibine şahsım ve Cumhuriyet Halk Partisi Konya İl Başkanlığı adına şükranlarımı sunuyorum. Zira gerek ulusal gerekse yerel basının kelimenin tam anlamıyla bir kuşatma altında olduğu ve tek tip bir yayına mecbur bırakıldığı bu dönemde Merhaba Gazetesi'nin bu yazı dizisi, siyaset-toplum ilişkisini geliştiren ve demokratik bir ortamda fikir teatisinde bulunma fırsatı yaratan kıymetli bir proje olduğunu kanaatindeyim.

 

Elbette 19 yıldır genel idareyi elinde bulunduran, kentimizin yerel idaresinde de büyük bir çoğunluğa sahip olan siyasi iktidarın eleştirilmesi ve eleştirirken de yerine neler yapılması gerektiği noktasında argüman sunulması gereken bir çok konu var. Lakin ben yazımda bilhassa Cumhurbaşkanlığı Hükümet  Sistemine geçmişimizle birlikte katlanarak artan ekonomik sorunları ele almak istiyorum.

 

Türk Lirası'nın Dolar ve Euro karşısında eridiğini ve her geçen gün daha da değersiz bir pozisyondan işlem gördüğünü hemen hemen her yurttaşımız bilmektedir. Peki bu noktaya nasıl geldik? Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP kurmaylarının dediği gibi ülkemiz üzerinde gerçekten de 'bir takım oyunlar' mı oynandı? Yoksa iktisadi bilgiden noksan yönetim anlayışının uluslarası yatırımcıya güven vermeyen politikalarının bir sonucu olarak mı bu noktaya geldik?

 

Film şeridini biraz geriye sararak başlamakta fayda görüyorum. Demokratik rejimlerde emsali bulunmayan, ortak aklın ortadan kalktığı, bağımsız yapılar halinde çalışması gereken yasama, yürütme ve yargı organlarının tek bir kişinin kalemi altına bağlandığı bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, partimizin ve toplumsal muhalefetin yoğun itirazlarına ne yazık ki hayata geçti. Uluslarası yatırımcılar, Türkiye'nin idaresinde çok sesliliğe kapalı bir anlayışın olmasından dolayı korkuya büründü. Bu korkuların üstüne, Tayyip Erdoğan'ın yine demokratik ülkelerde emsali olmayan bir kararla damadı Berat Albayrak'ı Maliye ve Hazine Bakanlığı görevine taşımış olması eklendi. Yabancı yatırımcı ne düşündü? 'Damadını hazinenin başına koyan bir Cumhurbaşkanı var, bu ülkede yatırımımız heba olabilir' şeklinde düşündü. Tüm bunlar yaşanırken Türk Lirası, Dolar ve Euro karşısında gün gün erimeye başladı. Bu değer kaybını durdurmak adına iktidar sahipleri çeşitli adımlar attı, elbette bir iktidarın yapması gereken bu değer kaybını durdurmak adına politika üretmek olmalıdır lakin bu noktada iktidar sahipleri ve oluşturduğu liyakatsız kadrolar faiz kararları, Merkez Bankası Başkanı değiştirmek gibi hamleler yaparak dövizin ateşini söndürmeye çalıştı ama yaptıkları her hamle adeta ateşe benzin dökmek gibi bir sonuca yol açtı. Başarısız para politikalarının birinci dereceden müsebbibi olan Berat Albayrak istifa etti, yerine gelen Lütfi Elvan ise bomboş bir hazine ile başbaşa kaldı. Damadın gitmesiyle dövizde bir miktar düşüş yaşansa da Erdoğan yine Merkez Bankası Başkanı değiştirdi ve Dolar'ın 8, Euro'nun ise 9.5 TL üzerine tutunmasına yardımcı oldu.

 

'Yerli ve milli' naralarıyla dolaşıp iktidarı boyunca Türkiye'nin her üretim aracını özelleştirme adı altında satan yada kapatan AKP iktidarı Türkiye'yi dışa bağlı bir ekonomi haline getirdi. Öyle ki, samanın dahi ithal edildiği bir dönemdeyiz. Haliyle, dövizdeki en küçük hareketlilik sanayicimizden çiftçimize, esnafımızdan işçimize kadar herkesi derinden yaralayan bir duruma dönüştü.

 

Peki bu noktadan sonra ne yapılmalı? Türkiye ekonomisini, yurttaşın cebini birinci dereceden etkileyen dövizin daha uygun bir noktalara inmesi için ne gerekli?

Yazımın çeşitli noktalarında da belirttiğim gibi yabancı yatırımcıya güven tesis edilmeli yani Türkiye'nin tek adam rejiminden kurtularak yasama, yürütme ve yargıyı birbirinden bağımsız organlar haline getirmesi elzem. Dış ilişkiler konusunda yeni bir sayfa açılmalı, hamasi cümlelerle başka ülkeleri hedef almak yerine o ülkelere dostluk mesajı verilmeli ve ikili ilişkiler düzeltilmeli. Yeni bir Sanayi Politikası inşaa edilerek sanayicimiz teşvik edilmeli, ülkemize katma değer kazandıracak üretimlere geçilmeli. 19 yıllık bu serüvenin ilk gününden bu güne kadar tam anlamıyla hüsran olan tarım politikası değiştirilmeli ve çiftçimizin yeniden hem Türkiye'ye yeten hem de ihracaat yaptığı günleri dönmesi sağlanmalı. Bilhassa salgın dönemiyle birlikte kepenk kapatmak zorunda kalan yada günün sonunda borçlarını düşünmekten uykuya hasret kalan esnafımıza sahip çıkılmalı ve gereken destek devlet eliyle sağlanmalı.

 

Yurttaşların sorunlarına karşı üç maymunu oynayan, iktisadi politika üretmek noktasında beceriksizleşmiş, kurduğu tek adam rejimiyle yabancı yatırımcıyı ülkemizden uzaklaştırmış olan AKP iktidarının Türkiye'nin yaşadığı ekonomik sorunlardan kurtulması noktasında bir çözüm değil bilakis bir engel olduğunu görmekte fayda olduğunu düşünüyorum.

 

İşinin ehli kadrolarla yeni bir sanayi politikası, tarım politikası kurmaya, uluslarası düzeyde güven veren bir siyasi iktidarla döviz kurunu düzenleyebilecek olan Cumhuriyet Halk Partisi'ne yurttaşlarımızın desteklerini bekliyorum.

 Saygılarımla..

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum