Yalnızlık ve şeref…!
Yalnızlığa itilmiş, kafası yüzlerce farklı oyun ve proje ödevleriyle kafası karışmış, kreşlerin griliklerinde büyüyen milyonlarca çocuk var etrafımızda…
Hayatı tanırken, toplumun genetiğini, sevgiyle harmanlayıp, kendilerine aktaracak, ailenin en büyük kurumsal hafızasını büyük bir toleransla donatarak verebilecek dede ve nine kokusundan uzak zamane çocukları…
***
Hanımlar, müzeye çevirdikleri, moda ve ikon mabedi evlerinde, baston tıkırtısından hoşlanmıyorlar artık… Kendi başlarına geleceklerden haberli…
Bile-bile LADES diyorlar sanki yalnızlık içinde geçecek geleceklerine…
***
“Yaşlı da olsa ayrı evi olsun…”
“Ev üstünde ev olmaz…”
Toplumu temelden sarsan şeytanı telkinlerle iki kuşak arasına tel örgüler çekiyoruz…Dede ve nineler, mateessüf, sadece pazar günlerinin renkli figüranları haline geldiler…
Bize dayatılan hayatlar onları 7/24 aramızda tutmamıza müsaade etmiyor artık… Ya da nefsimize böylesi hoş geliyor…
Ehl-i geçim diyorlar böylesine…
***
Bir tarafta, kreşlerde yalnız ve mutsuz yaşayan özgüvenden uzak tedirgin çocuklar…
Diğer tarafta huzurevlerinde ya da ahir ömürlerinin sonunda yalnız yaşadıkları köşelerinde, bedensel huzurlarla avunan birikimini ve sevgisini aktaramamış huysuz ihtiyarlar…
***
Tüm bunlara neden olan ise;
Televizyon ekranlarından, dizilerden, şeytanın avucunun içine aldığı, bir anlamda karakterini yoğurduğu günümüz kadının standartları…
Ve aynı sonla tanışmayacağını sanan bizim gibi saflar...
“Rabbin şöyle emretti: Sadece Allah’a ibadet edeceksiniz. Ana ve babanıza iyi davranacaksınız. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, sakın onlara “of!” bile deme! Onları azarlama! Onlara saygıyla hitap et! Onlara merhamet ederek tevazu kanatlarını aç da, “Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl şefkatle büyüttülerse, sen de onlara öyle merhamet et, de!” (İsra Suresi 17, 23 ve 24. Ayetler)
Saçı sakalı ağarmış yaşlı Müslüman'a saygı gösterip ikram etmek, Allah'a saygıdandır. (Hadis-i Şerif)
***
Hacı emmiler ve hacı teyzeler, bu dünyada en çok ama en çok torunlarının yanına yakışır...
Misafir odalarını biblolarla, tablolarla süslemeye çalışarak, şeytanın tapınağına dönüştürmektense, oraların gerçek süsü büyüklerimizle ancak şerefleneceğini unutmamak gerekir…
Unutma;
İhtiyarı olmayan evler, bahtiyar olmaz…