Avrupa Birliği ve Türkiye -7-
AVRUPA BİRLİĞİ, EKONOMİK ORTAKLIK MI, YOKSA SİYASİ BİR BİRLİK MİDİR?
AET Komisyonu Eski Başkanlarından Dr. Walter Hallstein: “Biz asla iktisatçı değiliz. Biz politikacıyız. İktisadi bağlarımız nihaî olarak politik bir Avrupa birliğine götürecektir” demiştir. AT’ın kurucu üyelerinden Lüksemburg Başbakanı Jacques Santer: “AT, sadece ekonomik değil, politik bir birliktir” diyerek, Topluluğun amacını ve yönünü ortaya koymuştur. Bütün bunlara benzer ve bu yönlü beyanlar, AT’ın siyasi bir birlik olduğunu ortaya koyan belgelerdir. AT ilk olarak ekonomik birliği sağlamak üzere harekete geçmiş olup, zaman içinde siyasi birliğin oluşması için çaba harcamıştır. Hatta Topluluğun ilk adı Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) iken, daha sonra “ekonomik” kelimesi kaldırılarak Avrupa Topluluğu (AT), daha sonra da Avrupa Birliği (AB)’ne dönüşmüştür. AB’nin son, ama esas amacı siyasi bir birliğin sağlanmasıdır.
Avrupa Birliği’nin Siyasi Yapısı Nedir?
Hugo bir konuşmasında: “Bir gün mutlaka Avrupa Kardeşliği kurulacak ve böylece üstün bir birliğin temeli atılacak” demiştir. AB yetkilileri de yıllar önce şöyle diyorlardı: “Biz üç temel değer üzerine Avrupa’yı inşa etmeye çalışıyoruz. Biri tam kapitalizm, diğeri gerçek demokrasi, sonuncusu ise Hıristiyanlık. Bunlar bizi birbirimize bağlanmamızı sağlayan ortak noktalardır.”
AB’nin kuruluşunu belgeleyen Roma Anlaşması’nın 40-45’nci maddelerinde “millî nizamlar yerine ortak nizamlar konulacaktır” denilmektedir. AB, ortak nizamların tesisi ile tek merkezden yönetilecektir. AB’nin siyasi yapısı dört temel üzerine bina edilmiştir.
1) Demokrasi (Ülkelerarası Ortak Parlamento),
2) Coğrafi Birlik,
3) Ekonomik Birlik (Gümrük duvarlarının kaldırılması ve tek para), ekonomide kapitalist sistemde birlik esastır.
4) Dini Birlik (Hıristiyanlık)
Roma Anlaşması’nın esasları ve AB yetkililerinin açıklamaları Avrupa Tek Pazarı’ndan ziyade, Avrupa Tek Devleti’nin kuruluşunu amaçlamaktadır. Yani AB’nin siyasi yapısı Avrupa Birleşik Devletleri (İkinci ABD)’nin kurulmasıdır.
Avrupa Birliği’ne Girerken Hukuki Değişim
Bir ülke, Avrupa Birliği’ne girebilmesi için mutlaka Millî Anayasa’sında ve kanunlar da değişiklikler yapmak zorundadır. Çünkü Roma Anlaşması hükümleri gereği “millî nizamlar yerine ortak nizamlar konulacaktır.”
AB’ye girmeye karar veren ülkeler, millî nizamlarla ilgili hukuki kuralları ve en önemlisi millî devlet ilkesini terk edip, ortak nizamlarla ilgili hukuki kuralları ve ortak devlet ilkesini kabullenerek, Roma Anlaşması ve Topluluk hukuku kuralları doğrultusunda gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadırlar.
Avrupa Birliği’nin tam üyesi olmak için gerekli hukuki düzenlemeleri yapan bir ülke, egemenlik haklarının, yasama, yürütme ve yargı haklarının büyük bölümünü devretmiş olacaktır. Avrupa Birliği’nde bütün kararlar tek merkezde, yani Brüksel’de alınacak ve millî hükümetler, bu kararlara kesin kez uymak zorunda kalacaklardır.
Devam Edecek
AET Komisyonu Eski Başkanlarından Dr. Walter Hallstein: “Biz asla iktisatçı değiliz. Biz politikacıyız. İktisadi bağlarımız nihaî olarak politik bir Avrupa birliğine götürecektir” demiştir. AT’ın kurucu üyelerinden Lüksemburg Başbakanı Jacques Santer: “AT, sadece ekonomik değil, politik bir birliktir” diyerek, Topluluğun amacını ve yönünü ortaya koymuştur. Bütün bunlara benzer ve bu yönlü beyanlar, AT’ın siyasi bir birlik olduğunu ortaya koyan belgelerdir. AT ilk olarak ekonomik birliği sağlamak üzere harekete geçmiş olup, zaman içinde siyasi birliğin oluşması için çaba harcamıştır. Hatta Topluluğun ilk adı Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) iken, daha sonra “ekonomik” kelimesi kaldırılarak Avrupa Topluluğu (AT), daha sonra da Avrupa Birliği (AB)’ne dönüşmüştür. AB’nin son, ama esas amacı siyasi bir birliğin sağlanmasıdır.
Avrupa Birliği’nin Siyasi Yapısı Nedir?
Hugo bir konuşmasında: “Bir gün mutlaka Avrupa Kardeşliği kurulacak ve böylece üstün bir birliğin temeli atılacak” demiştir. AB yetkilileri de yıllar önce şöyle diyorlardı: “Biz üç temel değer üzerine Avrupa’yı inşa etmeye çalışıyoruz. Biri tam kapitalizm, diğeri gerçek demokrasi, sonuncusu ise Hıristiyanlık. Bunlar bizi birbirimize bağlanmamızı sağlayan ortak noktalardır.”
AB’nin kuruluşunu belgeleyen Roma Anlaşması’nın 40-45’nci maddelerinde “millî nizamlar yerine ortak nizamlar konulacaktır” denilmektedir. AB, ortak nizamların tesisi ile tek merkezden yönetilecektir. AB’nin siyasi yapısı dört temel üzerine bina edilmiştir.
1) Demokrasi (Ülkelerarası Ortak Parlamento),
2) Coğrafi Birlik,
3) Ekonomik Birlik (Gümrük duvarlarının kaldırılması ve tek para), ekonomide kapitalist sistemde birlik esastır.
4) Dini Birlik (Hıristiyanlık)
Roma Anlaşması’nın esasları ve AB yetkililerinin açıklamaları Avrupa Tek Pazarı’ndan ziyade, Avrupa Tek Devleti’nin kuruluşunu amaçlamaktadır. Yani AB’nin siyasi yapısı Avrupa Birleşik Devletleri (İkinci ABD)’nin kurulmasıdır.
Avrupa Birliği’ne Girerken Hukuki Değişim
Bir ülke, Avrupa Birliği’ne girebilmesi için mutlaka Millî Anayasa’sında ve kanunlar da değişiklikler yapmak zorundadır. Çünkü Roma Anlaşması hükümleri gereği “millî nizamlar yerine ortak nizamlar konulacaktır.”
AB’ye girmeye karar veren ülkeler, millî nizamlarla ilgili hukuki kuralları ve en önemlisi millî devlet ilkesini terk edip, ortak nizamlarla ilgili hukuki kuralları ve ortak devlet ilkesini kabullenerek, Roma Anlaşması ve Topluluk hukuku kuralları doğrultusunda gerekli düzenlemeleri yapmak durumundadırlar.
Avrupa Birliği’nin tam üyesi olmak için gerekli hukuki düzenlemeleri yapan bir ülke, egemenlik haklarının, yasama, yürütme ve yargı haklarının büyük bölümünü devretmiş olacaktır. Avrupa Birliği’nde bütün kararlar tek merkezde, yani Brüksel’de alınacak ve millî hükümetler, bu kararlara kesin kez uymak zorunda kalacaklardır.
Devam Edecek
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.