Yazıların gölgesinde bir ömür Necip Fazıl Kısakürek

Yazıların gölgesinde bir ömür Necip Fazıl Kısakürek

Batı kültürünün içinde yetişen, hayatımın ikinci dönemi diye adlandırdığı İslam ile tanışmasının ardından doğu kültürü ile harmanladığı şiir, sanat, edebiyat ve tefekkür yolunda ilerleyerek Şairlerin

Batı kültürünün içinde yetişen, hayatımın ikinci dönemi diye adlandırdığı İslam ile tanışmasının ardından doğu kültürü ile harmanladığı şiir, sanat, edebiyat ve tefekkür yolunda ilerleyerek “Şairlerin Sultanı”  olarak sona eren 79 yıllık bir ömür
 
 Şiirleriyle, sesiyle, sözüyle, yazılarıyla, konferanslarıyla büyük bir kitlenin fikir hayatına yön veren aksiyon adamı… Şiir, tiyatro, fıkra, hikaye, makale, tarih, tenkit, biyografi türlerinde verilen eserler… İki döneme ayırdığı hayatı… Gazetecilik, siyaset, yazdıkları, söyledikleri, ‘yılanlı kuyu’ diye tabir ettiği hapishane hayatı…  Sakarya Türküsü, Kaldırımlar, Beklenen, Çile, O ve Ben, Büyük Doğu denildiği zaman akla gelen isim usta şair ve yazar: Necip Fazıl Kısakürek.Edebiyat, fikir, sanat ve siyasetle iç içe bir yaşam süren Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904’te İstanbul’da doğdu. Köklü bir aileye mensup olan Kısakürek, Osmanlıdan da eski olan Dulkadiroğullarına bağlı “Kısakürekler” soyuna mensuptur. İlk eğitimini hayatında önemli bir yere sahip olan dedesinden aldı.  Batı kültüründe eğitimini ilk olarak Fransız Koleji ve Amerikan Kolejinde aldıktan sonra, ardından “Ne oldumsa bu mektepte oldum” dediği Bahriye Mektebinde (Askeri Deniz Lisesi) lise hayatını tamamladı. Lisedeki hocaları Yahya Kemal, Ahmet Hamdi gibi dönemin ünlü isimleriydi. 1924 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini bitirdikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Fransa’ya gönderildi. Fransa’da Sarbonne Üniversitesi felsefe bölümünde okudu. Fransa’daki yılların ardından Türkiye’ye dönen Kısakürek, Hollanda, Osmanlı, İş Bankası gibi o dönemin önemli bankalarında çalıştı. Müfettişlik, muhasebe müdürlüğü gibi görevlerde bulundu. 1939- 43 yılları arasında Robert Koleji, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde hocalık yaptı.
“ŞAİRLER SULTANI”
Şairliğe ilk olarak 17 yaşında annesinin arzusuyla başladı. İlk şiirleri Yeni Mecmua’da yayımlandı. Milli Mecmua ve Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle adından söz ettirdi. Paris dönüşü yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitapları büyük kitleler üzerinde hayranlık uyandırdı. Henüz 30 yaşına basmadan çıkardığı yeni şiir kitabı Ben ve Ötesi ile popülerliğini devam ettirdi. Bütün şiirlerini ayıklayarak, süzerek, yenilerini de ekleyerek 1974 yılında Çile’de topladı. Türk Edebiyatına “Şairliğimin tek ve eksiksiz kadrosu” diyerek armağan etti. “İşte şiir kitabım bu, hepsi bu kadar ve bu kitaba gelinceye kadar başka hiçbir şiir bana, adıma, ruhuma atfedilemez.”  demiştir. 1980’de Türk Edebiyat Vakfı tarafından “Şairler Sultanı” ve 1982’de Yılın Fikir ve Sanat adamı seçildi. Şiir dışında hikaye, tiyatro, roman tarzında eserler de ortaya koydu. Yayınlanan tiyatro oyunları vardır. İlk tiyatro eseri olan Tohum, Muhsin Ertuğrul tarafından 1935 yılında İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahnelemiştir. Oyunlarında hem sanat, estetik hem de fikir ön plandadır. ‘Bir Adam Yaratmak’ diğer önemli tiyatro eseridir. Bir çok hikayeler yazmıştır. Parça parça yazdığı hikayeleri ‘Hikayelerim’ ismiyle kitaplaştırmıştır. Konuları hep mesaj yüklüdür. Kumar ve hasta, kumarbaz, ölüm,  yalnızlık, korku etrafında şekillenen konularda hikayeler yazmıştır.  
KİTLELERE ULAŞMASI
Necip Fazıl’ın yazı hayatında dergicilik çok önemli bir yere sahiptir. Üç büyük önemli derginin doğuşunda etkili olmuştur. Ağaç, Borazan, Büyük Doğu çıkardığı dergileridir.  Ağaç dergisi 1936 yılında 16 sayı çıkmıştır. Siyasal mizah dergisi Borazan ise ancak 3 sayı olarak 1947 yılında çıkmıştır.  1938 yılında Ulus Gazetesi’nin açtığı müsabaka için Büyük Doğu Marşını yazan Kısakürek, marştan ilham alarak adını daha sonra kendisi ile özdeşleşen Büyük Doğu dergisini kurmuştur. En uzun soluklu dergisidir. İlk sayısı 1947 yılında çıkıyor.  36 yıl farklı zaman dilimlerinde kapatılmış toplatılmış olmasına rağmen çıkmıştır. Zaman zaman günlük, haftalık, aylık olarak yayımlanıyor.  Büyük Doğu Dergisi çıktığı dönemde ilgi odağı olmuştur. Büyük yankı uyandırmıştır. Birçok şair ve yazara mektep olmuştur. İlk sayılarında yazar kadrosu oldukça kozmopolittir. Bedri Rahmi, Sait Faik gibi yazarların öykü ve yazıları yer almıştır. Ancak Büyük Doğu dinsel bir kavga organı haline gelince yazarların bir kısmı ayrılmıştır.
