Faize köle olduk
RÖPORTAJ HÂLİD ŞEN
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı İsmail Hakkı Akkiraz, “Türkiye ABD güdümünden çıkmalı. Yoksa ne terörden kurtuluruz ne de yok olmaktan. Bizim İslam’dan başka sığınacak bir kapımız yok. İslam kardeşliğinden başka iç huzurumuzu sağlayacak unsur yok” dedi
KENDİ DEĞERLERİMİZE DÖNMEMİZ LAZIM
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Sosyal İşler Başkanı İsmail Hakkı Akkiraz ile eğitim sistemi başta olmak üzere ekonomi, iç ve dış politikada yaşananları konuştuk. Türkiye’nin Tanzimat’tan bu yana yönünü Batı’ya çevirdiğini dile getiren Akkiraz, “Bizim kendi değerlerimizle ayağa kalkmak yerine bizi tehdit eden Haçlı zihniyetinin din ve ahlak, ilim, iktisat, siyaset ve hukuk anlayışına meyil ediyoruz. Bu bizim Osmanlı gibi bir Cihan devletinin elimizden kaymasına neden olmuştur” dedi.
BUĞDAY İTHAL EDER DURUMA GELDİK
Faize dayalı bir iktisat anlayışıyla Batı’nın kölesi haline getirildiğimizi söyleyen Akkiraz, şöyle konuştu: “Başkasının ürettiği mallarla caka satıyoruz. Bugün Konya Ovası tahıl merkezi fakat çiftçi perişan hale gelmiş. Çiftçinin bankalara borcu var. Sıcak para piyasadan çekilmiş çünkü kredi kartı ile olmayan parayı harcıyoruz. Hiç kimse üretmekten yana değil. Üretimden çekilinmiş. Tahıl ambarı Konya’ya dışarıdan buğday ithal hale getirmişiz. Ülkede ekilen tohumların yüzde 75’i İsrail menşeli” şeklinde konuştu.
**Toplumda bir huzursuzluk var. Dünyada savaşlar son bulmuyor. Siz bunu neye bağlıyorsunuz?
İnsanların saadetini sağlayacak şartların hazırlanmasında 3 temel unsur vardır. 1.’si siyasi güç, 2.’si ekonomik güç, 3.’sü ise basın ve medya gücüdür. Bunlar müspeti millete taşıdığı zaman ülkede müspet fikirler iktidar olur. Bu 3 şey insanların saadetini değil, başkalarının saadetini düşünen anlayışları savunursa toplumda da menfi fikirler iktidar olur ve toplum huzura kavuşamaz. Biz Saadet Partisi olarak toplumun ve dünya insanlığının saadetini şu üç şeyde görüyoruz. Yaşanabilir bir Türkiye, Yeniden büyük Türkiye ve Yeni bir saadet dünyası. Türkiye tarihinden gelen bir takım kazanımları sebebiyle İslam coğrafyasının düştüğü yerden kaldıracak potansiyele sahip bir ülkedir. Sahip olduğu birikimler coğrafya, tarih, inanç değerleri bakımından bu birikime sahibiz. Onun için Milli Görüşçüler olarak Türkiye’nin yaşanabilir bir ülke olmasını birinci hedef olarak koyuyoruz. Türkiye’de insanımızı rahat yaşatabilecek bir takım unsurların topluma hakim olması lazım.
**Osmanlı’dan bu yana toplum nasıl şekillendirildi?
Biz Tanzimat’tan beri yönümüzü Batı’ya çeviren bir akımın esiri halindeyiz. Bizim kendi değerlerimizle ayağa kalkmak yerine bizi tehdit eden Haçlı zihniyetinin din ve ahlak anlayışına, ilim, iktisat, siyaset ve hukuk anlayışına meyil ediyoruz. Bu süreç bizi Osmanlı gibi bir Cihan devletinin elimizden kaymasına neden olmuştur. Bu süreç İslam coğrafyasının parçalanmasına neden olmuştur. Bu büyük bir ahlaki tahribata neden olmuştur. Eğitim sistemimizde de manevi olandan, seküler olana, İslam’dan materyalizme geçişi dayatmıştır. Neslimiz israf edilmiştir. Ekonomik ve iktisadi hayatımızda da onların dayattığı kölelik anlayışını ülkemize taşıdık. Bu süreç içerisinde Lozan antlaşmasıyla her şeyimiz batı kıstaslarına göre ayarlanmıştır. Bu süreç din ve ahlak düzenimiz, talim ve terbiyemiz buna göre dizayn edilmiştir. Bunun neticesinde ahlaken ve manen çökmüş bir toplum haline geldik. Bugün aile kurumumuzdan kadın istismar ediliyor, evinin dışına atılıyor. Çocuklarımız anne-baba sevgisinden mahrum yetiştiriliyor. Bugün bir evde erkek, hanım, dede-nene çalışıyor fakat bunlardan olan çocuklar aile sevgisinden mahrum bir şekilde yetişiyor. Bugün gününü gün eden kişisel ego tatmininden başka düşüncesi olmayan, dünü geçmiş sayan, geleceği de nasılsa gelmeyecek deyip günlük planlarla günübirlik yaşamayı amaç edinmiş, gayesi olmayan bir gençlikle karşı karşıyayız.
**Peki nesil bu hale nasıl getirildi?
Büyük bir manevi tahribat var. Manevi tahribat dediğimiz zaman toplumu çökerten bir takım günahlar var. Bunlar toplumu çökertir, aileyi dağıtır. Batı’daki aile anlayışı ile eşdeğer. İslam ahlakı yerine Batı’nın ahlak dediği şeyler hayatımıza yerleşmiş. Batı’nın ahlak dediği şeyde helal-haram yok. Onun için o anlayışla aile içi ve dışında helal ve haram olanı birbirine karıştırarak bir yozlaşma içine girdik. Ahlaki tahribat dediğimiz zaman bugün fuhuş her tarafa yayılmış, toplumda yaygınlaşmış. Hırsızlık yaygınlaşmış. Terör bir ahlaki eksiklik olarak yaygınlaşmış ve toplumu tehdit eder hale gelmiştir. Bir insan yaşadığı şehri nasıl yaşanmaz bir hale getirebilir? Bu nasıl bir insanlık anlayışı? Annesini öldüren insanlar, arabasına binen insana tecavüz eden insanlar… Maalesef büyük bir manevi tahribat var. Büyük bir israf ve tüketim çılgınlığı var. Diğer taraftan Afrika’da bir dilim ekmek için ölenler var. Sünnet mef’umundan uzaklaştık. Diğer taraftan devlet eliyle piyango oynatılıyor, hayal satılıyor. Belde-i Muhayyere dediğimiz Konya’da pek çok iddia bayi var. Çocuklar harçlıklarıyla burada kumar oynuyor. Yılbaşı diyerek Allah’ın bize haram ettiği günahlar yaşanıyor.
ÜRETİM ANLAYIŞINDAN UZAKLAŞTIK
Faize dayalı bir iktisat anlayışıyla biz Batı’lı insanın kölesi haline getiriliyoruz. Başkasının ürettiği mallarla caka satıyoruz. Bir giysi alıyoruz, marka diye hava atıyoruz. Bu marka senin ürettiğin bir marka olursa o zaman övün. Gömleklere işlenen pet çok markada ideolojik simgeler var. Namaz kılan bir genç bunlara dikkat etmiyor. Bugün Konya ovası tahıl merkezi fakat çiftçi perişan hale gelmiş. Çiftçinin bankalara borcu var. Sıcak para piyasadan çekilmiş çünkü kredi kartı ile olmayan parayı harcıyoruz. Hiç kimse üretmekten yana değil. Üretimden çekilinmiş. Üreten kim? tahıl ambarı Konya’ya dışarıdan buğday ithal hale getirmişiz. Ülkede ekilen tohumların yüzde 75’i İsrail menşeli. Genetiği değiştirilmiş bu tohumla sağlıksız nesiller ortaya çıktı. Bu tohumlar tekrar kullanılamıyor, dışa bağımlıyız. Milli tohumculuğu terk ettik. Hayvancılığı öldürdük. Et fiyatları fırladı. Türkiye yanlış ekonomik tercihleri yüzünden ithalatı ihracatından fazla dışa bağımlı bir ülke haline geldi. Yer üstü ve altı kaynaklarımızı Batılı firmalar üzerinden temin ediyoruz.
**Hükümetin en çok eleştiri aldığı konulardan biri de eğitim sistemi. Bu konuda ne söylemek istersiniz?
Eğitim sistemimiz sakat. Çünkü bizim Türkiye’de Milli eğitim nizamının patronu AB’dir. Müfredat ve programımızı şekillendiren hakim güç AB komisyonlarıdır. Bizde yöneticiler onların ortaya koyduğu müfredatı onaylarlar, bir virgülünü bile değiştirme hakları yoktur. Alın hayat bilgisi kitabını, orada muharref Tevrat’tan alınmış kısımlar görürsünüz. Batı mitolojisinden bölümler görürsünüz. Ama hayatı yaratan Allah’ın kitabından bir parça bulamazsınız. Bizim eğitim sistemimizde çocuklarımıza İslam bilgisi verilmiyor. Çocuklarımıza insanlığı her zaman felakete götürmüş anlayış öğretiliyor. Öğretilen AB müktesebatı ise Hıristiyanlık, Yahudilik ve inkârcılık anlayışı ile doğrudur. İmam hatip okullarının sayısı çoğaldı ama imam hatip okullarına kız futbol takımı kuracaksınız dayatması devam ediyor. Biz imam hatip okullarını kız futbol takımı kursun diye mi açtık? Biz eski imam hatip okullarımızı istiyoruz. Bugün de İslam fıkhı, kelam öğretiliyor fakat okutulan kitapların muhtevası aynı değil. Bugün kelam ders kitabının muhtevasını AB komisyonları belirliyor. Din kültürü kitabında Hak-Batıl kavramı anlatılmıyor. Coğrafyada, fizikte, tarihte kimyada hiç İslam’ı görebiliyor musunuz? Din kültürü kitabında gerçek İslam anlatılmıyor. Ne anlatılıyor? Biraz araştırılırsa şu çıkar, Ilımlı İslam’ı telkin eden bir anlayış çıkıyor. Ilımlı İslam, bir nizam önermiyor. Müslümanları Batılı anlayışın kölesi getiren bir anlayış telkin ediliyor.
**Ekonomi ve dış politika ile ilgili neler söylemek istersiniz?
Ekonomimize baktığımız zaman açılan dükkân sayısı birse kapanan dükkân sayısı 3’tür. Konya milli sanayileşmede önemli bir yere sahipken, Konya sanayicisi geleceğinden emin değil. Pek çok işletmenin kapatıldığını biliyoruz. Üretmeyen bir ülkenin geleceği olmaz. Bizim bütçemizin ağırlığı faize gidiyor. Faiz giderlerinin ağırlığını oluşturduğu bir bütçe anlayışı var. İkinci harcamamız personel gideri. 3. sırada yatırımlar var fakat bunlar da tüketime yönelik yatırımlar. Yol, su, hastane, okul gibi tüketime yönelik yatırımlar. Tarıma ne kadar yapıyorsunuz dediğimiz zaman orada duruyoruz. Girdiler çok fazla olduğu için çiftçi ekmemeyi tercih ediyor. Eken de hak ettiği parayı alamıyor. Dış politikada da yalnızlaştırılmış bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Türkiye’nin dış politikadaki patronluğunu ABD, Pentagon yapıyor. İç politikamızın patronluğunu da AB yapıyor. İç politikadaki tüm uygulamalar AB kriterlerine göre şekillenirken, dış politikada da ABD taleplerine göre hareket ediyoruz. Bölgemizdeki ABD projelerinin taşeronluğunu yapıyoruz.
**Saadet Partisi olarak çözüm önerileriniz nelerdir?
Biz Müslüman bir Milletiz. İslamsız saadet olmaz. Bu inanç Türkiye’de bir hareketi doğurmuştur. Bu hareket Milli Görüş hareketidir ve Konya’dan başlamıştır. Biz değerlerimizi kendi milli ve manevi değerlerimizden almak zorundayız. Batı’dan değil. Biz doğal ahlakımıza dönmeden, aile kurumumuzu yeniden kendi değerlerimizle inşa etmeden biz bir yere gelemeyiz. Eğitim sistemimiz önce ahlak ve maneviyat anlayışı ile yeniden şekillendirilmesi lazım. Bugün okullarda okutulan kitapların hepsinin çöpe atılıp yeniden yazılması lazım. AB kriterlerine göre değil milli ve manevi kıstaslara göre, İslam’ın medeniyet değerleri ölçüsünde yeniden yazılmalı. Kitapları kendi inanç dünyamıza uygun olacak şekilde elden geçirmeliyiz. Eğitim muhtevamız çocuklarımızı Müslüman nesiller olarak yetiştirmiyor. Biz Saadet Partisi olarak bunun düzeltilmesi için çalışıyoruz. Bu çarpık şehirleşmeden kurtulmalıyız. Bizim bu yüksek binalardan vazgeçmemiz lazım. İnsanların birlikte yüksek katlı yerlerde yaşaması toplumun ahlakını olumsuz etkiler. Ülkemiz üretime yönelmeli. üretimi engelleyen vergilendirme politikalarından vazgeçilmelidir. Faizci anlayıştan vazgeçilmelidir. Biz köle düzeni yerine Adil Düzeni kurmak istiyoruz. Dış politikada AB ve BOP projelerine destek olmayan, İslam Birliği ve D-8 için gayret eden bir Türkiye olmalıdır. Bu yola girilirse Ortadoğu’da yaşanan sıkıntılar sona erer. Ama ABD güdümünde politika izlenirse ne terörden kurtuluruz ne de yok olmaktan… Bizim İslam’dan başka sığınacak bir kapımız yok. İslam kardeşliğinden başka iç huzurumuzu sağlayacak bir unsur yok. Merhaba Gazetesi’ne teşekkür ediyorum. Biz Saadet Partisi olarak yerel ve ulusal basına çok önem veriyoruz. Çünkü basın topluma huzur ve refah sağlayacak fikirlerin kamuoyuna doğru bir şekilde aktarılması açısından önemli bir güç.
İSMAİL HAKKI AKKİRAZ KİMDİR?
1956 Ordu Fatsa doğumlu. İlk, Orta ve lise eğitimini Ordu’da tamamladı. Üniversite tahsilini Suudi Arabistan Medine-i Münevvere İslam üniversitesi Dava ve Din usulü Fakültesinde yaptı. Erzurumlu Hattat Mustafa Efendiden özel dersler aldı. Korgan İmam-Hatip Lisesinde, Batman İmam-Hatip Lisesi’nde, Batman Kız Meslek ve Endüstri Meslek Lisesi’nde 1995 yılına kadar öğretmenlik yaptı. 1989 yılında kurulan Öğretmenler Vakfı kurucuları arasında yer aldı. 1991–1995 Genel seçimlerinde Refah Partisinden, 1999 seçimlerinde Fazilet partisinden Ordu ilinden milletvekili adayı oldu. Milletvekili danışmanlıkları yaptı. 2005’de Öğretmenler Vakfı başkanlığına getirildi. ÖĞ-DER Şuurlu Öğretmenler Derneğinin kurucuları arasında yer aldı. 2014 yılında Saadet Partisi 5. olağan kongresinde GİK üyeliğine seçildi. Kongre sonrası Sosyal İşlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına getirildi. Evli ve 5 çocuk babasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.