Yuvarlanıp gidiyoruz işte
Dünya gözüyle daha neleri göreceğiz? Haberi duymuşsunuzdur. Ordu’da yeni stadın ilk maçında, Kur’an-ı Kerim sayfaları konfeti şeklinde sahaya fırlatıldı.
Taraftar grubunun lideri tarafından, orta ve lise öğrencilerinden kullanmadıkları ders kitaplarını getirmelerini istenmiş; toplanan kitaplar iki ayrı matbaada kestirilerek konfeti haline getirilmiş. Hadise kısaca böyle anlatılıyor.
Yabancı bir ülkede değil, Türkiye’nin önemli bir ilinde bu derece elîm bir hadisenin vukuu fevkalâde üzücüdür.
Olayı iyi niyetle, “tesadüf” saikıyla filan okuyamayız. Çünkü kasıtlı, planlı, tahrik unsuru taşıyan, fütursuz, meydan okuyucu bir tavır.
Üstün ilkelerin geçersizliği, işlemezliğine dair alaycı, küstahça işaretler, hakaretler. Artık “dışarıdan” değil, içeriden örnekler. Mesajlar hep aynı. Altı oyulan değerler sistemi. Kafalar daima ayakta olunca; ayak oyunları, ayakaltı, ayağa düşmek normalleşiyor.
Bizlerin de kötü örnekler, şeddeli yanlışlar, gafletle âdeta menfi yönelişleri ve fikriyatı doğrular tarzda hareket etmemiz; vahameti büyütüyor.
Kur’an-ı Kerim şahsında bütün mukaddesatın, “bizi biz yapan değerlerin” küçümsenmesi, aşağılanması, fedası. Bir çeşit değer kurbanı...
Futbolcular, coşkuyla neyi teptiklerini ve ezdiklerini fark edecekler mi. Neye alıştırılıyoruz böyle.
Mesele futbol olunca, müsebbiplerin de fazla üzerine gidilmiyor. Üstelik toz konduramadığımız futbolda, iyi ülkeler arasında değiliz.
Devasa stadyumlara, alışveriş merkezlerine “yeni mabetlerimiz, tapınaklar” diyenler yanılmış mıydı acaba?
Dış ülkelerde, benzer vakalar olsa, kıyamet kopardı; “Kahrolsun kâfirler” gibi.
Şimdi tepkiler de cılız. Bu memlekette son senelerde, ciğerimizin yandığı, akıl almaz nelere şahit oluyoruz.
Çirkine kimler sahip çıkıyor, besliyor. El birliğiyle seyrediyoruz.
Kalpten buğzu bile yitirmişiz. Dindarlığımız da ikiyüzlü. İnançlar, menfaatler, kirli egolar için kullanım aracı.
Aynı tarihlerde başka bir olay daha gündeme geldi.
Bir ilimizde düzenlenen, “Hafızlık İcazet Merasiminde” cami içerisine kırmızı şeritlerle protokol yolu yapıldı. Protokol üyeleri için de camiye altın varaklı koltuklar getirildi.
Vaktiyle bir müftülükçe, Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla, Kuran tasarımlı pasta yapılmasından belliydi. Farklı şeyler mi sanıyorsunuz. Peygamber Efendimiz(S.A.V.) ve Kuran şeklinde pasta yanyana. Yüce Allah’ın Elçisi, Kimin emirlerini tebliğ ediyordu.
İnancımızın, imanımızın dayanakları, kaynakları, Allah Kelâmı nasıl da önemsizleştirilip, basitleştiriliyor.
Ataları; yolunda canını feda ediyor, torunları kırpıp kırpıp, futbola, samimiyetsiz kutlamalara meze yapıp, afiyetle yiyor.
Ballı maaşlar, gösterişli makam otoları, akıl almaz bir lüks, debdebe, aşırılık; menfi bir gidişatı, bir çeşit fetvayla, yönlendirmelerle, algı yönetimiyle, muhafaza(!) altına alma.
Şer, yozluk şiddetinin ağırlığını hafifletme, mazur gösterme, hatta benimsetme yolunu açma; yıkıcı sonuçlarının artık önemsenmemesi.
Uyuşturucu kullanan parti mensupları, kokain maceraları, her yandan türeyen, cevaplandırılamayan çirkinlik iddiaları. Fenalık, yalan dolan çiçekleri.
Bunlar münferit olaylar mı? Genele, yekûna baktığımızda eğitim, kültür, sanat, sanayi, tarım, enflasyon, siyaset, türlü alanlar; hep muktedir olamamanın, koyu bir zafiyetin, çözülmenin emarelerini taşıyor.
Kötü yönde ilerleyişi engelleyecek hamleler yapılamadığı, acz içinde kalınması yüzünden de; sorumluluk ve sorunlar her gün üretilip, irileştirilen yeni düşmanlara yükleniyor.
Mesuller, yöneticiler böylece zemzemle yunup, temize çıkıyor.
İçi doldurulamayan mefhumlar; kansız cansız çapsız cümleler; kof söz yığınakları bitmiyor.
Bir nizamı, değerler sistemini, kendi ellerimizle yıkışımız, feci tahribat, katmerli cehalet…
Manevî kuvvetimiz olmazsa, neyin üstesinden gelebiliriz. Bozgunlar, çöküşler başka nasıl meydana gelir.
Dünya nasıl da bize galebe çalıyor, nasıl da kıymetli, tatlı. Ama sorsan baksan, “bir lokma, bir hırka; Hz. Ömer adaleti, Ensar, sahabe” muhabbeti.
En iyisi mi; statlara adayalım, harcayalım altın beyinleri ve gençliğimizi…
Ayak takımı kültürü, en önemlisidir, baş tacı edilmelidir. Boş verin siz geleceğimizi.
Yuvarlanıp gidiyoruz işte.
Nasılsa lider ülkeyiz, üzmeyin siz kendinizi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.