İSLAMA UYANIŞI
“Tam otuz yıl saatim işlemiş, ben durmuşum; / Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.” Diyerek İslami şuura uyanmadan önceki yaşamını özetlemiştir Necip Fazıl Kısakürek.  Hayatını iki döneme ayıran Kısakürek doğumundan otuz yaşına kadar olan devreye birinci dönem, 1934’ten ölümüne kadar olan devreye ise ikinci dönem diyor. Bu dönemlere ayrılmasına neden olan nokta ise hayatı, aksiyonu üzerinde büyük etkileri olan Abdulhakim Arvasi ile 1934 yılında tanışmalarıdır. Bu tanışmasını ise bir şiirinde şöyle anlatıyor:
“Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel;
 Bir zamandı ki, zaman donacak kadar güzel.
Bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız;
Ruhuma büyük temel çivisini çaktınız!”
1934 yılına kadar olan hayatı kadın, içki, kumar etrafında şekillenmişken; bir vapur yolculuğunda tanıştığı bir kişi vesilesiyle bambaşka bir yöne kayar. Vapurda karşısına oturup gözlerine gözlerini diken adama bir hayli sinirlenir. Hatta bir ara kalkıp dövmeyi bile düşünür. Göz göze geldikleri anda buzlar çözülür ve koyu bir sohbet başlar. Kendisine adres verilir. Bu adresin sahibi Beyoğlu camiinde her cuma sohbet yapan Abdulhakim Arvasi’dir. İlk fırsatta Abidin Dino’yu da alarak gitmiştir. Ondan sonrasında ise artık hayatı, mücadelesi ve eserleri bu doğrultu da değişir. Bu şahıs ile tanışıklığını, gördüklerini, yaşadıklarını üzerinde bıraktığı etkiyi “O ve Ben” adlı eserinde uzun uzun anlatmıştır.
AKSİYON ONUN YAŞAMI
Büyük Doğu Dergisi’ni çıkarmaya devam ederken 1949 yılında Büyük Doğu Cemiyetini kurdu. 1962’den itibaren ise tüm Anadolu şehirlerinde konferanslar verdi. Ondan sonraki yıl da bir davet üzerine açılan konferans çığırı üzerinde Salihli, İzmir, Erzurum, Van sonra ise İzmit ve Bursa’da konferanslar verdi. Bu konferanslar bütün şehirlere yayıldı. Şair yazar olduğu kadar aynı zamanda iyi bir hatiptir Kısakürek. Verdiği yüzden fazla konferans bunun göstergesidir. Büyük Doğu düşüncesinin seslendirildiği konferanslar daha sonraki yıllarda kitaplaştırılmıştır. İman ve Aksiyon, Sahte Kahramanlar, Özlediğimiz Nesil, İslam ve Öbürleri başlığı altında yayımlanmıştır. Bu konferanslar yapıldığı dönemde büyük yankılar uyandırır. 1965 yılında Büyük Doğu Fikir Kulübünü kurdu. Ardından da oğlu Mehmet’e Büyük Doğu Yayınevini kurdurttu. Sonuna vasiyetini de eklediği “Esselam”  isimli manzum eserinden başlayarak daha önceki yayımlanan eserlerin düzenli yayımına başladı.
HAPİSHANELERİN ÖĞRETTİKLERİ
Necip Fazıl, ömrünün önemli bir kısmını ‘insanın ensesine bindiği ve beynini emdiği yer …’olarak algıladığı hapishanelerde geçirmiştir. Fikir ve düşüncelerin açıklanması zor dönemlerde sözünü esirgememiştir. Söyledikleri mevcut düzene tehdit olarak algılanmıştır. Çoğu kez de cezalandırılmıştır. Farklı tarihlerde İstanbul, Ankara, Malatya hapishanelerinde geçirdiği günleri, Cinnet Mustatili adında kitaplaştırmıştır. Hapishaneler Kısakürek’in hayatında çok önemli bir etkiye sahiptir. Yazılarındaki aksiyon hapishanede yazdıkları eserlerde çok daha fazla kendini gösteriyor. İç alemine daha çok seferler yapıyor, dine daha sıkı sarıldığını yazıları, şiirleri ve günlüklerinden görüyoruz.
 “Yarın elbet bizim, elbet bizimdir;
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir.”
 MAYISTA VEDA
“Anladım işi;  san’at, Allah’ı aramakmış,
Marifet bu gerisi çelik çomakmış.”
Tüm hayatını O’nu aramak ile geçiren Kısakürek, 1981 yılının başlarında, İman ve İslam Atlası isimli eserini yazabilmek için evine kapanır. Ömrünün son günlerini evinde notları, yazıları, kitapları ve dost sohbetleri ile geçirir.  Ve bir gece 1983 yılında onun için daima hayatında önemli bir yere sahip doğduğu mayıs ayında yatağından doğrulup dışarı bakar ve usulca şu sözler dökülür ağzından: “Demek böyle ölünürmüş!” Bu sözler ile 79 yıllık hayatı son bulmuştur. Adına şiirler yazdığı çok sevdiği İstanbul’da Eyüp mezarlığında yatmaktadır.

BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı                             
Ne taze ölüyü mezar
Ne de şeytan bir günahı                           
Seni beklediğim kadar
…..

ÇİLE
…Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...
….

KALDIRIMLAR
Sokaktayım kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.

n NURGÜL YILMAZ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.