25 milyon çiftçi GDO’lu tohum kullanıyor

25 milyon çiftçi GDO’lu tohum kullanıyor

ABD, genetiği değiştirilmiş organizma (GDO) içeren gıda ürünlerinin yüzde 50’sinden fazlasını üretirken dünya çapında en çok kullanılan GDO’lu ürünler mısır, soya fasulyesi ve şeker pancarı oldu

Genetiği değiştirilmiş gıdalar, laboratuvar ortamında diğer bitkiler, hayvanlar, virüsler ya da bakterilerden alınan genlerle DNA’sı değiştirilen bitki ya da et ürünleri olarak tanımlanıyor.

Genetik mühendislik teknikleri, bitkilerin haşerelere ve ot öldürücülere karşı korunması, besleyici değerinin artırılması ve raf ömrünün uzatılması için kullanılıyor.

Genetiği değiştirilmiş ilk bitki, 1982’de laboratuvarda antibiyotiğe dirençli tütün bitkisi kullanılarak elde edildi. Bu tür bitkilerin tarladaki denemeleri ise 1986’da Fransa ve ABD’de yapıldı. 1987’de Belçika’da Marc Van Montagu ve Jeff Schell tarafından kurulan Bitki Genetik Sistemleri, Bacillus thuringiensis’dan (Bt) alınan böcek öldürücü proteinlerin eklenmesiyle elde edilen genetiği değiştirilmiş tütün üreten ilk şirket oldu.

Çin, 1992’de virüslere karşı dirençli tütünün ticaretine izin verin ilk ülke oldu.

Genetiği değiştirilmiş gıda ürünlerinin satışına ise ilk kez 1994’te ABD’de izin verildi. ABD’de piyasa çıkan ilk genetiği değiştirilmiş ürün, raf ömrü uzatılmış domates oldu. Avrupa’da ticaretine izin verilen ilk genetiği değiştirilmiş ürün ise herbisite dirençli tütün oldu. 2000 yılında bilim adamları ilk kez besleyiciliğini artırmak için A vitamini ekledikleri genetiği değiştirilen pirinç üretti.

Genetiği değiştirilmiş bitki en çok ABD’de yetiştiriliyor

Tarımda Biyo-Teknik Uygulamalar Uluslararası Merkezi (ISAAA) verilere göre 2010 itibarıyla tüm dünyada genetik değişime uğramış bitki en çok ABD’de yetiştiriliyor. 66,8 milyon hektarlık alanda genetik değişime uğramış bitki üreten ABD’yi 25,4 milyon hektarla Brezilya, 22,9 milyon hektarla Arjantin, 9,4 milyon hektarla Hindistan, 6 milyon hektarla Kanada ve 3 milyon hektarla Çin izliyor.

ISAAA’ya göre 29 ülkede 25 milyondan fazla çiftçi, genetiği değiştirilmiş tohumlar kullanarak tarım yapıyor. Bu çiftçilerin 6,5 milyonu Çin’de, 6,3 milyonu ise Hindistan’da yaşıyor.

BM Tarım ve Gıda Örgütü (FAO), 2011 itibarıyla sadece biyo-teknoloji tohum piyasasının 13,2 milyar dolara ulaştığını açıkladı. En çok kullanılan genetiği değiştirilmiş ürünler arasında başta gelen mısır, soya fasulyesi ve şeker pancarının yıllık değeri ise 160 milyar doları buluyor.

En çok üretilen genetiği değiştirilmiş bitkiler

En yaygın olarak üretilen genetiği değiştirilmiş bitkiler; soya fasulyesi, şeker pancarı, mısır, domates, patates ve pirinç.

Dünya üzerinde yetiştirilen soya fasulyesinin yüzde 93’ü, şeker pancarının yüzde 74’ü ve mısırın da yüzde 88’inde GDO kullanılmış durumda.

Soya, hidrojenize edilmiş yağ, lesitin, emülgatör, tokoferol (E vitamini) ve protein gibi çeşitli isimler altında tüm işlenmiş ürünlerde kullanılıyor. Dolayısıyla süpermarketlerde satılan işlenmiş gıdaların yüzde 90’unda genetiği değiştirilmiş soya yer aldığı tahmin ediliyor.

Genetik değişime uğratılmış mısır, özellikle hayvan yemlerinde kullanıldığı için et ürünlerini etkiliyor.

ABD’de üretilen pamuğun yüzde 94’ü ve yağ üretiminde kullanılan kanola bitkisinin ise yüzde 90’ı genetik değişime uğratılmış.

Genetiği değiştirilmiş şeker pancarı, toplam şeker pancarı üretiminin yüzde 90’ını oluşturuyor. Dünya üzerinde satılan şekerin yüzde 74’ü ise genetik değişime uğratılmış şeker pancarından üretiliyor.

Genetik değişime uğratılmış ilk bitki türü kabul edilen domates, normal domateslere oranla çürümeden çok daha uzun süre dayanabiliyor. Genetik değişime uğramış domateslerin, antibiyotiğe karşı direnç geliştirdiğinin belirlenmesinin ardından domatesin genlerinin değiştirilmesi için yeni yöntemler bulundu.

Düanya nüfusunun yaklaşık yarısı için ana gıda maddesi olan pirinç ise, A vitamini eksikliğinin giderilmesi amacıyla genetik değişime uğratılmış. Bilim adamları şimdi, pirince A vitaminine ek olarak demir ekleyebilmek için farklı yollar arıyor.

En çok kullanılan genetik değişime uğratılmış et ürünü ise, somon balığı.

Genel bir uluslararası mevzuat halen yok

Genetiği değiştirilmiş gıda ürünlerinin ticareti için çeşitli uluslararası örgütlerin hazırladığı protoller dışında genel bir uluslararası mevzuat bulunmuyor.

BM Çevre Programı tarafından hazırlanan ve 1992’de 187 ülke tarafından kabul edilen Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, taraf ülkelere insan sağlığını da dikkate alarak biyolojik çeşitliliği korumaları ve GDO’ların yol açtığı riskleri kontrol etmelerini, diğer ülkelere sattıkları GDO’lu ürünlerin sebep olabileceği etkiler konusunda bilgi vermelerini şart koşuyor.

Bu sözleşmeye ek olarak hazırlanan Cartagena Biyogüvenlik Protokolü, genetiği değiştirilmiş canlı organizmaların sınır ötesi hareketlerini düzenliyor. Bu organizmalardan üretilen genetiği değiştirilmiş gıda ürünleri de protokol kapsamına giriyor. Anlaşmaya göre ihracatçılar, ithalatçı ülkelere ürünlerde genetiği değiştirilmiş canlı organizma kullanılıp kullanılmadığı konusunda bilgi vermekle yükümlü.

BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından ortaklaşa kurulan Codex Alimentarius Komisyonu, gıda ürünleri için dünya çapında geçerli olacak standartları belirliyor. Komisyon, genetiği değiştirilmiş gıdaların insan sağlığı üzerindeki etkileri ile ilgili çalışmalar yapıyor ve standartlar belirlemeye çalışıyor.
 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum