‘Zafer ruhu diri tutulmalı’
Siyonistlerin Anadolu’yu yeniden Hıristiyan yurdu yapma, İstanbul'u alıp, Ayasofya'ya haç dikme hayalinin ortadan kalkmadığına dikkat çeken KTO Karatay Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, “Bunların kini devam ediyor. 30 Ağustos ruhu yaşatılmalı” dedi Türkiye'de 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 102. yılının heyecanı yaşanıyor. 1922 yılında Dumlupınar'da zaferle sonuçlanan Büyük Taarruzu anmak için her yıl 30 Ağustos günü çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Şehit düşen atalarımız rahmetle anılıyor, bu özel günlerde birlik ve beraberlik duygusu pekişiyor. KTO Karatay Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, zafer ruhunun diri tutulması gerektiğini, savaşın bugün farklı alanlarda devam ettiğini dile getiriyor.
BU MÜCADELE KAYBEDİLSEYDİ ANADOLU ELİMİZDEN GİDERDİ
Ağustos ayının genelde, Türk milletinin zafer ayı olduğunu söyleyerek, konuşmasına başlayan KTO Karatay Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, “Ordularla bahar aylarında yola çıkılır, Temmuz ve Ağustos ayında savaşılırdı. 26 Ağustos'un devamı da 30 Ağustos'tur. Büyük taaruzun neticeye vardığı gündür 30 Ağustos” dedi.
30 Ağustos gününün Anadolunun işgalinin, İstanbul'un işgalinin dehşetli bir şekilde intikamının alındığı gün olduğunu dile getiren Arabacı, “Bunlar, dünkü çömezlerine ülkemizi işgal ettirerek, halifelik gücümüzü elimizden alarak ders vermeye çalıştı. Burnumuzu sürtmek istediler. Yunanistan kuruluşundan bu yana, yani 1830'dan bu yana hep Türkiye ve Osmanlı aleyhine genişledi. Batının desteğiyle büyüyen bir ülke oldu Yunanistan. Biz, ne yaptık? İnanmışlıkla, Bizans'ı diriltmek üzere bir işgalci maşa konumundaki Yunanlara gereken cevabı verdik. Onlar, saldırıyordu. Bizim önceliğimiz ise evimizi korumamızdı. Evini ve canını koruyan insan çok daha azimli ve cesur olur. Bu mücadele kaybedilseydi, Anadolu elimizden gidecekti. Anadolu, bizim son kalemizdi. Atalarımız gerekeni yaptı ve Yunanlara ağzının payını verdi” şeklinde konuştu.
KAYBEDECEK TOPRAĞIMIZ VATANIMIZ YOKTU
“İmkânsızlıklar vardı. Yunanla vuruşurken yapılan ilk iş onların kaputunu ve postalını almaktı” diyen Arabacı, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Yalın ayak veya ayağımıza bez bağlı bir şekilde savaşıyorduk. Dağ, taş, diken kaya... İmkânsızlıklar içinde oluşturulmuş bir imkân söz konusu. Asker ve silah gücümüz zayıftı ancak iman gücümüz çok fazlaydı. Yunanlar, teknolojik noktada da bizden daha iyi bir konumdaydı. Askeri donanma noktasında zayıf olmamıza rağmen, zaferi elde ettik. Çünkü bizim inanmışlığımız vardı. Kaybedecek toprağımız, vatanımız yoktu.”
LEŞİM KOKSUN KARA TOPRAK ALMASIN!
O dönemin inanmışlığını vurgulamak için iki olaydan ve bir Mehmetçiğin cebinden çıkan şiirden bahseden KTO Karatay Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Caner Arabacı, “Konya'da o dönem yayınlanan bir gazete var. 'Öğüt' adlı bir gazete. 30 Ağustos zaferinin psikolojisini çok iyi açıklar bu gazete. Gazete sahibinin Abdulgani Ahmet'ti. 1912'de Selanik işgal edilir ve bu gazeteci İstanbul'a gelir. 13 Kasım 1918'de İstanbul işgal edilir. Çıkar ardından İzmir'e gider ve orası da işgal edilir. Sonra Afyon'a gelir, Afyon işgal edilir. Gazete malzemeleriyle birlikte son olarak Konya'ya gelir. 1919 Mart-Nisan'da Konya da işgal edilir. Milli mücadeleyi destekleyen, vatansever yayınlar yapan bir gazete olur Öğüt Gazetesi. Sonuna kadar da destek yayınlarıyla Konya'da yayın hayatına devam eder. İngilizlerin emriyle İtalyanlar 1920 yılında gazeteyi kapattılar. Kısa süre 'Nasihat' ismiyle bir gazete sonra tekrar 'Öğüt' diye adını değiştirir. Ayrıca Kırım, eski Türk yurdudur. Ruslar tarafından işgal edilir. Kırım Türklerinden bir grup, göçe göçe Anadolu’ya gelir. Bir kısmı da Prizren'e gider. Kızlar evlenir. 'Ayşe Çavuş' diye kadın bir kahramanımız var. Ayşe Ana evlenir, 5 çocuğu olur. 1912'de Prizren işgal edilir. İzmir'e yakın Turguutlu'ya yerleşir Ayşe Ana. Yunan işgali olur. Kadın başına küçük çocuklarını Uşak'a gönderir. Damadı ve büyük oğluyla da çete kurar. Ayşe Ana, çete reisi olur. Gazetelerde haberleri vardır. Savaşır, Yunan kuvvetlerine karşı. Damadı ve büyük oğlu şehit düşer. Ayşe Ana, mücadeleye devam eder. Gidecek yeri yoktur. Büyük taarruzun en önemli noktalarından biri bu. Türk devleti bir cihan devleti kurmuş. Dünyanın en önemli coğrafyasına yayılmış. Sakarya ve Yozgat arasına sıkıştırılmış. Bütün kıyılar işgal edilmiş. Köşeye kıstırılmış bir aslan gibi son kaleyi koruma gayretini ortaya koyar. Bu zafer, böyle kazanıldı. Anadolu işgal edilseydi nereye sığınılacaktı? Ana vatanı koruma konusunda farklı gayret gösterilir ve başarılır. İngiliz, ABD ve diğer müttefikler tarafından donatılan güç karşısında iman savaşı verilir. Büyük Taarruzun hemen ardından İzmir'e Türk ordusu akar. Yabancıları şaşırtan bir manzara vardır. Yürüyüş sırasında Mehmetçiğin cebinden şiir çıkar. Şairi yok. Şiirde 'Tek başıma ordusuna dalmazsam, güzel İzmir seni almazsam, leşim koksun, kara toprak almasın' cümleleri yazılıdır. Büyük taarruzun ruh iklimini bu şiirden daha iyi hiçbir yazı ortaya koyamaz” şeklinde konuştu.
SALDIRILAR FARKLI ŞEKİLDE DEVAM EDİYOR
Türkiye'nin bugün de çevrelenmiş bir ülke konumunda olduğunu dile getiren Arabacı, son olarak şunları söyledi: “Batı Trakya ve Adalarda Türkiye'ye dönük, onlarca askeri üs kurdular, kurmaya da devam ediyorlar. Bu zihniyet değişmiş değil. Bunların Anadolu’yu yeniden Hristiyan yurdu yapma, İstanbul'u alıp, Ayasofya'ya haç dikme hayali ortadan kalkmış değil. Gücün özellikle ilim, bilimsel düşüncede ve teknolojik üstünlükte olduğunu çok iyi bilmek durumundayız. Atalarımız, şehit oldular. Bize böyle güzel bir vatan emanet ettiler. İlim, teknoloji, irfanda güçlü olarak bu vatanı yükseltmemiz ve ülkemizi saldırılamaz hale getirmemiz lazım. Bir vatanı ve milleti, nüfus yaşatır. Nüfusu yok ederek, bir yere varamayız. Savaş farklı alanlara kaydı. Bugün savaş teknolojide. Bugün savaş bilimsel üstünlükte. Biz de bunun bilincinde olmalıyız. Saldırılar devam ediyor. ABD, ve Avrupa Birliği'ni oluşturan devletler, ne kadar terör örgütü varsa onlara karşı sırıtıyorlar. Sözde hem teröre karşı çıkıyorlar ama fiiliyatta terör örgütlerini destekliyorlar. Tekrar tekrar söylüyorum; savaş devam ediyor. FETÖ, bunun bir parçası. PKK ve benzeri diğer terör örgütleri bunun bir devamı. Bunların kini hala diri. ABD, bugün doğrudan saldırmıyor. İçimizden bazı insanları eğitiyor, donatıyor ve savaştırıyor. Uyanık olmalıyız.”
1926'DAN BERİ BAYRAM OLARAK KUTLANIYOR
Zafer Bayramı, 30 Ağustos 1922'de Dumlupınar'da Atatürk'ün başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz'u anmak için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde her yıl 30 Ağustos günü kutlanan resmî ve ulusal bir bayram. Atatürk'ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla da bilinen Büyük Taarruz'un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir'e kadar takip edilmiş; 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtuldu. İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil ediyor. İlk kez 1924 yılında Afyon'da Başkumandan Zaferi adıyla kutlanan 30 Ağustos günü, Türkiye'de 1926'dan beri Zafer Bayramı olarak kutlanıyor.
EMRE ÖZGÜL
Kaynak:Emre Özgül
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.