Yemin Kefareti
Bazı müteahhitler ve bazı esnaflar yalan yere yemin ederek işlerini yürütmeye çalışmaktadırlar. Bunların sayısı günden güne artmaktadır. Bunun önüne geçilemez ve ıslah yoluna gidilemezse bu durum kronik bir hastalığa ve kangrene dönüşür ki içtimai ve sosyal yapımız bozulabilir. Bunun sonucu istikbalimiz tehlikeye düşebilir. Halkımız zaman zaman bu durumdan şikâyetçi olduğu için bugünkü yazımızı bu konuya ayırdık; inşallah faydalı olur.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin.) Allah size ayetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!” (Mâide:89)
Yemin lügatte kuvvet manasına gelir. Şer’an bir işi yapmak veya yapmamak hususunda azme veya iddiaya kuvvet vermek için Allah Tela’ya kasem suretiyle yapılan bir akittir.
Yemin eden Müslüman yeminine riayet etmesi gerekir. Yaptığı yemine riayet etmeyip yeminini bozan Müslüman’a keffaret gerekir. Muktedir ise, sırasıyla, müslim veya gayrimüslim bir köle veya cariye azat etmesi veya on fakiri akşamlı sabahlı doyurması veya on fakire orta halde birer elbise vermesi gerekir. Bu üç şeyden birine kadir olmayan Müslüman üç gün ardı ardına oruç tutması gerekir. Bu orucun arasına hayız sebebiyle bir fasıla girerse yeniden tutulması icap eder. Şafilere göre bu oruçta böyle birbiri ardına tutmak şart değildir.
Haram olan şeyleri yapmaya veya birinci derecedeki akrabalarla konuşmamak için yemin etmek doğru değildir. Yapılmış ise yemini derhal bozup keffareti verilmesi gerekir. Haram olan şeyleri yapmaya Allah’ı şahit tutmak işlenen haramın günahı yanında ayrıca büyük bir vebali yüklenmiş olur.
Yeminin Çeşitleri
Yemin-i lağv; yanlışlıkla veya doğru olduğu zannıyla yalan yere yapılan yemindir. Borcunu ödemiş olmadığı halde ödemiş olduğunu sanarak “vallahi borcumu ödedim” diye yemin etmesi böyledir; dil alışkanlığı ile yapılan yeminler de böyledir. Bu şekildeki yeminler yukarıda ayeti kerime’de ifade edildiği gibi affedilmiştir.
Yemini gamûs, yalan yere âmden yani bilerek yapılan yemindir. Mesela borcunu ödememiş olduğunu bilen bir şahsın “Vallahi ben borcumu ödedim” diye kasem etmesi bu kabildendir. Bunun bağışlanması için keffaret kifayet etmez. Ayrıca borcunu ödemesi; tevbe ve istiğfar etmesi gerekir.
Yemin mün’akide, mümkün ve âtiye istikbale ait bir şey hakkında yapılan yemindir. “Vallahi ben borcumu ödeyeceğim.” “Veya ben falan kişiyle konuşmayacağım.” Riayet edilirse keffaret gerekmez.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefareti, ailenize yedirdiğiniz yemeğin orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek yahut da bir köle azad etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin kefareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun (onlara riayet edin.) Allah size ayetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz!” (Mâide:89)
Yemin lügatte kuvvet manasına gelir. Şer’an bir işi yapmak veya yapmamak hususunda azme veya iddiaya kuvvet vermek için Allah Tela’ya kasem suretiyle yapılan bir akittir.
Yemin eden Müslüman yeminine riayet etmesi gerekir. Yaptığı yemine riayet etmeyip yeminini bozan Müslüman’a keffaret gerekir. Muktedir ise, sırasıyla, müslim veya gayrimüslim bir köle veya cariye azat etmesi veya on fakiri akşamlı sabahlı doyurması veya on fakire orta halde birer elbise vermesi gerekir. Bu üç şeyden birine kadir olmayan Müslüman üç gün ardı ardına oruç tutması gerekir. Bu orucun arasına hayız sebebiyle bir fasıla girerse yeniden tutulması icap eder. Şafilere göre bu oruçta böyle birbiri ardına tutmak şart değildir.
Haram olan şeyleri yapmaya veya birinci derecedeki akrabalarla konuşmamak için yemin etmek doğru değildir. Yapılmış ise yemini derhal bozup keffareti verilmesi gerekir. Haram olan şeyleri yapmaya Allah’ı şahit tutmak işlenen haramın günahı yanında ayrıca büyük bir vebali yüklenmiş olur.
Yeminin Çeşitleri
Yemin-i lağv; yanlışlıkla veya doğru olduğu zannıyla yalan yere yapılan yemindir. Borcunu ödemiş olmadığı halde ödemiş olduğunu sanarak “vallahi borcumu ödedim” diye yemin etmesi böyledir; dil alışkanlığı ile yapılan yeminler de böyledir. Bu şekildeki yeminler yukarıda ayeti kerime’de ifade edildiği gibi affedilmiştir.
Yemini gamûs, yalan yere âmden yani bilerek yapılan yemindir. Mesela borcunu ödememiş olduğunu bilen bir şahsın “Vallahi ben borcumu ödedim” diye kasem etmesi bu kabildendir. Bunun bağışlanması için keffaret kifayet etmez. Ayrıca borcunu ödemesi; tevbe ve istiğfar etmesi gerekir.
Yemin mün’akide, mümkün ve âtiye istikbale ait bir şey hakkında yapılan yemindir. “Vallahi ben borcumu ödeyeceğim.” “Veya ben falan kişiyle konuşmayacağım.” Riayet edilirse keffaret gerekmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.