Çiftçi toprağına küstürüldü!

Çiftçi toprağına küstürüldü!

Saadet Partisi Konya İl Başkan Yardımcısı Mahmut Sami Büyükyılmaz, “Son yirmi yılda tarım alanları daralmıştır, azalmıştır. Çiftçi tarlasına, toprağına küstürülmüştür” dedi

 

Saadet Partisi Konya İl Başkan Yardımcı Mahmut Sami Büyükyılmaz, tarımdaki sorunlar ve hububat taban fiyatları hakkında açıklamalarda bulundu. Saadet Partisi’nin Tarım Politikalarını aktaran Büyükyılmaz şunları kaydetti: “2020 yılı için açıklanan hububat taban fiyatları hakkındaki partimizin düşüncelerini paylaşmak istiyorum. Öncelikle tüm Konyalı hemşehrilerimize selâm ve saygılarımı sunuyor, kazasız, belasız, bol yağışlı bir tarım sezonu, bol ve bereketli hasatlar diliyorum.   Bildiğiniz gibi sayın cumhurbaşkanı tarafından 2020 yılı Toprak Mahsülleri Ofisi hubûbât taban alım fiyatları açıklandı. Kırmızı ve Sert Ekmeklik buğdayın geçen yılki ton fiyatı 1.350 TL iken bu yıl için ton fiyatı 1.650 TL, Arpanın ton fiyatı geçen yıl 1.100 TL iken bu yıl 1.275 TL olarak açıklanmıştır. Açıklanan taban fiyatlara baktığımızda geçen yılki taban fiyatlarına göre  %20’ler seviyesinde artış vardır. Zaten ekonomik olarak zor durumda olan çiftçimiz için bu rakamlar hayal kırıklığı oluşturmuştur, üreticinin yüzünü güldürmemiştir. Zira iki üç ay sonrası için açıklanan taban fiyatları şu an Konya Borsası’ndaki fiyatlardan daha düşüktür. Bu da hububat fiyatlarında AK Parti iktidarı tarafından indirim yapıldığı anlamına gelmektedir.”

ÇİFTÇİNİN TEMEL GİDERLERİ HER GEÇEN YIL DAHA DA ARTIYOR

Çiftçinin temel giderlerinin arttığını belirten Büyükyılmaz; “Eskiden buğdayın kilogram fiyatı ile mazotun litre fiyatı mukâyese edilirken, bugün çiftçi bir kilogram buğday satıp, bir bardak çay içebilmektedir. Bu kabûl edilebilir bir şey değildir. Çiftçinin temel girdilerinden olan gübre ve mazot fiyatlarında geçen yıla göre aşırı bir artış olmasa da İlaç ve tohumda yüzde 25 – yüzde 30,  tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatlarında yüzde 60 -70 oranında artış olmuşken,  Gıda fiyatlarındaki artış ve genel olarak enflasyon dikkate alındığında hububat fiyatlarındaki yüzde 20’ler seviyesindeki artış oldukça düşük kalmış, çiftçinin beklentilerini karşılamamıştır. Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan ton başına 230 lira, kilogram başına 23 kuruş destekleme tutarı da geçen yılla aynı olup, açıklanan bu destekleme tutarı içerisinde mazot, gübre ve sertifikalı tohum desteği de vardır. Kiloda 10 kuruş prim geçen yılki rakamla aynıdır. Dolayısıyla primde ve desteklerde de geçen yıla bir artış yapılmamıştır” dedi.

3-3-(4).jpg

ÇİFTÇİ SAYISI YÜZDE 38 AZALDI

Türkiye’deki çiftçi sayısında düşüş yaşandığını belirten Büyükyılmaz, “Hükümetin tarım politikaları başından beri yanlış olup üretim odaklı değil ithalat odaklıdır. Dolayısıyla tarım politikaları üretim değil de ithâlât odaklı olunca Türk çiftçisini değil, yabancı ülke çiftçilerini desteklemektedir. Uygulanan yanlış tarım politikaları sebebiyle çiftçi üretemez hâle gelmiş, çiftini çubuğunu terk etmek ve şehre göç etmek durumunda kalmıştır. 1990 yılında Türkiye nüfusu 55 milyon iken buğday üretimimiz 20 milyon ton civarında idi şimdi ülke nüfusumuz 85 milyona dayandı hâlâ buğday üretimimiz 20 milyon ton seviyelerindedir. Aradan geçen 30 yılda üretimin artırılması konusunda bir arpa miktarı yol alınmamıştır. TÜİK ve SGK verilerine göre Türkiye’de çiftçi sayısı son 10 yılda yüzde 38 azalırken, SGK verilerine göre 2008 yılında 1 milyon 127 bin olan çiftçi sayısı bugün 650 – 700 binlere kadar düştü. Yine Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK) verilerine göre tarımda istihdam edilen kişi sayısı 2002 yılında 7 milyon 458 bin kişi iken Bugün bu rakam  5 milyon kişiye kadar düşmüştür. Bu rakamlar tarım sektöründe çalışan her 3 kişiden birinin tarım işini bıraktığını göstermektedir” şeklinde konuştu.

ÇİFTÇİ, ÜRETİMDEN KOPARTILDI

Büyükyılmaz, konuşmasını şu şekilde sürdürdü; “Üretimden kopmayan, tüm olumsuz şartlara rağmen üretimi sürdüren çiftçinin ise eli hamur karnı açtır. Yine son yirmi yılda tarım alanları daralmıştır, azalmıştır. 2002 yılında toplam tarım arazisi 26 milyon 579 bin hektar iken bugün tarım arazisi 23 milyon hektar alana düşmüştür. Yine 2010 yılında köyde yaşayan nüfus toplam nüfusun %23,7’si iken bugün yüzde 7’si kadardır. Çiftçi tarlasına, toprağına küstürülmüştür. Bu durum çiftçinin tarımdan çekilmesi, tarımdan geçinen nüfusun azalması, köylerin boşalması tarım arazisi ve ekilir arazinin azalması, üretimin düşmesi, ithalatın artmasından kaynaklanmaktadır. Bunların hepsinin temelinde hükümetlerin köylüyü, çiftçiyi, üreticiyi, tarım ve hayvancılığı ihmal etmesi, sâhip çıkmaması yatmaktadır. Uygulanan yanlış politikalar sebebiyle ülkemizden tarım arazisi büyüklüğü olarak 10 kat daha küçük Avrupa ülkeleri ülkemizin tarımsal üretiminin ve ihracatının 10 kat fazlasını yapmaktadır. Bu Avrupa çiftçisinin çok zeki ve çalışkan olduğundan değildir.  Avrupa ülkelerinin düzgün bir tarım planlaması ve politikası olmasından, çiftçiye verdiği destekten, tarıma ve hayvancılığa sâhip çıkmalarındandır. Türk çiftçisi de desteklenir ve düzgün tarım politikaları geliştirilirse en az Avrupa çiftçisi kadar üretim yapar, katma değer oluşturur. “

ÇİFTÇİ, ALIN TERİNİN KARŞILIĞINI ALABİLMELİ

Büyükyılmaz, Saadet Partisi’nin Tarım Politikası ve Önerileri ile ilgili şu hususları belirtti; “Tüm bu sorunların ortadan kalkması, çiftçimizin emeğinin, alın terinin karşılığını alabilmesi, yüzünün gülmesi için Saadet Partisi olarak buradan iktidâra şunları öneriyoruz: 

  1. Tarım ve hayvancılık stratejik ve vazgeçilemez bir sektör kabul edilmeli ve desteklenmelidir. Suudi Arabistan çöl şartlarında, dünya standartlarının 27 kat fazlasına buğday üretimi yapmaya çalışmaktadır. Pek âlâ petrol satıp, buğday alabilir fakat tarımın stratejik yönünü dikkate alıp bunu yapmaktadır. Korona salgını bize tarımın, gıdanın, kendine yetebilmenin ne kadar önemli olduğunu bir kere daha hatırlattı. Bunun için tarım desteklenmeli çiftçinin temel girdileri olan gübre, mazot, ilaç, tohum ve elektrik üzerindeki vergiler kaldırılmalıdır.

  2. Tarımda veri tabanı oluşturularak ve devletin elindeki tüm veriler bir araya getirilmeli öncelikle havza bazlı,  daha sonra il ve ilçe hatta köy bazlı desteklemeye geçilmelidir. Yani devlet her yıl hangi ürüne yıllık ne kadar ihtiyacımız var önce bu belirlemeli sonra bu ürünlerin yetişeceği en uygun bölgeleri tespit etmeli ve ona göre destekleme yapmalıdır. Bugün hububat desteği Hakkâri için de aynıdır Edirne için de aynı. Hâlbuki her yöreye ve bölgeye o bölgenin yapısına uygun ürün için destek verilmelidir. Diğer bölge ve iller için de oranın yapısına uygun ürüne destek verilmelidir. Bırakın Türkiye’yi Konya gibi toprak olarak büyük illerde bile farklılık vardır. Kulu, Cihanbeyli, Yunak, Çeltik toprağı, iklimi, güneşlenmesi, nemi, rüzgârı ile Beyşehir, Seydişehir’inki bir değildir. Yine Bozkır, Hadim, Taşkent’in tarımsal verileri ve imkânları ile Ilgın, Kadınhanı, Sarayönü toprak yapısı bir değildir. Devlet coğrafî, biyolojik, meteorolojik, zirâî tüm verileri bir araya getirip il il, ilçe ilçe, hatta köy köy hangi ürün hangi yerde ekilmeli? Hangi ürün hangi yörede iyi yetişir? Bunu tespit edip ona göre destek vermelidir. Diğer bölgelerde o ürüne destek vermemelidir. 

  3. Ayçiçeği, mısır ve soya gibi ürünlerde ithâlât çok yapılmaktadır. Bu ürünlerin üretimi teşvik edilmelidir. Üretimleri için uygun alanlar belirlenip çiftçiye destek verilmelidir. Hayvancılık ve yem sanayi için vazgeçilmez olan ayçiçeği, mısır ve soya ekimi teşvik edilmelidir.

  4. Gıda güvenliği, sınır güvenliği kadar önemli kabul edilmelidir. Bunun için gıda denetimleri vatandaş ürünü yedikten sonra marketlerde, raflarda değil; üretim yerleri, fabrikalar ve imalathanelerin çıkışında başlamalı, ürün rafa ve vatandaşın evine gitmeden güvensiz gıdalar tespit edilip imha edilmeli, sorumlular cezalandırılmalıdır. 

  5. Tohum üretimi yabancıların eline ve insafına bırakılmayacak kadar önemlidir. Millî ve yerli tohumların üretimi teşvik edilmeli özellikle GDO’lu ve tohumların ülkemize girişi engellenmelidir. Bu kapsamda Devlet Üretme Çiftlikleri çiftçinin kaliteli ve güvenilir tohum ihtiyacını karşılayacak kapasite ve üretime yöneltilmeli, kaliteli damızlık hayvan üretimi için de Devlet Üretme Çiftlikleri etkin olarak kullanılmalıdır.

  6. Tarımda üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasında fahiş bir aracı kârı girmektedir. Tarlada 1-1,5 lira olan domates markette 6-7 liraya satılmaktadır. Bunun engellenmesi için çiftçinin özellikle pazarlama konusunda kooperatifleşmesi temin ve teşvik edilmelidir. Tarım kredi kooperatiflerinin pazarlama konusunda çiftçiye yardımcı olması sağlanmalıdır Çiftçinin kooperatifleşmesi desteklenmelidir.

  7. Satılan Şeker Fabrikaları üretime dönük kullanılmıyorsa tekrar devlet tarafından alınmalı ve şeker üretimi yapılmalı, bölgemiz çiftçisi için vazgeçilmez ürün olan şeker pancarı ekimi sağlanmalıdır.

  8. Toprak Mahsulleri Ofisi kuruluş amacına uygun olarak çiftçinin kara gün dostu gibi hareket etmesi sağlanmalı, hasat zamanı yeterli alım ve peşin ödeme yaparak çiftçiyi serbest piyasaya mahkûm etmemelidir.

  9. Doğanın bizlere emanet olduğunu düşüncesiyle ekolojik, organik ve sürdürülebilir tarım politikaları teşvik edilmelidir.”

Büyükyılmaz konuşmasının son bölümünde ise; “Tüm çiftçi kardeşlerimize hayırlı, bol rahmetli bir tarım sezonu ve bereketli ve hayırlı harmanlar, kazançlar diliyorum. Konyalı hemşehrilerimizin Ramazan-ı şeriflerini tebrik ediyor, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum” dedi.

MUSTAFA ÜNÜVAR

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum