Abdullah Leblebici

Abdullah Leblebici

Bu nasıl bir edepsizlik, utanmazlık, rezillik

Bu nasıl bir edepsizlik, utanmazlık, rezillik

86 yıl boyunca müze olarak hizmet veren Ayasofya, Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi ismiyle kılınan cuma namazı ile 24 Temmuz 2020 tarihinde resmen ibadete açılmıştı.

Bu durum ülke içinde memnuniyet ile karşılanırken Hristiyan camiasının da tepkisini çekmişti. Sonuçta halen ibadet devam ediyor.

Üzerinde durmak istediğim konu Ayasofya nın kapısında yaşanan tahribatla ilgili. Ağaçları kutsal sayıp kemirenler, mermer tozu yutanlar. Gerçekten neler oluyor bize, nasıl bu hale geldik, ya da bu kafayla nereye gideceğiz sorularını zihnimize getiriyor.

Bütün bunları fırsat bilen Avrupa’ nın şımarık çocuğu Yunanistan Başbakanı, Ayasofya'nın kapısında yaşanan tahribat için UNESCO' ya şikâyet ediverdi.

Yunanistan’ ı yönetenler öyle çapsız, öyle beceriksiz ve korkak ki, söz konusu Türkiye olunca asla fırsatı kaçırmıyorlar.

Pireyi deve yapıyorlar.

SÜMELA

İşlerine öyle geldiği için Ayasofya yı kendilerinin gibi görüyorlar.

Bu arada bir başka hatırlatma yapacağım. Sümela manastırında, Türkiye tüm masraflarını karşılayarak S yıl süren bir restorasyon çalışması yaptı, tamamladı, yeniden ziyarete açtı.

Ayasofya ibadete açıldı diye Dünya yı ayağa kaldıranlar, Sümela manastırının restorasyonu için kör sağır ve dilsiz olmalarını yadırgamıyorum.

Karakterleri böyle,

Edepsizliklerini, utanmazlıklarını, rezilliklerini bu şekilde örteceklerini zannediyorlar. Ne yaparsanız yapın, biz kendimizden eminiz.

NEREYE GİDİYORUZ

Basından öğrendiğime göre, Ayasofya’ nın tahta kapısını kutsal diye parçalayanlar, ağızlarına atanlar ve mermer tozu yutanlar.

Bunları okuyunca aklım başımdan gitti. İnanmadım, birkaç kaynaktan teyit ettim, üzülerek ifade ediyorum ki, doğru.

Korkum şu, bütün bunları yapan inanlar kendiliğinden yapmıyor. Mutlaka söyleyenleri, akıl verenleri yönlendirenleri var.

Değilse insan durup dururken tahta parçalarını kutsal diye ağzına atar mı? ya da mermer tozu yutar mı?

Bu zekaya sahip insanlar, ülkemizin kilit noktalarında görevde ise, neler yaptırmazlar ki endişe ettiğim nokta bu.

Böyle bir durum söz konusu olur ise, dışarıda düşman aramaya gerek yok. En acımasızı içimizde demektir ki, işte o zaman vay halimize.

Nereye gittiğimiz belli değil demektir.

BİR ÖZELEŞTİRİ YAPAYIM

Okullarımız da zorunlu din dersi uygulaması yıllardır var. Gençlerimiz ve toplum her geçen gün daha modern, daha hümanist olması gerekirken tam tersi bir durum söz konusu.

Medya ve kanaat önderleri, kutsal olmayan şeyleri kutsala dönüştürdüğü için bu durum sadece bulunduğu ülkeyi ya da mekânı kuşatmış olmuyor, sonuçta her şeye tapılır hale geliniyor.

Tapınma ağırlıklı olarak da maddi konularda oluyor, yani para için her şey mubah hale getiriliyor ki, helal haram kavramları hiç akla gelmiyor, toplum dejenerasyona uğruyor.

Kişi varlıklı ise inanılmaz itibar görüyor.

Buda benden bir özeleştiri.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Abdullah Leblebici Arşivi