Şevki Çobanoğlu

Şevki Çobanoğlu

Avrupa Birliği ve Türkiye -25-

Avrupa Birliği ve Türkiye -25-

TÜRKİYE İÇİN AB HAYAL

Türkiye’de Avrupa Birliği’ne üye olmak için çaba sarf eden gerek şahıslar gerekse kurumlar bir hayalin peşinde koşmaktadırlar. Türkiye’nin AB’ye kabul edilmeyeceği gün gibi açıktır. AB yetkilileri bu durumu her fırsatta açık bir biçimde dile getirmektedirler. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girme çabaları çok sinsi tuzaklarla doludur.
Papa II. Jean Paul: AT sadece ekonomik ve siyasi bir birlik olarak kalmamalı, gelecekte oluşturulacak Birleşik Avrupa’nın Hıristiyanlıkla özdeşleşmiş, gelenekçi bir toplum olması gerektiği inancındayım. AT’a Hıristiyan olmayan giremez. (Zaman 20. 10. 1990)
Nicolas Sarkozy (Fransa Cumhurbaşkanı): Türkiye Avrupa’ya ait değil. Birçok Avrupalı böyle bir Avrupa’yı tehdit olarak görüyor. AB sınırları görülmeyecek kadar büyüdü. (17 Şubat 2006)
Türkiye’nin üyeliği ne Avrupa Birliği’ne ne de kendisine yarar sağlar. Türkiye’nin gerçek yeri (Avrupa Birliği) değil, Ortadoğu’dur. (Mehmet Ali Birand, Röportaj, Posta, 25. 02. 2011)
Franz Fischler (Eski AB Komiseri): Türkiye bir sorun. Müzakereler ne kadar uzun sürerse sürsün, sonunda Türkiye’nin AB’ne katılımına ilişkin referandumlar yapılacak ve bunlardan biri mutlaka olumsuz sonuç verecek. Hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir şey kararlaştırıldı. (Die Presse Gazetesi, Avusturya - 14. 12. 2007, internethaber. com)

AB HIRİSTİYAN KULÜBÜ

ROGER GARAUDY (Fransız asıllı Müslüman düşünür)

AT, Maastrich Anlaşması’nın metninde Atlantik Birliği ve ABD gibi Avrupa Birleşik Devletleri’dir. AT, bir ekonomi topluluğudur.
Bugün AT ve dünya ekonomi pazarı ABD hakimiyeti altındadır. Serbest piyasa monoteizmi insanları sömürme amacına yöneliktir. AT insanları köleleştirmektedir. Müslüman ülkeler kendi aralarında bir ortak pazar teşkil edebilirler. Bizim düşmanımızı dünya piyasasını elinde bulunduran serbest piyasa dinine ve ABD hakimiyetine karşı çıkmakla olur. Bugün Batı çok tanrılıdır. Para, ekonomik büyüme, gelişme, güç, pazar bunların hepsi Batılıların tanrılarıdır. (Milî Gazete, 13. 4. 1993)

Roger Garaudy: “Birleşik Avrupa fikri İslâmiyet ve Osmanlı’ya karşı duyulan korkudan doğdu”

PARİS - Almanya’da yayınlanan “Sacala Dergisi”nin Ocak-Şubat ayı (1993) özel İngilizce nüshasında, Avrupa Birliği fikrinin 8 ve 9. yüzyıllarda İslâmiyetin güçlü ilerleyişinden, 15 ve 16. yüzyıllarda ise Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesinden doğan korkunun eseri olduğu kaydedildi.
Söz konusu yazıyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz Fransız asıllı Müslüman düşünür Roger Garaudy, AT’yi “büyük patron Amerika’nın sayesinde, Birleşmiş eski sömürgeciler” olarak nitelendirilirken, Fransız İslâm Birliği eski Başkanı Yusuf Leclerc de “AT Bir Hıristiyan Kulübüdür” dedi.

