Hakemlerimiz futbolu geçti
Halit Bey, "Doğan Babacan" deyince aklınıza ilk gelenler nelerdir?
Halit Deringör: Doğan Babacan deyince herkesin kafasında, "Bu adam atar kardeşim" düşüncesi vardı. Halkın kafasında kalan bu… Doğan Babacan eşittir kırmızı kart.
Peki, hiç beraber sahaya çıktınız mı?
Halit Deringör: Sanmıyorum. Benim zamanımın hakemlerinden ilk aklıma gelenler Mustafa Güventürk, Şazi Tezcan, Sulhi Garan, Feridun Kılıç, Binbaşı Nazım, Bahriyeli Kenan… Bizim kuşağımızın hakemleri bunlardı.
Doğan Hocam bu hakemlerin hepsi sizden önceydi değil mi?
Doğan Babacan: Benim futbol oynadığım dönemde de vardı bu hakemler… Mesela Sulhi Garan, Şazi Tezcan, Feridun Kılıç… Bunların hepsi bizim maçlarımızı idare etmiştir.
Halit Deringör: Şimdi Türkiye'de ne kadar spor yapmış adam var? Birçok sporcu… Ama Türkiye'de iki devri görmüş adam artık yok. Hepsi gitti. Şahsen ben bir şeyi eleştirirken, tartışırken bunun realizmini koyuyorum ortaya. Çünkü neden? Gördüm… Bizzat yaşadım. Benim mukayese ve eleştiri imkânım çok fazla. Çünkü yaşadık bu dönemleri. Yani biz hem baharı hem hazanı görmüşüz… Onun için benim özel görüşüm şudur. Türk hakemi, Türk futbolundan ileridedir… Şu veya bu devir demiyorum. Devam eden süreç dâhil… Bakın ben 1937'de başladım futbola… Devam eden süreç içerisinde hakemler çok büyük aşama kaydetti. Şartlar da lehine oluştu. Hakemler her zaman futbolun önünde oldu. Size birkaç hakem meselesi anlatayım. Siz maçları köstekli saatle idare eden hakem gördünüz mü? Siz bir hakemin sahaya çıkarken ağzının koklandığını gördünüz mü? Başka bir mesele anlatıyım. Yılı hatırlamıyorum; Baba Hakkı'yı anlatacağım. Beşiktaş bir maç yapıyor. Karşıyaka rakip. Hakkı, Türkiye'ye gelmiş geçmiş en büyük oyunculardan biri. Hepimiz severiz. Maça gidiyor. Karşıyaka'da Ton Dündar diye birisi var. Ton Dündar yakışıklı, Tarzan gibi bir adam. Hatta benden de küçük. Oyun başlıyor. Ton Dündar, Hakkı'ya bir giriyor. Hakkı yerde. Dizleri kanıyor. "Doğru oynasana lan" diyor. Oyun devam ediyor. Hakkı bu kez Ton Dündar'a giriyor. Hakem düdüğü çalıyor, "Dışarı" diyor Hakkı'ya… O da hakeme, "Sen çık" diyor. Hakkı'yı çıkaramadılar, hakemi sahadan aldılar. Tribünden başka bir hakem gönderdiler ve maça böyle devam ettiler! 1945'le 1950 arasında oldu bu olay…
Doğan Hocam, eskiyle yeni arasındaki farkı bir de sizden dinleyelim.
Doğan Babacan: Bu iş her dönemde dalgalıdır! İyi hakemler vardır, vasat hakemler vardır, oynak hakemler vardır! Bu inkâr edilemez. Sağlam karakter yapısıyla oynak karakter yapısı arasında değişir bu durum. Yürek olmaz! Maçtan korkar bazısı. Maçtan korkan her şeyi yapabilir. Ama mutlaka menfaat temin ederek olmaz bunlar. Korkudan olur. Şimdi de var bu… Bundan 10, 20, 30 sene evvel de vardı… Bu değişmez! Bütün dünyada böyledir.
Halit Deringör: Hakem dipten gelen adam… Ya bir fabrikada ya bir ticari müessesede çalışan işçi kadrosuna dâhil insanlardır. Gönüllü çalışırlar. Bizim zamanımızda doğru dürüst para yok, pul yok. Bu adamları o zaman deplasmana gönderiyorsunuz. Deplasmana neyle gönderiyorsunuz? Kara vagonla… Kara vagonla gitmesi bir şey değil. Peki, gittiği yerde ne yiyecek, ne içecek? Mecburi oranın ağasının otelinde yemek yeme durumunda. Düşünebiliyor musunuz? Harcırah falan yok! Bakın bu şartlar var… Bir de o ülkenin sosyo psikolojik, politik durumu var. Bir de onu düşünün. Sonra o zamanlar için kalkıp da hakemlerden doğru dürüst görev bekleyin!
Bu dönemde profesyonel hakemlik başladı. Bu yeni uygulamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Halit Deringör: Ben özetledim. Detaya gerek yok. Futbolun önünde bir müessesedir hakemlik. Şu andaki uygulamayı doğru buluyorum. Bazı futbolcu arkadaşlar yadsıyor bu durumu. Bana göre Türk hakemliği, Türk futbolunun önünde.
Doğan Hocam siz ne düşünüyorsunuz profesyonel hakemlikle ilgili? Geçmiş dönemlerle bu uygulamayı kıyaslar mısınız?
Doğan Babacan: Gayet tabiî ki profesyonel bir mücadeleyi profesyonel olan bir grup yönetirse çok daha başka değerlendirilir. Amatör olan bir grup yönetirse başka şekilde değerlendirilir. Bundan 2-3 sene sonra gerek basın olarak yapılan tenkitler, gerekse seyirci tarafından yapılan tenkitler azalmaya başlayacak. Çünkü düdük çalan kişilerin de bu işi profesyonel olarak yaptıkları ve işi bildikleri intibaı uyanacak… Ama profesyonel diye hiç protesto edilmeyecek gibi bir durum da yok. Misal son yapılan Trabzonspor-Galatasaray maçı… İdare eden Ankaralı hakem Ali Palabıyık profesyoneldi. Profesyonel hakemler arasındaki en genci ve istikbal vaat eden bir hakem. Gayet iyiydi. Ama eleştiri devam ediyor hâlâ. Çünkü biz eleştirmeyi de bilmiyoruz. Yedekleri bırakın… 22 oyuncu maç yapıyorlar. 90 dakika içerisinde her biri en az 3 tane hata yapar. Toplam 65-70 hata olur. Hiç kimse bununla ilgilenmez. İçlerinde en çok hata yapan birisi bir gol attığı zaman omuzlara alınır, göklere çıkarılır. E hakem tek başına o 66 hatayı bularak oyunu yönetiyor. O bir tek hata yaptığı zaman bütün stat onun üzerine yıkılır. Bu hak mıdır? Bu terazi mi?
Halit Deringör: Bir hakem maç idare ediyor. Saniyelik bir olay olmuş. Hakem duruyor. Hakem karar verecek. Nasıl verecek? Görecek. (Gözlerini ve beynini işaret ederek) Buradan girecek, buraya gelecek. Olayı süzecek. Analiz-sentez olacak. Doğruya hükmedecek ve uygulayacak. Ne kadar süre alır bu? Saniyeler içinde hakemin doğru-dürüst karar vermesi olası mı? Öyle olsa zaten insan değildir, bir bilgedir. Ben bunlara kızmıyorum.Neye kızıyorum biliyor musunuz? Hakeme kızıyorsunuz hata yaptı diye… Peki, 5 milyon dolar veriyorsunuz bir futbolcuya, o futbolcu alıyor topu gidiyor, gidiyor, gidiyor… Altı pastan kargaları düşürüyor. Peki, ona o zaman müsamaha gösteriyorsun da saniyenin dörtte biri kadar geçen zamanda doğru kararı vermesini beklediğin adama neden saygı göstermiyorsun?
Doğan Babacan: Bir istatistiki araştırma sonucu değerlendirmeyi yaptım. Bir hakem, oyun içerisindeki bir hareket sırasında kaç tane kriter düşünebilir sizce? Bir saniye içinde?
En fazla 8-10'dur tahminim… Gerçekten çok zor…
Doğan Babacan: Ben size bir rakam söyleyeyim, sakın şaşırmayın! 45!
Halit Deringör: 45 mi? Sığar mı bir saniyeye?
Doğan Babacan: 45 tane kriteri düşünerek karar vermesi lâzım. Onların arasından seçim yapması lâzım. Çok müşahhas, çok belirlenmiş 45 kriter. Bu kriterlerin içine futbol kurallarını bilen oyuncular, bilmeyen oyuncular dâhil…
İnanılmaz bir olay gerçekten…
Doğan Babacan: Peki bir futbolcu kaç tane kriter düşünür bir top kendisine geldiği zaman? 4 tane! Hakem 45 tane! Neyi düşünüyor futbolcu? Topu düşünüyor, rakibi düşünüyor, kendi takım arkadaşını düşünüyor, bir de hava şartlarını düşünüyor.
Halit Deringör: Bunların ötesinde sosyal durumumuz değişmediği takdirde, spora bakış açıları değişmediği sürece bunların hepsi devam edecektir.
İşte bu sebepten profesyonel hakemlik şu an büyük bir nimet aslında… Şartlar gelişiyor. Profesyonellik daha da yayıldığı zaman bu durum da yavaş yavaş ortadan kalkacaktır.
Halit Deringör: Tabiî ki öyle. Hakem daha da özgür olabiliyor. Hakemin gittiği yerde güvenlik tedbirleri alınmışsa korkmuyor! Gittiği yerde birinci sınıf restoranda yemek yiyeceği için motivasyonu artıyor. Birinci sınıf uçakla seyahat ettiği zaman, birinci sınıf otelde yattığı zaman hakem bunlardan zevk duyuyor. Aynı zamanda da şevk geliyor. Bizim zamanımızda nasıldı, şimdi nasıl… Bunları söylemek lâzım. Bizim zamanımızda mecburdun bazı şeylere veya korkmaya! Çeşit çeşit endişeler oluyordu o dönemde. Ama şimdi hakemlerin böyle korkuları yok. Birinci sınıf yaşıyorlar her şeyi, zaten böyle de olması gerekir. Hakemler için her şey yapılıyor. Hakemler çok daha özgür artık. Karar vermelerinin daha sağlıklı olduğunu düşünüyorum. Ben böyle söyleyince kızıyorlar bana. Ben yerliciyim… Hem yerli futbolcuyu tutarım hem yerli hakemleri. Ama hakem yanlış da yapacaktır. Çünkü o da insan!
Evet, bir tek pozisyonda 45 kriteri değerlendirmek zorunda… Gerçekten çok zor bir durum.
Doğan Babacan: Bu 45 kriteri aklında tutmasına gerek yok. O 45 kriterden biri yapılıyor mu, yapılmıyor mu onu görmesi gerek.
Halit Deringör: Çok az süre içinde karar veriyor hakemler. Buna saygı duyulmalı.
Doğan Babacan: UEFA yarı finallerinden bir maç yönetiyorum 1977'de… İsviçre'de Bern şehrindeyim. İngiltere'den Liverpool'la FC Zürih karşılaşıyor. Oyunun ilk 10 dakikasında Zürih bir gol attı. Kazanan final oynayacak. Maç çok hareketli geçiyor. Liverpool kalesi önünde bir karambol oldu. Bir-iki dakikalık sürede top ne dışarı çıkıyor ne kaleci tutuyor… Ona çarpıyor, buna çarpıyor oyunda kalıyor. Zürihliler ikinci golü arıyor. Liverpool kalecisi topu kaptı ve uzun bir degaj yaptı. 60-70 metre… Top orta sahayı geçti. Fırladım ben de ama imkânım yok yetişmeye… Santrfor kaptı. Ceza alanına girdi veya girecek. Göremiyorum. Biçtiler Zürihliler. Ben düdüğü çaldım. Erkan Göksel yardımcım. Biz o zamanlar kendi aramızda yardımcı hakem-hakem işbirliğinde kendi kendimize işaretleşirdik. Bize kimse bir şey öğretmezdi. Yardımcı hakem ve hakem bir şeyi görmedikleri zaman öteki gören yardımcı olacak. Aramızda anlaşmıştık. Memorandum diyorduk buna. Sinyali aldım, penaltıyı işaret ettim. Maç bitti, İngilizler 3-1 kazandı ve tur atladı. Zürih'in stadının birinci katında güzel bir salon var. Orada dinleniyorsun. Biz de çıktık yukarı. Müsabakanın Hollandalı gözlemcisi geldi. Bana dedi ki, "O penaltıyı iyi görebildin…" Ben de "Görmedim" dedim. Adamın saçları dimdik oldu. "Nasıl verebildin o zaman?" diye sordu. Erkan'ı gösterdim, "O verdi" dedim. "O zaman daha güzel" karşılığını verdi. Çünkü organizasyon vardı.
Halit Deringör: İnsanların kafasında iyi veya kötü iki şey saplanmış. Bunlar soyut kavramlar. Kim iyidir, kim kötüdür? Penaltıyı vermediyse o adam kötüdür. Bu mantığı silmek gerek.
Doğan Babacan: Hakemlerin takım oluşturması iyi bir şey. Çünkü işaretleşmek çok önemli. Eğer futbolu biliyorsa, her ikisi de aynı seviyeye geldilerse birbirlerine verdikleri işaretleri anlarlar. Oyuncuların yaptığı hareketi de hakem gibi değerlendirebilir. Bir oyuncu ayağındaki topu arkadaki adamına nasıl gözü kapalı atabiliyorsa hakem de yardımcısına öyle göz atabilir.
Hocam günümüz hakemlerine dönelim. Cüneyt Çakır çok başarılı. Onu ayrı bir paragrafta değerlendirir misiniz?
Doğan Babacan: Valla benim değerlendirmem mühim değil. Onu FIFA değerlendirmiş. Gayet tabiî ki Türkiye'deki hakemler arasında bir müsabakada devamlılık bakımından, oyun kurallarına adaptasyonu bakımından en iyisi o… Bu şekilde devam ederse, performansını sürdürürse Türkiye'nin Dünya Kupalarında final oynama şansı olmadığı için bunun avantajından faydalanabilir. Bir Türk hakem olarak Dünya Kupası finali yönetebilir. Ama tabiî ki keşke biz oynasak da Cüneyt yönetmese (gülüyor)…
Sizin görüşünüz nedir Halit Bey?
Halit Deringör: Bilgi açısından diğer hakemlerle bir fark görmüyorum. Hakem olabilmek için herkes eğitiliyor. O okuduğu terimleri gerektiği gibi kullanabilme yetisine ve cesaretine sahip olması lâzım. Cüneyt Çakır çok şeyler yaşadı. Ama devam eden başarıları onu yukarı çıkardı. Bu neye benziyor biliyor musun? Bir adam İtalya'da saksafonla bir eser çalıyor, öbürü Taksim'de çalıyor. Ben böyle düşünüyorum. Hakemler arasında bilgi açısından çok fark olduğunu sanmıyorum. Çünkü okuduğu, öğrendiği şeyleri herkes okuyup, öğrenebilir. Ama bunu çok iyi yapan var, yapamayan var. Her meslekte olduğu gibi… Ama toplumumuzun eğitim seviyesi çok yukarıda olmadığı için cahillik baş gösteriyor. Bir hata yaptığı zaman hakemin bütün başarılarını silebiliyor. Bu durum da dalga dalga yayılıyor. Eğer böyle bir ortamda iyi bir hakem yetişiyorsa o bir kahramandır! Ama Cüneyt bu özgüveni kolay kazanmadı.
Sonuçta avantajı da var Cüneyt Hocanın. Babası da hakem. O kültürle doğup, büyüdü. Önemli bir kriter bu.
Halit Deringör: Şimdi futbolda kim olursa olsun moralinin üst düzeyde olması gerek. Oyun başlar başlamaz bir kötü hareket yaptığınız zaman o hareketin etkisi altında kalırsınız. Ama iyi bir hareketin de motive edici yanı olur. Hakemlere tolerans göstermek lâzım. Ama taraftarın kafasında iki şey var. İyidir ya da kötüdür. Kendi takımının lehine karar verdiyse iyi, aleyhine karar verdiyse kötü! Bu ikilem hiç değişmiyor. Hiç değişmeyecek de. Türkiye var olduğu sürece bu devam edecek.
Doğan Babaca: Çok değişik faktörler var. Avrupa ile bizim aramızda müsabakaların değerlendirilmesiyle ilgili büyük farklar var. En fazla fark nerede? Seyircide… Düşünürler diyor ki, spor profesyonel olarak yapılsa dahi yüksek kültürlü kişilerin aralarında yaptıkları bir hobidir…
Halit Deringör: Siz hiç gördünüz mü; insanlık dışı hareket yapan bir oyuncu için maçtan sonra, "Terbiyesiz adam. Bunu yapmaması gerekirdi!" diyebilen bir yönetici var mı Türkiye'de? Tam tersine, gidiyorsunuz adamı, suç bile işlese karakoldan alıp getiriyorsunuz. Bu atmosfer içerisinde hakem nasıl dört dörtlük maç yönetebilir? Aklım ermiyor. Çok zor! Bu atmosferde dünya çapında bir hakem yetişiyorsa; o adam kahramandır! Cüneyt Çakır… Biz ailecek de tanışırız. Çok iyi hakem olduğuna inanıyorum.
Röportaj: Rasim Artagan
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.