68 Kuşağı Gençlik
Hatıralar canlanıyor yazı serisi
Zaman zaman bir deyim veya atasözü gibi duyarsınız, “68 kuşağı gençlik” diye… Ne demek 68 kuşağı gençlik… Bu kelimeler yumağı niçin zaman zaman kullanılmaktadır? Bu kelimelerle tanımlanmak istenen gençlik nasıl bir gençliktir? Bu geçliğin özellikleri nelerdir? Bu ve benzer sorular kafanızda dolaşır durur.
1968’de yüksek öğrenimime Ankara gibi bir büyük şehirde başlayan, uzun zaman gençlik hareketlerinin içinde ve hatta başında bulunan bir kardeşiniz olarak zannederim en güzel tanımlamayı en güzel ben yapabilirim. Çünkü o günkü gençliğin ve olayların içinde bire bir yaşamış bu gençliği bizzat görmüş ve tanımış bir kardeşinizim.
Şunu hemen ifade etmekte yarar olduğu kanaatindeyim ki bu kelimeyi daha çok kullananlar sanki bir “özlemin kelimesi olarak” da ifade eden sol eğilimli insanlarımızdır. Söz konusu zaman diliminde solcu gençlik hareketlerinin en canlı olduğu bir devre o devreydi. Bu gençliğin motoru durumunda olan Deniz Geçmiş, Mahir Çayan ve Yusuf Arslan gibi bazı isimler öne çıkmış, bunların hiçbir değer tanımayan hareketlerinin peşine birçok genç takılmış bilmedikleri bir hedefe doğru hızla gidiyorlardı.
Bu arada kendi genel Başkanı olan İsmet İnönü’yü bir parti kongresinde tahtından düşürerek CHP’ye Genel Başkan olan Bülent Ecevit, parti içerisinde Ecevit’e rakip olarak sivrilen bir Deniz Baykal isimleri de o günlerde bu jenerasyonda yetişen insanlardı.
O günlerden sonra sol fikrin aksiyonunu alıp götürecek parmakla gösterilecek insanlar pek yetişememiş, bu hareket diğer ülkelerde olduğu gibi parçalanmaya ve sönmeye yüz tutmuştur.
İşte bu kelimeyi kullananlar aslında, “ah ne olurdu, 68 kuşağı bir gençlik zamanımızda da olsa” diye akıllarından geçirmekte bu isteklerini bu kelimeyi kullanarak dile getirmektedirler.
GENÇLİK NASIL YETİŞTİRİLİYOR
Ülkemiz gençliği, tamamen materyalist bir mantıkla yetiştirilmektedir. Bütün eğitim bu mantığa göre kurulmuştur. Ayrıca filimler, diziler, gazetelerdeki yazı ve yorumlar hep bu mantıkla ortaya çıkmakta, gencimiz karşısında başka alternatif görememektedir.
Bu düşünce tarzının gencimize ezberi “Oğlum, işte hayat doğumla ölüm arası bir şeydir. Bu sure içerisinde ne yapabilirsen yap. Yanına o kâr kalacaktır” denmiştir. Veya “Dünyaya bir daha mı geleceksin. Vur patlasın, çal oynasın” telkinini yapılmıştır.
Materyalist (maddeci) bir anlayışla yetişmek ve inancı sadece nüfus kâğıdında ki kayıttan ibaret zannetmek çağımız gençliğinin en önemli özeliklerindendir. Böyle olduktan sonra da ister solcu ol ister sağcı… Pek bir şey değişmemektedir.
Karşısında ki insanları düşman bilmek, vurup kırmak, adam öldürmek, içki içmek, kumar oynamak, kadın ve kızlara sarkıntılık (flört) yapmak… Bunların hayatlarının genel görüntüsüdür. Ancak hemen ifade etmeliyim ki “düşmanı olmayan bir hareket yaşayamaz” kuralı gereğince bu sol hareketin karşısına bir de sağ hareket kurulmuş, onlar da kendi içlerinde o günün kendi kahramanlarını yetiştirmişlerdi.
BATI İNSANININ YAPISI
1968’de ülkemizde solcu gençlik ve karşısında ise sağcı gençlik diye iki ayrı gurup bulunmaktaydı. Bunlar, değişik yollarla başta siyasi partilerinin Genel Başkanları olmak üzere birbirleri aleyhine tahrik edilir, ülkede kavgasız, silahsız, gürültüsüz gün geçmezdi.
O günlerden hatırımda kalan bunların bazı sloganları ile duvar yazılarını size aktararak bu gençlerin birbirleriyle nasıl çarpıştırılmaya yönlendirildiğine dikkatlerinizi çekmek isterim.
“Komünistler Moskova’ya…”, “Faşistler kahrolsun…”
Sağ gurup gençliğin içinden çıktığı topluluk hiç şüphesiz halkımızdı ve halk Müslüman’dı. Onun için söylenen slogan ise “Kanımız aksa da zafer İslam’ındır” şeklinde olmaktaydı. Bu gençler İslam’ın, ülke içerisinde kargaşa ve anarşi çıkarmak olmadığını ve bir insanın ancak adil bir mahkemede yargılandıktan ve suçlu bulunduktan sonra öldürebileceğini nasıl öğreneceklerdir?
Sonra lider durumunda ki insanların söyledikleri sözler; Süleyman Demirel’in “Yollar yürümekle aşınmaz” ve çarpışmalarda öldürülen gençler için kendi genel başkanlarının söylediği; “gençler, kendilerini ispatlıyorlar” sözleri…
Türkiye’de ki gençlik hareketlerini anlayabilmek için önce bu hareketlerin kaynağı durumunda ki yurt dışı fikir ve eylemlerini iyi bilmemiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü 1968’e kadar ülkemizdeki bütün gençlik hareketlerinin kaynağı batı kökenli olmalarıdır.
İnsanın fikir ve inanç yapısı neyse kurduğu sistemler de bu yapıya uygun olmaktadır. Nitekim kurulan Kapitalizm adındaki (paraya dayalı) sistemleri de kendilerine benzemekte, çıkarcılık, kuvvete ram oluculuk, imtiyazı öne geçiricilik ve oy çokluğuyla her şeyi yapabilircilik ana karakterini oluşturmaktadır.
68 kuşağı gençlik içerisinde önemli bir gençlik hareketi hiç şüphesiz bizim de içinde bulunduğumuz “Milli Gençliğin” ortaya çıkmasıdır.
Zaman zaman bir deyim veya atasözü gibi duyarsınız, “68 kuşağı gençlik” diye… Ne demek 68 kuşağı gençlik… Bu kelimeler yumağı niçin zaman zaman kullanılmaktadır? Bu kelimelerle tanımlanmak istenen gençlik nasıl bir gençliktir? Bu geçliğin özellikleri nelerdir? Bu ve benzer sorular kafanızda dolaşır durur.
1968’de yüksek öğrenimime Ankara gibi bir büyük şehirde başlayan, uzun zaman gençlik hareketlerinin içinde ve hatta başında bulunan bir kardeşiniz olarak zannederim en güzel tanımlamayı en güzel ben yapabilirim. Çünkü o günkü gençliğin ve olayların içinde bire bir yaşamış bu gençliği bizzat görmüş ve tanımış bir kardeşinizim.
Şunu hemen ifade etmekte yarar olduğu kanaatindeyim ki bu kelimeyi daha çok kullananlar sanki bir “özlemin kelimesi olarak” da ifade eden sol eğilimli insanlarımızdır. Söz konusu zaman diliminde solcu gençlik hareketlerinin en canlı olduğu bir devre o devreydi. Bu gençliğin motoru durumunda olan Deniz Geçmiş, Mahir Çayan ve Yusuf Arslan gibi bazı isimler öne çıkmış, bunların hiçbir değer tanımayan hareketlerinin peşine birçok genç takılmış bilmedikleri bir hedefe doğru hızla gidiyorlardı.
Bu arada kendi genel Başkanı olan İsmet İnönü’yü bir parti kongresinde tahtından düşürerek CHP’ye Genel Başkan olan Bülent Ecevit, parti içerisinde Ecevit’e rakip olarak sivrilen bir Deniz Baykal isimleri de o günlerde bu jenerasyonda yetişen insanlardı.
O günlerden sonra sol fikrin aksiyonunu alıp götürecek parmakla gösterilecek insanlar pek yetişememiş, bu hareket diğer ülkelerde olduğu gibi parçalanmaya ve sönmeye yüz tutmuştur.
İşte bu kelimeyi kullananlar aslında, “ah ne olurdu, 68 kuşağı bir gençlik zamanımızda da olsa” diye akıllarından geçirmekte bu isteklerini bu kelimeyi kullanarak dile getirmektedirler.
GENÇLİK NASIL YETİŞTİRİLİYOR
Ülkemiz gençliği, tamamen materyalist bir mantıkla yetiştirilmektedir. Bütün eğitim bu mantığa göre kurulmuştur. Ayrıca filimler, diziler, gazetelerdeki yazı ve yorumlar hep bu mantıkla ortaya çıkmakta, gencimiz karşısında başka alternatif görememektedir.
Bu düşünce tarzının gencimize ezberi “Oğlum, işte hayat doğumla ölüm arası bir şeydir. Bu sure içerisinde ne yapabilirsen yap. Yanına o kâr kalacaktır” denmiştir. Veya “Dünyaya bir daha mı geleceksin. Vur patlasın, çal oynasın” telkinini yapılmıştır.
Materyalist (maddeci) bir anlayışla yetişmek ve inancı sadece nüfus kâğıdında ki kayıttan ibaret zannetmek çağımız gençliğinin en önemli özeliklerindendir. Böyle olduktan sonra da ister solcu ol ister sağcı… Pek bir şey değişmemektedir.
Karşısında ki insanları düşman bilmek, vurup kırmak, adam öldürmek, içki içmek, kumar oynamak, kadın ve kızlara sarkıntılık (flört) yapmak… Bunların hayatlarının genel görüntüsüdür. Ancak hemen ifade etmeliyim ki “düşmanı olmayan bir hareket yaşayamaz” kuralı gereğince bu sol hareketin karşısına bir de sağ hareket kurulmuş, onlar da kendi içlerinde o günün kendi kahramanlarını yetiştirmişlerdi.
BATI İNSANININ YAPISI
1968’de ülkemizde solcu gençlik ve karşısında ise sağcı gençlik diye iki ayrı gurup bulunmaktaydı. Bunlar, değişik yollarla başta siyasi partilerinin Genel Başkanları olmak üzere birbirleri aleyhine tahrik edilir, ülkede kavgasız, silahsız, gürültüsüz gün geçmezdi.
O günlerden hatırımda kalan bunların bazı sloganları ile duvar yazılarını size aktararak bu gençlerin birbirleriyle nasıl çarpıştırılmaya yönlendirildiğine dikkatlerinizi çekmek isterim.
“Komünistler Moskova’ya…”, “Faşistler kahrolsun…”
Sağ gurup gençliğin içinden çıktığı topluluk hiç şüphesiz halkımızdı ve halk Müslüman’dı. Onun için söylenen slogan ise “Kanımız aksa da zafer İslam’ındır” şeklinde olmaktaydı. Bu gençler İslam’ın, ülke içerisinde kargaşa ve anarşi çıkarmak olmadığını ve bir insanın ancak adil bir mahkemede yargılandıktan ve suçlu bulunduktan sonra öldürebileceğini nasıl öğreneceklerdir?
Sonra lider durumunda ki insanların söyledikleri sözler; Süleyman Demirel’in “Yollar yürümekle aşınmaz” ve çarpışmalarda öldürülen gençler için kendi genel başkanlarının söylediği; “gençler, kendilerini ispatlıyorlar” sözleri…
Türkiye’de ki gençlik hareketlerini anlayabilmek için önce bu hareketlerin kaynağı durumunda ki yurt dışı fikir ve eylemlerini iyi bilmemiz gerektiğine inanıyorum. Çünkü 1968’e kadar ülkemizdeki bütün gençlik hareketlerinin kaynağı batı kökenli olmalarıdır.
İnsanın fikir ve inanç yapısı neyse kurduğu sistemler de bu yapıya uygun olmaktadır. Nitekim kurulan Kapitalizm adındaki (paraya dayalı) sistemleri de kendilerine benzemekte, çıkarcılık, kuvvete ram oluculuk, imtiyazı öne geçiricilik ve oy çokluğuyla her şeyi yapabilircilik ana karakterini oluşturmaktadır.
68 kuşağı gençlik içerisinde önemli bir gençlik hareketi hiç şüphesiz bizim de içinde bulunduğumuz “Milli Gençliğin” ortaya çıkmasıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.