Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Yeni ve daimi durum

Yeni ve daimi durum

 

Algı yönetiminin insanlar arası ilişkide artık iletişimin tüm çeşitlerinden çok önemli bir yere sahip olduğunu söylemek meşhur ifadeyle olsa olsa sözün tekrarı olur.

Devletler derseniz zaten ta en başından beridir yaptıkları her şey neredeyse kendi vatandaşlarından belki de daha fazla hedef kitle olarak gördükleri düşman ülkelerin vatandaşlarının algılarını değiştirmeye çalışmaktır.

Daha açıkçası devletler ve hükümetler açısından bunun nedeni, ister kendi vatandaşlarının isterse de diğer ülke vatandaşlarının yönetilemeyen her algılarının kendilerine dönük olumsuzluklar ile oluşacak negatif düşünceleri biriktireceğini bilmeleridir.

Algılama kavramının ve algılama yönetiminin dünyada ilk olarak ABD mi yoksa SSCB de mi başladığına dair çok şey söylendi ve yazıldı.

Geldiğimiz şu aşamada kimin icat ettiğinden ziyade kimin daha etkileyici olarak kullandığı önemlidir.

Mesela Amerikanın 11 Eylül saldırıları denen ve hala üzerinde onlarca yazılan senaryo ve komplo teorilerinden sonra yöntem değiştirip özellikle de Müslümanları hedef alarak dünyayı bizden olanlar ve olmayanlar diyerek yeni bir konseptle algı yönetimine veya onların tabiriyle iletişim ve halkla ilişkiler yönetimine inanılmaz bütçeler ayırıyor olması onu bu konuda dünya lideri yapmaya yetmiyor.

Veya her ne kadar eski şaşalı dönemi geri gelmese de kendisinden kopanları yine de etrafında tutmaya devam eden Rusya’nın eski KGB günlerini aratmayan bir bütçe ve eleman sayısıyla dünyada yerini korumaya çalışması da onu bu işte öne çıkarmıyor.

Veya hükümetlerin kendi siyasi ekonomik politikalarını vatandaşlarına meşru göstermek ve iç muhalefeti bastırmak için sürekli olarak başı sonu belli olmayan mevhum bir düşman icat etmeleri hatta kendilerini dünya lideri olarak tanıtmaları da onları özledikleri ekonomik refah günlerine kavuşturmuyor.

Belki Amerika ve Rusyayı hariç tutarsak bir de doğu ve batıdaki dış destekçilerini ikna ederek onların desteğini alarak iktidarlarını korumak durumunda olan pek çok ülkenin en azından durumlarını devam ettirebilmek için, desteklerini almak, kendi varlıklarını pekiştirmek için destekçilerinde oluşturacakları olumlu algı için silah ve diğer savaş gereçleri için yapmadıkları harcamanın kalmadığını görüyoruz.

Bunun içinde güya çok önemsedikleri coğrafyalardaki insanlar üzerinde onları davranış biçimlerini yönlendiren akıl ve mantıklarını kabul ettiği değerlerden ziyade duygu ve hislerin yönettiği boş ve işgal edilmesi kolay zihinler haline getirmek için insanların fiziki ve ruhi tüm direnç engellerini yıkmaya çalışıyorlar.

İnsan zihninin ikna edilmesi yoluyla yönlendirilebilir hale gelmesi, kolayca belirli amaçlara yönlendirilmesi için bilinçaltlarının esir alınması artık günümüzün gelişen teknoloji ve iletişim araçlarıyla üzerinde en çok çalışılan konularının başında geliyor. 

Günümüzde ülkelerin tam anlamıyla modern işgali olarak vasıflandırılabilecek bu çalışmanın gelişen teknolojinin ürettiği iletişim araçlarıyla daha da kolay hale gelmiştir.

Bilgi, teknoloji veya iletişim çağı ya da henüz duymadığımız pek çok tanımla olarak tarif edilen zamanımızda yapılan zihin kontrolleri sadece teknolojik araçlarla değil belki psikolojik bir takım yöntemlerle yapılmaktadır.

Bunun en açık örneği çoğu uluslararası karteller tarafından yönetilen sözde ulusal medya organlarının toplumları çoğu gerçek olmayan haber ve magazin programları ile toplu bir hipnoza tabi tutarak insanların zihinlerini kendi siyasi ve ekonomik programları doğrultusunda manipüle etmeleridir.

Bu yolla başta bizim ülkemiz olmak üzere özellikle azgelişmiş İslam ülkelerinde o toplum fertleri için tarihi kültür ve gelecekleri için çokta önemli olmayan bir istek ve arzuyu vazgeçilmez bir ihtiyaç haline dönüştürmeyi başarmışlardır.

Bir kez herhangi bir istek veya arzu o toplumdan bazı fertler için vazgeçilmez hale getirildi mi dünya egemenleri tarafından o mefhum derhal pazarlanması tasarlanmış tüketim kültürünün bir ögesi haline de getirilmiş olur.

Bu sadece ticari açıdan böyle olmaz.

Siyasi ve askeri amaçları olan devletler de aynı yoldan devam ederler ve algı yönetimin kontrolündeki propagandalar hükümetlerin görünmeyen yürütme organı haline geliverir.

Öylesine verimli bir alandır ki algı yönetimi insanları sadece eğitim gördükleri kurum itibariyle bölü parçalamaz.

Siyasi partilerine olan bağlılıklarını bile geride bırakacak ölçüde spor kulübü holiganlığı ile insanları kitlesel hipnozun etkisiyle birbirine düşman veya dost edebilirler.

Ya da daha tehlikeli olanı devreye sokarak o hedef ülke insanları üzerindeki psikolojik savaş operasyonlarını bir adım daha ileri götürerek bizim ülkemizde bir zamanlar yapabildikleri gibi ideolojik görüş veya mezhep çatışmalarını devreye sokarlar veya en son Irak’ın işgalinde tek mermi atmadan Amerikan askerîlerine teslim olan veya bizim ülkemizdeki 15 Temmuz örneğinde olduğu gibi kendi insanına karşı silah kullanan cemaat mensuplarını organize ederler.

Bir psikolojik savaş ya da daha doğrusu psikolojik bir işgal yöntemi olarak algı yönetimiyle yapılan saldırılar bu gün karşı karşıya kaldıklarımızdan ibaret değildir ve daha da artarak devam edecektir.

Bizim insanımıza düşen zor görev bu algı yönetimi manipülasyonlarını biz kurgulayamadığımız göre en azından boşa çıkarmak olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi