Beğenilme Arzusu ve Kendine Yabancılaşma
Günümüzde sosyal medya, popüler kültür ve dijital dünya, insanın kendini ifade etme biçimlerini köklü bir şekilde değiştirmiştir. Görünür olmanın ve beğenilmenin giderek daha büyük bir değer haline geldiği bu çağda, bireylerin kendilerine dair algıları ve kimlikleri de dönüşüme uğramaktadır.
Beğenilme arzusu, insana özgü bir ihtiyaç olsa da, bunun aşırıya kaçması durumunda bireyin kendine yabancılaşmasına yol açabiliyor. Peki, bu süreç nasıl işliyor ve modern insan neden giderek kendinden uzaklaşıyor?
Psikoloji’de beğenilme arzusu, bireyin topluma uyum sağlama ve sosyal kabul görme ihtiyacıyla ilişkilidir. İnsan doğası gereği ait olma, takdir edilme ve onaylanma ihtiyacı hisseder. Ancak günümüzün dijitalleşmiş dünyasında bu ihtiyaç, organik bir süreç olmaktan çıkıp sürekli beslenmesi gereken bir zorunluluğa dönüşmüş durumda. Özellikle sosyal medyanın etkisiyle, bireylerin kendilerini nasıl sundukları, nasıl algılandıkları ve nasıl değerlendirildikleri hayati bir önem kazanmış gibi görünüyor.
Instagram, TikTok, Twitter gibi platformlarda paylaşılan içeriklerin aldığı beğeni ve yorumlar, bireyin öz değer algısını doğrudan etkiliyor. Beğenilmek için idealize edilmiş bedenler, kusursuz görünen yaşamlar ve popüler olanın sürekli takip edilmesi gerektiği bir döngü yaratılıyor. Zamanla bireyler kendilerini bu onay mekanizmasına bağımlı hale getiriyor ve gerçek kimlikleriyle sosyal medya kimlikleri arasında bir uçurum oluşmaya başlıyor.
Beğenilme arzusunun baskın hale gelmesi, bireyin kendi iç dünyasını ihmal etmesine ve hatta zamanla kendine yabancılaşmasına neden olmaktadır. Kendine yabancılaşma, bireyin kendi değerlerinden, isteklerinden ve gerçek benliğinden uzaklaşarak dış dünyanın beklentilerine göre şekillenmesi anlamına gelir. Sosyal medya çağında bu durum, bireyin kendi kimliğini inşa etmek yerine, başkalarının görmek istediği bir versiyonuna dönüşmesiyle sonuçlanmaktadır.
Kendine yabancılaşan bireyler, gerçek hislerini ve düşüncelerini ifade etmekten kaçınır; çünkü dışlanma veya olumsuz değerlendirilme korkusu taşırlar. Sosyal medyada beğeni almak için kendini sürekli olarak değiştiren birey, en sonunda neyin kendisine ait olduğunu, neyin toplumsal beklentilerle şekillendiğini ayırt edemez hale gelir. Bu durum, kişinin zamanla kendisini sahte bir kimliğe hapsolmuş gibi hissetmesine ve kimlik krizine sürüklenmesine neden olabilir.
Beğenilme arzusunun esiri olan bireyler, kendi seçimlerini yapma konusunda giderek daha güçsüz hissediyorlar. Toplumsal normlara uymak adına özgün düşüncelerinden ve duygularından ödün veriyorlar. Bu noktada kendine yabancılaşma, sadece bireysel bir sorun olmaktan çıkıp toplumsal bir mesele haline gelmektedir.
Peki, birey kendine yabancılaşmadan beğenilme arzusunu nasıl dengeleyebilir? Öncelikle, kişinin kendisini olduğu gibi kabul etmesi ve dış onay mekanizmalarından bağımsız bir öz değer geliştirmesi önemlidir. Dijital dünyada geçirilen zamanı bilinçli bir şekilde yönetmek, sosyal medyada gösterilen hayatların birer illüzyon olduğunu fark etmek, kişinin kendini daha sağlıklı bir şekilde değerlendirmesine yardımcı olabilir.
Beğenilme arzusu insan doğasının bir parçasıdır; ancak bunun bireyi ele geçirmesine izin vermek, onun kendinden uzaklaşmasına neden olabilir. Modern dünyanın sunduğu sanal gerçeklik içinde bireyin kendi benliğini koruyabilmesi, içsel bir farkındalık ve bilinçli bir seçimle mümkündür.
Kendine dönüş, ancak bireyin dış dünyadan gelen baskıları sorgulaması ve kendi öz değerini içselleştirmesiyle sağlanabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.