Vefayı hak eden bir adam ve de vefalı bir adam
Sevgili Uğur Özteke'nin kaptanlığını yaptığı, Konya'da da bir sosyal yaşamın olduğunu vurgulayan, dahası okunabilecek aylık bir dergi olan “Uğurböceği”nin son sayısının sayfalarını karıştırırken, bir sürprizle karşılaştım...
Hem de hoş bir sürpriz...
Haşim Hoca, Feyzullah Ertaş ve Erdoğan Demirören'i aynı fotoğraf karesinde görünce duygulandım...
Özellikle de Haşim Bayram'ı...
Konya'ya ve Konyaspor'a verdiği hizmetleri unutmak mümkün mü?
Bu uğurda sağlığını bile hiçe saydı...
Konyalı Haşim Hoca'yı bilir, tanır, sever...
Tabi ki Feyzullah Ertaş'ı da...
Ama Konyalı Erdoğan Demirören'i tanır mı, bilir mi?
Kimbilir...
Bilmeyenler için kısaca tanıtmakta fayda var...
Ülkenin ekonomisine yön veren ünlü bir sanayici olmasının yanında, Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi, aynı zamanda da (TFF) Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören'in de babasıdır Erdoğan Demirören...
Sıradan biri değil yani...
Geçerken uğranılacak birisi hiç değil...
xxx
Burada konumuz tabi ki Erdoğan Demirören değil...
Konunun yazılış sebebi, vefayı hakeden bir insanla, vefalı ve sadakatlı bir adamın hikayesi...
Vefayı hak eden adam, belli ki, çok acılar çekmiş, çekiyor...
Sesinden belli, yüzünden belli, bakışından belli...
Ama şu da bir gerçek ki, Hazreti Mevlana'nın söylediği gibi “Sanmasınlar ki yıkıldık, sanmasınlar ki çöktük, bir başka bahar için sadece yaprak döktük” duruşunu da yabana atmamak lazım...
Evet...
Haşim Bayram bu adam...
Yani Konya'nın Haşim Hocası...
Konya'nın, Konyalının iltifatlandırma yürekliliğini gösteremediği marifetli adam...
Konya ve Konyaspor sevdası yüzünden işinden, aşından, en önemlisi de sağlığından olan adam...
Dost sandıklarının birer birer, tüydüğü, terkettiği adam...
Haşim Hoca...
İçeriden ve dışarıdan gelen saldırılara, bel altı vuruşlara muhatap olan bu adamın, Konya'nın imajının artması için verdiği mücadelelere tanık olmuştuk...
Konya ve Konyalılık konusundaki samimiyetine ve bu şehirde yaşayan herkesi kıskandıracak düzeyde verdiği çabalara da...
Uzatmayacağım...
Konya'yı sevmeyi yaşam biçimi haline getirenlerin izini sürdüğünüzde, şehre kattığı güzellikleri geleceğe taşımaya çalışanlar öne çıkar...
Abartısız bu insanlardan en birincisidir Haşim Hoca...
xxx
Ve Feyzullah Ertaş...
“Vefa”sızların çokça olduğu bir şehirde, “vefa”nın, “ahde vefa”nın, “sadakat”ın, “dost”luğun, “dost” kalmanın kadrini kıymetini bilen Allah'ın “çift yürek” verdiği adam...
Terketmemiş Hocasını...
Esirgememiş sevgisini...
Unutturmamış dostluğunu...
Elinden bir sabun gibi kayıp gitmeden, yaşarken bilmiş Haşim Hocasının değerini...
İyi gününde yavaş yavaş, kötü gününde koşa koşa gideni olmuş Haşim Bayram'ın...
İnadına Hoca'nın yanında olmuş...
Olmaya da devam ediyor...
Gün olur asra bedel olurmuş...
Öyle günler vardır ki, anlatılmaz yaşanır...
Her anı, her dakikası, her saniyesi adeta içinize işler, yüreğinizi sarıp sarmalar...
Hayatın tümünü bir günde yaşamış gibi hissedersiniz...
Feyzullah Ertaş da böyle bir gün yaşatmış sevgili Hocasına...
“Vefa”nın İstanbul'da bir semt adından ibaret olmadığını, “vefa”nın “dost”lukla “ikiz kardeş” olduğunu da göstermiş, kafası basmayan, kişisel çıkarlarına tutsak olmuşlara...
Canına can, kanına kan olmuş...
Dostluksa dostluk...
Vefa ise vefa...
Sadakat ise sadakat...
Daha ne olsun ki?
Ve...
Başka da ne diyebilirim ki, “helal olsun Feyzo” demekten başka...
Nokta.