Anadolunun iki kalesi: Konya ve Malatya

Anadolunun iki kalesi: Konya ve Malatya
Anadolu Selçuklu Devletine 212 yıl başkentlik yapmış Konya ile Selçuklu Devleti için en önemli kentlerin başında gelen Malatya arasında, kültürel anlamda büyük bir bağ bulunuyor. Anadolunun kalesi olarak görülen 2 kent arasında kültürel alışveriş sürüyor

8 bin yıllık geçmişe sahip olan, tarih sahnesinde ayrı bir önemi bulunan ve yemek kültürü de çok zengin olan Malatya, Anadolu'nun kavşak noktası olması ve farklı medeniyetlere de ev sahipliği yapması bakımından, Konya ile benzer özelliklere sahip olarak anılıyor. Kültürel özellikleri, yaşayış biçimleri de birbirine benzeyen iki şehrin insanları arasında önemli oranda kültürel bir alışveriş yaşanıyor. Konya'da yaklaşık 4 bin 500 civarında Malatya nüfusuna kayıtlı vatandaş yaşıyor. Malatya'da ise yaklaşık bin 500 civarında Konyalı vatandaş yaşamını sürdürüyor. Malatya'da yaşayan Konyalılar, Malatyalılar'a Konya kültürünü ve yemeklerini tanıtırken; Konya'da yaşayan Malatyalılar'da Malatya kültürü ve yemeklerini Konyalılar'a tanıtıyor. İki şehir arasındaki birliktelik duygusu sağlamlaştırılırken, kültürel alışverişin bundan sonraki süreçte de devam ettirileceği söyleniyor.

İKİ ŞEHRİN KÜLTÜRÜNÜ BİRBİRİNE TANITIYORUZ

Konya Malatyalılar Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Recep Özgül,  dernek faaliyetlerini  6-7 ay önce başlattıklarını hatırlattı. “Amacımız, hemşehrilerimizin Konya'da da gelenek ve göreneklerini devam ettirmesidir” diyen Özgül, şunları söyledi: Malatya ve Konya çok özel şehirlerdir. Hemşehri dernekleri bulundukları illerde doğup, büyüdükleri toprakların kültürünü yaşatırken; aynı zamanda kültürel alışverişe de katkı sağlıyor. Konya ile Malatya arasında sıkı bir bağ var. Biz, Konya'da tıpkı Malatya'da yaşıyormuş gibi mutluluk duyuyoruz. Komşularımıza Malatya kültürünü anlatıyoruz, onlardan Konya kültürünü öğreniyoruz. Kültürler harmanlandıkça ortaya daha güzel şeyler çıkıyor. Komşularımıza, çalışma arkadaşlarımıza ve Konyalı dostlarımıza Malatya'ya gidince yöresel ürünlerimizden getiriyoruz. Konya'dan Malatya'ya gidince ise Konya'nın yöresel ürünlerinden götürüyoruz. Bugün Malatyalılar, Konya'yı, Konyalılar da bu kültürel alışverişten artık Malatya'yı daha yakından dinleyebilme ve tanıyabilme imkânı buluyor. Düzenlediğimiz çeşitli etkinlikler ile Konya'da yaşayan hemşehrilerimizi bir araya getiriyor, hasret gideriyoruz. Etkinliklerimize çoğunlukla Konyalı vatandaşlarımız da katılıyor. Bu tarz etkinliklerin ve kültürel aktarımın devam ettirilebilmesi adına dernek olarak faaliyetlerimize daha da hız vereceğiz.”

MALATYA'DA ETLİ YEMEK KÜLTÜRÜ AĞIRLIKLIDIR

Malatya'nın çok zengin bir yemek kültürüne sahip olduğunu dile getiren Recep Özgül, Malatya'nın kayısısının yanı sıra; analı kızlı tiritli dolma küfte (köftesinin), içli köftesinin, mercimekli içli küftesinin, nahna (lahana) sarmasının, ayranlı kiraz yaprağı küftesi (köftesinin), pirpiriminin, balcanlı küftesinin, gendime çorbasının, Malatya kömbesinin, kağıt kebabının, Malatya yumru köftesinin,  Malatya usulü sıkma küftesinin, Malatya ıspanaklı erik eşgilinin, Malatya patlıcan tavasının, kaburga dolmasının, karın bumbarının, etli hamurdan kebabının, pirpirim cacığının, yağlı ve açık ekmeğinin, un kurabiyesinin, kayısı tatlısının meşhur olduğunu ifade etti. Özgül, “Malatya'da çoğu yemek etli yapılır. Doğu bölgesinde et kültürü çok gelişmiştir. Neredeyse çoğu yemek etle yapılır. Doğu bölgesinin büyük kısmında böyle bir gelenek vardır. Bu yemeklerin büyük bir kısmını Konya'da da yapmaya özen gösteriyoruz. Özellikle Konyalı hemşehrilerimizi bu lezzetleri tatması için de misafir ediyoruz” şeklinde konuştu.

TOPRAKLARI SU ALTINDA KALAN MALATYALILAR KONYA'YA YERLEŞTİ

Konya'da yaklaşık 4 bin 500 Malatyalı'nın yaşadığını dile getiren Özgül, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Malatya'nın tarihi Hititlere dayanır. Merkez ilçenin 4 km yakınında Aslantepe Höyüğü’nde M.Ö. 8. asra ait Hitit Sarayı çıkmıştır. Hititlerden sonra bu bölgeye Hitit asıllı Kargamış Krallığı, Mitanniler, Hurriler, Sami Babilleri, Asurlular, Medler ve M.Ö. 6. asırda Persler, daha sonra Kommagene Krallığı, Pontus Krallığı, Patlar, Sasaniler ve Romalılar hâkim olmuştur.  M.S. 395’te Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Malatya, Doğu Roma’nın (Bizans) payına düşmüş, Bizanslılar Malatya’yı eyalet merkezi yapmıştır. Habib İbn-i Mesleme komutasındaki İslâm ordularının Malatya’yı fethetmesinin ardından kent 655-712 ve 735-757 arasında 79 sene İslâm Devletinin sınır şehri olmuştur. İslâm Devletindeki iç çekişmeleri fırsat bilen Bizanslılar, Malatya’yı işgal etmişlerse de 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra 1085’te Selçuklular Malatya’yı fethetmiştir. Malatya, 1135-1175 seneleri arasında 40 sene boyunca Selçuklulara bağlı Danişmendoğulları’nın başkenti olmuştur. Kent, Selçuklulardan sonra İlhanlılara ve daha sonra Memlûklulara geçmiş, 1516’da Yavuz Sultan Selim Han Memlûk Devletine son verince Malatya, kesin olarak Osmanlı Devleti’ne katılmıştır Malatya, yıllar boyu tarih sahnesinde önemli bir yere sahip olmuştur. Tcaret ve kültür alışverişlerinin yapıldığı yolların kavşak noktasında bulunması, Malatya'nın tarihi ve kültürel önemini artırmıştır. Konya ile Malatya'nın da pek bilinmeyen bir bağı vardır. Karatay'da Yeni Kent Mahallesi var. Malatya'da bir ara topraklarımız, suyun altında kalmış. O olaydan sonra Malatyalılar'ın bir kısma eski adıyla Yeni Kent köyüne yerleşmişler. Bu göç olayı Turgut Özal iktidarı döneminde olmuş. Konya’nın kup kuru çölü andıran coğrafyasına getirildiklerinde ilk yaptıkları iş köyün tamamını yeşillendirmek olmuş. Her tarafa kayısı ağacı dikmişler. Yolu bu tarafa düşenler, bölgedeki değişimi görünce gözlerine inanamamışlar. Çölde serap gördüklerini sanmışlar. Barajzede Malatyalılar, bu yönleri ile komşu köylere de örnek olmuşlar. O güne kadar gölgesinden bile istifade etmek için ağaç dikmeyen bölge insanı onların sayesinde ağaç dikmeye başlamış.”

14-10.jpg

KONYA'NIN DEĞERİ SADREDDİN KONEVİ'DE MALATYA'DA DOĞDU

1208 yılında Malatya'da doğan Sadreddin Konevi'nin Konya için ayrı bir değer olduğunu ve kendilerinin de bu yüzden Konya'yı ve Konya halkını çok sevdiğini söyleyen Özgül, “Konevi Hz. Konya'da döneminin en büyük alimlerindenmiş. Sadreddîn-i Konevî 13. yüzyılda Konya’da yaşamış büyük ilim, fikir ve tasavvuf üstadı, insan-ı kâmildir. Zamanında Konya’nın en büyük alimi ve şeyhi imiş. Ekberiye geleneğinin kurucusu ve  temsilcisi idi, Şeyhi Kebir olarak diye anılırmış.

Konevi , oğlu Ali Han’ın hastalığının iyileşmesine vesile olduğu için Hace-i Cihan tarafından tahsis edilen Meram Çeşme Kapıdaki Konakta müderrisliğe başlamış. Burada, âlim ve seçkin insanlara Camiul- Usul, Ahkâmu’l- Kübra, tefsir ve tasavvuf dersleri vermiş. Sağlığında oturduğu konak, vefatından sonra cami, hanikah, imaret, mektep ve türbeden oluşan Sadreddin Konevi mamuresi haline gelmiş. Sultan II. İzzeddin Keykavus, Sadreddin Konevi’yi, Konya’dan Denizli’ye giden Ahi Evreni getirmesi için görevlendirmiş, Konevi’de Denizli’ye giderek Ahi Evreni tekrar Konya’ya getirmiş. Konevi, şöhretini Konya'da elde etmiş. Sadreddîn-i Konevî ile Hz. Mevlânâ'nın dost olduğu, bir çok önemli davet ve toplantılarda birlikte bulundukları, aralarında cereyan eden karşılıklı ikram, incelik ve tevazu sahneleriyle dolu bir ömür yaşamışlar. Mevlânâ'nın cenâze namazını Sadreddîn-i Konevi kıldırmış. Türbesi Konya'dadır” dedi.

EMRE ÖZGÜL

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.