SACALA’DAKİ YAZI

Sacala Dergisi’nde Herfried Münkler tarafından kaleme alınan yazıda, “Birleşik Avrupa” kavramının ilk defa Şarlman yönetimi zamanında önem kazandığı ve bu dönemde “Avrupa” ve “Hıristiyanlıkın” eş anlamlı kelimeler halinde kullanılmaya başlandığı ve İslâmiyetin ilerleyişine karşı bir reaksiyon olarak ortaya çıktığı ileri sürüldü.
Yazıda Avrupa Topluluğu’nun İslâmiyetin ilerleyişine karşı kurulduğunu ispat etmek istercesine Şarlman’ın, Abbasi Halifesi Harun Reşid’in bir elçisinden hediyeler alışını gösteren bir tablo kullanıldı.
Yazar Münkler, ekonomik, kültürel temaslar ve politik kararların Avrupa Kıtası’nın sınırlarını çizdiğini belirterek Avrupa Birliği fikrini ortaya çıkaran diğer faktörleri ise, Avrupalı olmayan güçlerin kıtayı hakimiyetleri altına almaları tehlikesi, 8’inci ve 9’uncu yüzyıllarda güçlü İslâm’ın ilerleyişi, 15’inci ve 16’ıncı yüzyıllarda ise Osmanlı İmparatorluğu’nun yayılması korkusu olarak sıraladı.

ROGER GARAUDY’NİN GÖRÜŞLERİ

-Almanya’da yayınlanan hükümet yanlısı Sacala isimli dergi Avrupa Birliği fikrinin İslâmiyete bir tepki olarak ortaya çıktığını iddia ediyor. Sizce bu doğru mudur?
- Sacala ile aynı düşüncede değilim. Bana göre Avrupa Birliği dini bir problem değildir, siyasi bir problemdir.
Gerçek olan şudur: 12’ler Avrupa’sı eski sömürgeciler kulübüdür. Sömürgeciliğin öncüleri olan İspanya ile Portekiz birlikte diğer tarafta Fransa, İngiltere, Almanya ile İtalya sonradan aynı sömürgeci düşüncenin içinde olmuşlardı. Fakat bu yeni gelişme şaşırtıcı oldu. Bu eski sömürgeciler arasında acımasızca bir rekabet vardı. Şimdi bu eski sömürgeciler bugün birleştiler. Kimin sayesinde? Tabii ki büyük patron Amerika’nın. Öyle ki ilk defa dünya hiyerarşi düzeninde birleşmiş bir sömürgecilik görüyoruz. Hem de totaliter şekilde. Tam ABD’ye uygun şekilde. Bu çerçeve içinde Avrupa küçük bir kırıntıdan ibarettir. ABD eski Başkanı George Bush ortaya atmıştı. Birleşik Alaska pazarı fikrini ateş toprağı üzerinde. İncelerseniz göreceksiniz. Maastricht Anlaşması’nda 3 defa yer alır. Birleşik Avrupa, Atlantik Paktı Anlaşması’na destek olacak. Bu demektir ki, günümüz Avrupa’sı Avrupa değil, Amerika Avrupa’sıdır. Amerikan emperyalizmi altına girdiğini açıkça söyleyebilirim. Ama İslâmiyete tepki için kurulmuş olması fikrini tam yerinde bulmuyorum.
- Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da ilerleyişinden telaşlanan Hıristiyan dünyasının bir tepkisi olarak kurulduğu iddiasına ne dersiniz?
- Katoliklerin paniğinden bahsetmek bir yanılgı olur düşüncesindeyim. Şimdi Osmanlı İmparatorluğu yok. Onun ilerlemesi de yok. Avrupa kıtasında tek Müslüman ülke Bosna-Hersek var. Bunun idarecisi İzzet Begoviç, korunmasını da Amerika istiyor. Aslında ABD ele zor geçen bir fırsatı yakalamış. Müslüman ülkeleri kendisine muhtaç etmek ve açıkçası biraz daha yalvartmak için.
ABD olsun, Avrupa olsun, Avrupa kıtasında bir Müslüman ülkeyi barındırmamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Mesela Bosna-Hersek’deki savaşı ve yangını durduracağı yerde, Bosnalı Müslümanları mülteci olarak, sığınmacı olarak ülkelerine kabul ediyorlar. Bosna-Hersek’in boşalması ve oradaki Müslümanların dağılması için her türlü entrikayı çeviriyorlar. Peki niçin Irak-Kuveyt savaşında böyle davranmadılar?
Bu durum gerek Amerika’nın gerekse Avrupalının gerçek yüzünü göstermeye yetmiyor mu?
- Avrupa’nın sınırları coğrafi olarak değil de dini olarak çizlmiştir diye yazan Sacala Dergisi’nin doğruluk derecesi sizce nedir?
Doğru, bir Hıristiyan Avrupa’sı mevcut. Avrupa’nın sınırları çizilirken, coğrafi olarak değil de Hıristiyan ağırlıklı olarak yapıldığı tarihi bir iddiadır. 1946, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Almanya, Fransa, İtalya gibi büyük Avrupa ülkeleri tarafından idare edilen Avrupa kıtası Hıristiyan demokratlar tarafından idare edilmesi, Mösyö Adenauer, de Gaspari ve Fransız Robert Shumann, bunlar Hıristiyan Demokratlardı. Tabii durum böyle olunca sınırların da Hıristiyan düşüncesine uygun şekilde yapılmış olması doğru olabilir.

YUSUF LECLERC’İN SÖZLERİ

- Sacala isimli dergi, “Avrupa Birliği” fikrinin İslâmiyete bir tepki olarak ortaya çıktığını iddia ediyor; sizce bu görüş doğru mudur?
- Sacala Dergisi’nin iddia ettiğine göre, Avrupa Birliği, İslâmiyetin yayılmasına ve onun sınırlarının genişlemesine set çekmek için kurulduysa ve yine yalnız kuruluş sebebi bu ise, bizlerin iman ettiği yüce dinimiz için çok hoş bir şey, bizim için gurur verici bir durum.
- Aynı yazıda “Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da ilerleyişinden telaşlanan Hıristiyan dünyasının bir tepkisi olarak kararlaştırıldığı iddiası var, buna ne dersiniz?
- Tamamen haklı derim. Avrupa’nın sınırları coğrafik değildir. Hıristiyan kültürü desteklidir. Bu konuda da değişik sebepler göstererek AT’a tam üye olarak Türkiye’yi almamak için gösterilen gerekçeler, mesela Yunanistan ve Portekiz’e gösterilebilirdi. Buda Avrupa Topluluğu’nun bir Hıristiyan Topluluğu olduğunu ve Hıristiyanlık üzerine çizilmiş sınırlarla çevrili olduğunu gösteren elde en sağlam bir belgedir. Tebaasının yüzde 99’u Müslüman olmasından dolayı Türkiye resmen dışlanmıştır.
    Hıristiyan Avrupa Topluluğu’nun her türlü lüks ve konforu vardır. Ama mutlu değildir. Huzurlu değildir. Ama öbür tarafta İslâmiyete inanan insanlar türlü zorluklar içinde yaşasalar bile huzurludurlar. Çünkü insanlığın isteklerine cevap verebilen tek hak yol İslâmiyettir. (Türkiye, 20. 3. 1993)

BELGE

Avrupa Parlamentosu adına görev yapan sürekli komite, 1 Temmuz 1983 tarihinde yaptığı 35. olağan oturumunda, “Parlamenter Demokrasi Prensipleri Üzerine” 800 (1983) sayılı bir karar kabul etmiştir. Kararın 6. maddesinin “Sosyal ve mesleki hayat” başlığı altındaki A bendi aşağıdaki hükmü ihtiva etmektedir.
“Özellikle demokrasinin geleceğinin bağlı olduğu gençliğe, kökleri derin olarak Yunan-Roma ve Yahudi-Hıristiyanlıkta bulunan Avrupa kültürünün asil mirasçıları oldukları idealini yerleştirmek, ancak bunun etnik veya kültürel bir üstünlük veya münhasiriyet değil, tersine insanlık haysiyetine dayalı bir evrensellik olduğu bilincini aşılamak amacıyla okulda ve okul ötesinde demokrasi için eğitim gereklidir”
Son

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şevki Çobanoğlu Arşivi

Vergi

31 Mayıs 2014 Cumartesi 06:00