Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

YALAN SÖYLEYEN TARİH DİZİLERİ

YALAN SÖYLEYEN TARİH DİZİLERİ

Bizim siyasetçilerimizin hemen hepsinin dillendirdiği ama aslında her birinin farklı bir maksat için söylediği bir sözdür YALAN SÖLEYEN TARİH ifadesi.

Tarihin yalan söylediğini daha doğrusu tarihe yalan söyletildiğini bu ülke insanı 1970 li yılların sonunda Çankaya’da Kâbus, Yakın Tarihimizde Siyasi Cinayetler, Yüz Küçük Adam, Abdülhamit, Cumhuriyet Devrinde Mühim Olaylar, Tarihi Gerçekler, Menemen Vakası, Milli Mücadele Gerçekleri, 31 Mart Vakası ve Yalan Söyleyen Tarih Utansın kitapları ile öğrendi.

Bu sebepledir ki; Yalan Söyleyen Tarih ifadesi sadece 2006 yılının Mart ayında vefat eden merhum Mustafa Müftüoğlu’nun kitabının adı değildir.

Hatta bu sözün merhum Mustafa Müftüoğlu’na ait olup olmaması hatta Merhumun tarihçi olup olmaması da çok önemli değildir.

YALAN SÖYLEYEN TARİH bu ülkenin hem geçmişi hem de bu günü için söylenmiş en doğru sözlerden birisidir.

Çünkü Cumhuriyetin ilk yıllarından beridir gerek Osmanlı Devleti gerekse de Türkiye Cumhuriyeti dönemi ile ilgili olarak yazılan pek çok şeyin gerçek olmadığı bu ve benzeri birkaç kitapta direkt olarak söylenebilmiştir.

Her yeni kurulan düzen gibi Cumhuriyet idaresi kurulunca da yöneticilerin birinci görevleri kendinden önceki yöneticileri kötülemek ve vatandaş nezdinde kendilerinin haklı oldukları imajını yerleştirmek olmuştur.

Bu yapılan kara propagandayı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel “Osmanlıyı biz de kötüledik. Çünkü Osmanlı’yı methetsek, Cumhuriyet’i tutturmakta zorluğumuz olurdu. Yalnız, şimdi dönüp geriye baktığımız zaman şöyle kötüledik; biz, kahramanlıklarla övündük. Yani Kanuni Sultan Süleyman'ı kötülemedik hiçbir zaman yahut Fatih Sultan Mehmet’i kötülemedik. Ama padişahlar dendiği zaman topyekûn kötüledik. Böyle bir dönemi geçirmek mecburiyetindeydik." şeklinde ifade etmiştir.

Ama bu millet gayet iyi biliyor ki “kötüledik” ifadesinin gerçeğinde inkâr, tahkir ve Osmanlı adı altında İslam’a kin ve düşmanlık vardır.

Şimdilerde bu oyunun ikinci perdesi sahneleniyor.

Güya Osmanlıyı ve Selçukluyu övme adı altında yine o dönemin İslam’ı temsil eden devlet ve şahsiyetleri olduğundan farklı gösterilmeye çalışılıyor.

Muhteşem Yüzyıl isimli dizi ile başlayan bu serüven şimdilerde Diriliş Ertuğrul, Kuruluş Osman Payitaht Abdülhamid ve en son da Uyanış Selçuklu dizileri ile devam ediyor.

Hakkında pek çok olumsuz beyanlar olduğu halde milletin beklediği önleyici tedbir alınmayan Muhteşem Yüzyıl isimli diziye rakip veya karşılık olduğu ifade edilen dizilerde de ondan geri kalmayan fahiş hatalar devam edip gidiyor.

Dün Cumhuriyet idaresini yerleştirebilmek için söylenen yalanların bir benzeri bu günlerde diziler aracılığı ile tekrar millete tarih diye öğretilmeye çalışılıyor.

Bunlar tarihin kurgulandığı dizilerdir ve mutlaka tarihteki olayları birebir ele alıp aktarmak mümkün olmayabilir hem bu doğru da olmaz diyebilenler elbette çıkacaktır.

Bu sözlere karşı milletin bu dizilere karşı takındığı tavra göre karar verilmelidir diyoruz.

Çünkü bu millet bu tür tarihi dizlerin birkaç bölümünden sonra tabir caiz ise kendini kaybediyor ve dizideki olayların ve kişiliklerin çoğunlukla kurgu olduğunu unutup kendisini dizi kahramanları ile özdeşleştiriyor hatta dizideki olayların gerçek tarih olduğu düşüncesine kapılıyor ve veryansın ediyor.

Dahası bazı kişiler ise dizideki kurgulanmış olayların kahramanları olan şahsiyetlerin rollerini şimdiki yöneticilerin hayata geçirdiği işler olarak görmekten bile geri durmuyorlar.

Bizim ülkemizde maalesef tarih tarihçilere bırakılmayacak kadar önemli bir bilim dalı olduğu için romanı, hikâyesi, tiyatrosu ve sineması ile herkesin gelir kaynağı olmuş durumdadır.

Tarkan, Kara Murat, Karaoğlan, Malkoçoğlu ve Köroğlu gibi sinema filmleri ile başlayan tarihin çarpıtılması ve paraya tahvil edilmesi süreci iktidar partilerinin adı kültürel ve sanatsal destek adı altındaki parasal destekleri ile daha hayli devam edecek gibi görünüyor.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yazılan tarih kitapları ile bir toplumsal hipnoza tabi tutulan bu millet sanki şimdilerde tam da bunun karşıt düşüncesi ile yeni bir hipnoza sokulmak istenmektedir.

Yaşadıklarımız göstermiştir ki hipnoza tabi tutulan bir zihin kendi düşüncesinden başkasını kötülük kaynağı olarak görür ve yok etmeye çalışır.

Hele ki 21.yüzyılın savaşlarının ordularca harp meydanlarında değil de milletlerin zihinlerinde yapılmak istendiğinin ortaya çıktığı şu günlerde her önümüze konan tarihi bilginin doğru olup olmadığı daha da önem kazanmaktadır.

Bizim milletimizin diğer milletlerden farklı olarak toplumsal psikolojisinin tarihten, fikir ve ideolojiden ve hatta dini bilgilerden bile daha önemli olduğunu bilen iç ve dış düşmanlar bu durumdan yıllarca fazlasıyla istifade ettiler ve etmek de isteyecekler.

Ama biz inanıyoruz ki; Bu millet sinema filmi ve televizyon dizileri ile tarih öğrenilmeyeceğini elbette bir gün öğrenecek ve yalan söyleyen tarih filmleri ve dizilerini de yalan söyleyen tarih kitapları gibi tarihin çöplüğüne atacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi