"25 yıl içimde tuttum"
RÖPORTAJ MUSTAFA GÜZEY
Kontur Turizm, kapılarını “Merhaba” için açtı. Firmanın Yönetim Kurulu Başkanı Faysal Karakuş ile son derece keyifli ve duygusal bir röportaj gerçekleştirdik. Duygusal bir sohbet oldu çünkü konuşma esnasında hele de çocukluğundan anılar naklederken, gözlerinin dolduğunu ve sesinin titrediğine şahit olduk. Sohbetimizin bir kısmı Ankara Yolu üzerindeki bürosunda, bir kısmı da Meram’daki çiftliğinde devam etti. Karakuş’un çiftliğine vardığımızda, hayvanlara karşı özel bir merakı ve sevgisi olduğunu gözlemledik. Hatta, “Hayvanlarım olmadan yaşayamam. Onlarla kimi zaman yalnızlığımı gideriyorum” diyen Karakuş, hayvanlara olan sevgisinin kaynağını da anlattı. Faysal Karakuş’un enteresan bir yanı da Kick Boks sporuyla uğraşması. Gençliğinde Kick Boks’ta şampiyonlukları bile yaşamış. Bu spora başlama hikayesini de “Merhaba Gazetesi” okurları için paylaştı. Karakuş, Kontur’u niçin satın aldıklarını da anlattı. En nihayetinde dolu dolu bir röportaj oldu.
- İlk olarak sizi tanımakla başlamak istiyorum. Faysal Karakuş kimdir?
1959 yılında Konya’nın Çumra Güneysınır ilçesinde doğdum. 1970’te babamın işi nedeniyle Hollanda’ya gittim. İlkokulu Hollanda’da tamamladım. 11 yaşındayım o zaman. Hollanda’da oturduğum mahallede bir Kick Boks spor okulu vardı. Yaptıkları spor ilgimi çekti. Sonunda o spor okuluna yazıldım. Uzun yıllar Kick Boks yaptım. 12 kez Hollanda Şampiyonluğu’nu kazandım. 1978’de Tayland’da düzenlenen turnuvada dünya şampiyonu oldum. 5 evladım var. 2’si erkek 3’ü kız.
- 12 kez Hollanda Şampiyonluğu’nu kazandığınızı söylediniz. Nasıl oldu bu?
Evet, aslında ilk şampiyonluğum bir tesadüf oldu diyebilirim. Şöyle; 15 yaşında spor okulunda antrenmanlara başlamıştım. Benimle aynı kiloda olan 18 yaşında bir arkadaşım vardı. O arkadaşım bir şansızlık eseri trafik kazası geçirdi. Şampiyonaya bizim okuldan onu gönderecektik ama olmadı. Hoca bana geldi, dedi ki, “Hazır mısın?” Allah’ın işi fırsat ayağıma geldi. Çok şükür, ilk şampiyonluğumun hikayesi bu şekilde oldu.
- Hollanda’da kaç yıl Kick Boks yaptınız?
22 sene mücadele ettim. Üzülerek şunu söylemek istiyorum; Türkiye, o zamanlar sporcuları ile ilgilenseydi mücadelemi Türk bayrağı altında verirdim.
- Kick Boks’ta hocalık da yaptınız mı?
Evet yaptım. Hollanda Amsterdam’da bin 600 tane talebem vardı.
- Peki, tamam Kick Boks ilginizi çekti, başladınız. Sadece rast geldiğiniz için mi ilginizi çekti yoksa başka bir hikayesi var mı?
Başka bir hikayesi var. Kış vakti, babamla yurtdışına çıkmadan evvel köyde annemle evimizin çatısına biriken karları temizleyip aşağı atıyoruz. Çatılarda kiremit yoktu o zamanlar, tahtadandı. Biz soğuğu engellemek için karları temizliyoruz. Biriken karları aşağı atarken evin önünden bir çocuk geçiyor. Annemin aşağıya attığı kar, yanlışlıkla çocuğun başına isabet etti. Çocuk da o kızgınlıkla eline bir taş alıp, anacığımın göğsüne fırlattı. Annem, bir anda yere yığıldı. Çok üzüldüm ve etkilendim. Daha küçücük çocuğum. (Gözleri doluyor).
“ÇOCUĞU BULUP DÖVECEKTİM”
- Annenizin yaptığı bir iş kazası olmuş. Ama o çocuk bilerek fırlatmış taşı.
Evet. Orada benim dengem bozuldu zaten. Babam da yurtdışına para kazanmaya gitmişti. Annem mektup yazıyor babama, “Hemen gel, ben bu çocuktan korkmaya başladım” diyor. O olaydan sonra ben çocuğa karşı çok hırslandım. ‘Benim anama nasıl taş atar’ diye çok hayıflandım. Neyse başım belaya girecek diyerekten babam panik içerisinde köye geldi. Beni apar topar alıp Hollanda’ya götürdü. İşte Kick Boks’a bu olay neticesinde başladım. O çocuğu yıllar geçse de bulup dövecektim.
- Yani babanız sizi Hollanda’ya götürmese çok kötü şeyler mi olurdu?
Hem kötü şeyler olurdu hem de şu an geldiğim konuma gelemezdim ve kazandığım başarıları elde edemezdim. Kick Boks için torba yumruklarken o çocuğu hep gözümün önüme getirdim. Yoksa ünlü olayım, şampiyonluklar elde edeyim, onun derdinde değildim.
- Peki ne oldu? Yıllar sonra yakalayıp çocuğu dövdünüz mü?
Komalara soktum. Ya o gün annem bayıldı ve ben çok korktum, ‘öldü’ diye. O an hissettiğim duyguyu hiç unutamam. Tam 5 sene sonra geldim. Yine köyde buldum o çocuğu. Bir güzel dövdüm.
- Sizden büyüktü herhalde.
Evet. Ben 16 yaşındaydım. O da yanlış hatırlamıyorsam benden 10 yaş büyüktü.
- Sonrasında pişmanlık duydunuz mu?
Ya işte çocukluk aklıyla yaptık bir iş. Sonrasında çok sıkı arkadaş olduk onunla. (Gülüyor).
- Hâlâ Kick Boks’a devam ediyor musunuz?
Devam ediyorum. Tek bir sıkıntım var. O da sigara denen illete başladım.
“30 YIL İÇİMDE TUTTUM”
- Turizm sektörüne adım atıp, 1995’te Kontur’u satın aldınız. Bir aile şirketi yaptınız. Peki neden turizm sektörüne girdiniz?
Annemin o olayından sonra babam beni almak için Güneysınır’a geldi. Hollanda’ya götürecekti. Arkadaşlarımla vedalaşmam için gönderdi ve sıkı sıkı tembih etti, “Saat 12’de Ankara’ya otobüsümüz var, sakın geç kalma” diye. Neyse ben arkadaşlarımla vedalaşırken, sürekli beni korkutuyorlardı. “Onlar gavur, boynuzları var, sana zarar verirler” diyerek arkadaşlarım kızdırıyordu beni. Başladım ağlamaya. Bunun etkisiyle babamın yanına biraz geç vardım. Babam çok sinirlendi. Otobüsü kaçırabilirdik. Otobüsle Ankara’ya, oradan da uçakla Hollanda’ya geçecektik. Geç kalmam otobüse yetişme ihtimalimizi azalttı. Babam, ‘ne yapalım?’ diye düşünürken, teyzemin oğlu, “Ben sizi arabamla yetiştiririm” dedi. Babam da kabul edip, atladık teyze oğlunun arabasına. Yolda giderken de babam cebinden yurtdışındayken biriktirdiği parayı çıkardı, teyze oğluna verdi. Dedi ki, “Bu parayı bizim oğlan geç kalmasaydı bankaya yatıracaktım. Olmadı. Sana vereyim de ihtiyacın varsa sen kullan yoksa bizim yerimize bankaya yatır.” Teyze oğlu da, ‘tamam’ deyip parayı aldı. 5-6 ay sonra bizim teyze oğlundan bir mektup geldi. Açtık baktık ki, “Ben senin verdiğin parayla bir otobüs aldım. Fakat otobüs kaza yaptı. Bilmem şu kadar para daha gönder, otobüsü tamir ettireyim.” diyor. Böyle diyerek, babamın 10 senelik kazancını heba etti. Teyze oğlumun bir şeyleri bahane ederek babamdan her bir şey istemesin de babam bana bakarak, “Hep senin yüzünden oldu. O gün geç kalmasaydın, parayı ben ne güzel bankaya yatıracaktım” diye hep kızdı bana. Benim de çok ağrıma gitmişti. Yıllarca babamın gözümde kendimi suçlu hissettim. Babama dedim ki, “Babam sen üzülme, bana kızma. Gün gelecek sana otobüsler alacağım. Otobüs terminalleri kuracağım.” Tam 25 yıl içimde tuttum bu duyguyu. Sonunda Kontur’u satın alarak rahatladım.
“AŞIK OLDUĞUM İÇİN GELDİM”
- Bir de Konya’da aldığınız tarlaların bahçesine Türk bayrağı dikiyormuşsunuz. Doğru mudur?
Evet, doğrudur. Zaten 1995’te Hollanda’dan temelli dönüş yapmamın sebebi de bu. Vatanıma, milletime aşığım. Onun için geldim. Bayrak dikmem de bunun bir neticesi.
- Hobileriniz neler?
Ava çıkmaktan hoşlanırım. Motosiklet tutkunuyum. Arabalara karşı ayrı bir zaafım var. Hayvanlarla günümü geçirmeyi çok severim. Ata binmekten hoşlanırım.
“OLMAZSA YAŞAYAMAM”
- Hayvanlara karşı özel bir merakınız mı var?
Evet. Bahçemde hayvanlarım olmadan yaşayamam. Onlarla kimi zaman yalnızlığımı gideriyorum. Onlar insanlar gibi değil. Hayvanlara verdiğim sevginin karşılığını her zaman aldım. Ama insanlarda bu yok maalesef. Çoğu çıkarcı. Kardeşlik, birlik, duygusundan yoksunlar.
- Hangi hayvanları besliyorsunuz?
Yaban ördek, güvercin, kuş çeşitleri, kuğular, Sibirya kurtları, Japon akitalar, tavuk çeşitleri, Çumra Güneysınır’ında da deve ve atlarım var.
“YAPMAK İSTEDİĞİM TEK ŞEY KALDI”
- Son olarak hayatımda unutamadığım dediğiniz bir olay var mı?
En güzel anlarımdan birini anlatayım. Engelli çocuklarımız için başlatılan mavi kapak projesi, Kontur olarak bize ait. Topladığımız kapaklarla o çocuklara yürüyen sandalye veriyoruz. O an çocukların gözlerinde gördüğüm mutluluğu hiç unutamam. Hayatımın en güzel anıdır. Şu hayatta yapmak istediğim tek bir şey kaldı. O da engelli çocuklarımızın eğitiminden spora her branşta yetişmelerine sağlayan bir kompleks inşa ettirmek. Bu yönde çalışmalarımız var. İlerleyen günlerde faaliyete geçireceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.