'Başbakan Ve Yardımcılarının Bank Asya İle İlgili Yaptıkları Açıklamalar Suç'

'Başbakan Ve Yardımcılarının Bank Asya İle İlgili Yaptıkları Açıklamalar Suç'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Başbakan ve yardımcılarının Bank Asya ile ilgili yaptıkları açıklamaların suç olduğunu belirterek cezasının 2 yıldan 5 yıla kadar hapis olduğuna dikkat çekti. "Bir katılım bankası üzerinden...

CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, Başbakan ve yardımcılarının Bank Asya ile ilgili yaptıkları açıklamaların suç olduğunu belirterek cezasının 2 yıldan 5 yıla kadar hapis olduğuna dikkat çekti. "Bir katılım bankası üzerinden piyasalarda çok ciddi manipülasyonlar yapıyorlar. Yapılanlar alenen suçtur." diyen Öztrak, savcıları, SPK ve BDDK'yı göreve çağırdı. CHP olarak kamu bankalarının katılım bankacılığı yapmasına ilke olarak karşı olduklarını ifade etti.

Meclis'te basın toplantısı düzenleyen Öztrak, uzunca bir süredir ekonomide artan keyfiliğin, kuralsızlığın, bağımsız kurumların yıpratılmasının çok ciddi sıkıntılar oluşturacağını anlattığını hatırlattı. Recep Tayyip Erdoğan'ın hem cumhurbaşkanlığına çıkmak, hem de partisinin iplerini elinde tutmak için izlediği stratejiyle beraber ekonomi yönetiminde de keyfilik, kural tanımazlığın hızlandığını vurgulayan Öztrak, artık AK Parti içinde yürütülen iktidar mücadelesinde liyakatin değil, Erdoğan'a sadakatin geçer akçe olduğu günlerden geçildiğine dikkat çekti.

"KAMU BANKALARININ KATILIM BANKACILIĞI YAPMASINA KARŞIYIZ"

"İki gündür bazı siyasiler ve danışmanlar, Moody's'in bu gün açıklanacak notu ve bir katılım bankası üzerinden piyasalarda çok ciddi manipülasyonlar yapıyorlar. Yapılan alenen suçtur." diyen Öztrak, şöyle devam etti: "Recep Tayyip Erdoğan, 26 Temmuz'da bankanın adını da vererek bankanın mali durumu hakkında manipülasyon yaptı. Burada o ifadeleri tekrarlamayacağım. İlgilenen internetten kolaylıkla bulabilir. Recep Tayyip Erdoğan'ın kullandığı o ifadeler 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 74. maddesine göre alenen suçtur. Kanuna göre 'Hiç kimse medya vasıtasıyla; bir bankanın itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar verebilecek bir hususa kasten sebep olamaz ya da bu yolla asılsız haber yayamaz.' Kanunun hükmü gayet açık. Kanun başbakan bir bankanın itibarını kırabilecek, şöhretine ya da servetine zarar verebilecek haberler yayabilir demiyor. BDDK'nın görevini yapması ve bankacılık kanununu derhal uygulaması gerekir. Gelelim yapılan bu operasyonun ikinci ayağına. Ekonominin koordinasyonundan sorumlu başbakan yardımcısı katıldığı bir televizyon programında 'bir kamu bankasının Başbakan'ın hedefe koyduğu katılım bankası ile satın alma görüşmelerini yürüttüğünü' açıkladı. Her şeyden önce biz CHP olarak kamu bankalarının katılım bankacılığı yapmasına ilke olarak karşıyız. Özel sektör katılım bankacılığı yapabilir, ancak sermayesi kamuya ait bankaların katılım bankacılığı yapmasını biz prensip olarak uygun bulmuyoruz. bunun altını çizelim. Ben başbakan yardımcısının açıklamasını ilk duyduğumda Başbakan'ın bu katılım bankasını ucuza kapatmak için alenen bankacılık kanununu çiğnediğini düşündüm. Kaldı ki bu da büyük suç. Ancak daha başbakan yardımcısının açıklamalarının mürekkebi kurumadan başbakanın danışmanlarından biri çıktı ve 'Başbakan bu satın almaya asla izin vermez' dedi. Biz Anadolu topraklarında ikinci fetret dönemi başladı derken boşuna söylemiyoruz. Siyaseten hiç bir sorumluluğu olmayan seçilmemiş bir danışman, kamuoyu önünde çıkıp da siyasi sorumluluk taşıyan bakanı yalanlayabilir mi? AKP'nin elinde devlet yönetimi bu hallere düştü. Başbakan, kendi yardımcısına kamuoyu önünde ayar vermek amacıyla, danışmanına bunları söylettiyse bunun da devlet adabımızda yeri yoktur."

"SAVCILAR, SERMAYE PİYASASI KURUMU VE BDDK HAREKETE GEÇMELİDİR"

AKP iktidarının kendi içindeki bu mücadelenin halka açık bir şirketin hisse senetleri fiyatını adeta asansöre döndürdüğünün altını çizen Öztrak, "Tüm bu manipülasyonlar yapılırken, nihayet dün öğleden sonra bu hisseye ait tahtanın kapatılması akıl edilebildi. Ancak bu arada pek çok yatırımcı da ciddi zararlar yazdı. Bu bankanın kanunsuz bir işlemi varsa, bu bankanın mali durumunda bir zafiyet varsa yapılacaklar hukuk çerçevesinde bellidir. Bunu kim yapmaz ve görevini savsaklarsa bu suçtur. Ama bir bankanın kasten Başbakan ve danışmanı tarafından mali güçlüğe düşürülüp, siyaseten linç edilmesi de suçtur. Suçlular hakkında gereği derhal yapılmalıdır. Benim küçük yatırımcıya tavsiyem, başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bu manipülasyonu yapanlar hakkında derhal suç duyurusunda bulunsunlar. Burası bir kanun ve hukuk devleti ise herkes hakkını hukukunu arasın. Ben de buradan cumhuriyetin savcılarına, sermaye piyasası kurumuna ve BDDK'ya yukarıda açıkladığım her iki konuda da suç duyurusunda bulunuyorum. Bu arada artık hiç kimse Türkiye'ye dışarıdan nitelikli, kalıcı sermaye girişi beklemesin. Yine hiç kimse sermaye piyasalarında derinleşme ya da İstanbul'un finans merkezi olmasını aklından bile geçirmesin. Bu konularda büyük laflar etmesin. Başbakanın, bakanlarının ve danışmanlarının manipülasyon yaptığı bir ekonomiye sadece kısa vadeli sıcak para gelir." diye konuştu.

"PARALEL DEVLET, BU KİRLİ BAGAJI MİLLETİN GÖZÜNDEN KAÇIRMANIN BAHANESİ OLDU"

12 yıldır tek başına iktidar, devletin her tarafına sinmiş, tüm bürokrasiyi kendine göre şekillendirmiş artık statükonun bizzat kendisi olmuş Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim kampanyasında 'paralel devletten' şikâyet ettiğine dikkat çeken Öztrak, "Bu şikâyetin sahibine 12 yıldır sen orada ne yaptın? diye sorarlar. Eğer bugün devlet içinde bir devlet varsa, bunda senin sorumluluğun yok mu? Bu iddiaların doğruysa görevini ihmal etmiş, başka işlerle meşgul olmuşsun demektir. 12 yıllık iktidarında kendine verilmiş emanete ortak çıkaran, devletin varlığını ve birliğini koruyamadığını itiraf eden birinden cumhurbaşkanı olur mu? Elbette olmaz. Aslında geçtiğimiz yıl aralık ayında AKP evinde kavga çıkmasaydı bu paralel edebiyatı da olmayacaktı. Kavgalı evden birtakım yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortaya saçıldı. Cumhurbaşkanlığına adaylığını koyan Recep Tayyip Erdoğan savcıların hazırladığı bu yolsuzluk iddialarının yer aldığı fezlekeleri sudan bahanelerle TBMM'den kaçırmak için elinden geleni ardına koymadı. Paralel devlet, bu kirli bagajı milletin gözünden kaçırmanın bahanesi oldu. Bu gelişmeler bu adayın bu kirli çamaşırların yargı önüne gelmesinden çok korktuğunu gösteriyor. Dolayısıyla bu adayın kibir hastalığı yanında ciddi korkuları da var. Ben çok açık söyleyeyim milletçe hastaneye düşmeden önce, milletin kendine ve Recep Tayyip Erdoğan'a yapacağı en büyük iyilik onu, o şişmiş egosu ve korkularıyla beraber, derhal istirahate göndermektir. Liderin hata ve noksanlarının söylenmediği, iktidarın emirlerinin hukuk ve kural tanınmadan sorgusuz, sualsiz yerine getirildiği rejimin adı demokrasi değildir, o rejimin adı diktadır, diktatörlüktür. Bu emirleri hukuk ve kural tanımadan yerine getirenler de devletin bürokratı veya kadroları değil, AKP'nin kahverengi gömleklileridir. Her kim ki o kahverengi gömleği sırtına giyer, günü geldiğinde hukuk önünde, adalet önünde yaptıklarının hesabını teker, teker verir. Bu, bakan da olsa, vali de olsa, müsteşar da olsa, müstahdem de olsa böyledir." şeklinde konuştu. CİHAN

Kaynak:

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.