Ümmetin yüzünün gülmesi için çalıştı

Ümmetin yüzünün gülmesi için çalıştı

Müslümanların yüzünün gülmesi için onlara iyiliği emredip, kötülükten sakındıran ve bu uğurda gece gündüz mücadele veren Tahir Büyükkörükçü, Konya'nın önde gelen alimlerinden biriydi

1925 yılında Konya'da doğan, ömrünü hak ve batıl mücadelesine veren, Konya'da binlerce gencin yanlış yola sapmaması için çabalayan merhum Tahir Büyükkörükçü, vefatının 9'uncu yıldönümünde rahmet ve minnetle anılıyor. Garibanlar için umut olan Büyükkörükçü, dünyevi bir makama talip olmadan, insanların elinde olana asla meyletmeden Allah rızası için koştu koşturdu. Bu uğurda çalıştı ve çabaladı. Büyükkörükçü, yaptığı hayırlı hizmetlerle her daim insanların dualarında yer almayı istedi. 5 Mart 2011 tarihinde kaybeden Tahir Büyükkörükçü'yü son yolculuğuna on binler uğurladı.

ERBAKAN İLE BİRLİKTE TUTUKLANDILAR

Rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan ile birlikte 1977 yılında Milli Selamet Partisi'nden Konya milletvekili olarak Meclis'e gire rahmetli Tahir Büyükkörükçü, 12 Eylül 1980 darbesinde Erbakan'la birlikte tutuklanmış ve 'İslâmî esaslara dönülmesini ve İslâmî devlet kurulmasını istemek' iddiasıyla askerî mahkemece yargılanmıştı. 11 ay cezaevinde kalan Tahir Hoca, cezaevinden çıkınca tekrar Kapu Camii ne dönmüş ve vaazları 1999 yılına kadar devam etmişti. Görev yapmak, konuşmak, vaaz etmek, sohbet etmek onun için bir zevkti. Nereye çağrılsa gider, kim ve kaç kişi olursa olsun onlara sohbet ederdi. Konya’da bulunduğu sürece hemen her hafta ev sohbetleri olurdu. Bu sohbetlerde her meşrepten, her görüşten insanlar bulunur, onların hatırlarına riâyet ederdi. Sohbetin sonunda hafızlar ilahiler ve kasideler okurlardı. Daha sonra “çekin bakalım cüzdanları” der, ya bir fakir kişi için, ya bir talebe için ya da bir hayır kurumu için mutlaka para toplanırdı.

HADİS EZBERLEMEYE ÇOK ÖNEM VERİRDİ

Gençleri hafızlığa teşvik eder, küçük çocuklara “Hâfız olun, âlim olun, velî olun, büyük adam olun” diye dua ederlerdi. Hadis ezberlemeye çok önem verir, eve ziyarete gelen imam-hatip ve ilâhiyat talebelerini, değişik konularda bildikleri hadisler var mı diye imtihan ederlerdi. Her evden en az bir hafızın yetişmesini ve bir erkek evlâdının da ilâhiyat tahsiline ayrılmasını isterlerdi. Müminlerin duasına çok değer verir, bir emriniz var mı efendim diyenlere: “Bir tek ricam var, beni duadan unutmayınız, hocanız olarak sadece bu kadar bir yüküm var size” der ve ilave ederlerdi: “Aman dua alın, aman dua alın, aman dua alın!” Eve gelen misafirlere hep şunu tekrar ederlerdi: “Ne kadar bahtiyarız desek az. Zira sevdiklerimiz hep Allah dostları, sevenlerimiz hep Allah dostları.” Zor şartlarda, sıkıntılı günlerde hep “Bizim Allah’ımız var. Görüyor, duyuyor, biliyor ve her şeye kâdir.” diyerek etrafını teselli ederlerdi. O ömrü boyu İslâm’a hizmet aşkı ile yandı. Ömrü boyu ilme ve insanlara hizmet etti. Maddi hiçbir karşılık beklemeden, dünyevi bir makama talip olmadan, insanların elinde olana asla meyletmeden Allah rızası için koştu koşturdu. Çalıştı çabaladı.

CEZAEVİNDEN ÇIKAR KAPU CAMİİ'NE DÖNER

Hayran olduğu Mahmud Sami Ramazanoğlu hazretlerinden de manevi ders alan Tahir Büyükkörükçü, kararlı ve titiz bir derviştir artık. Asker dönüşü, eski garaj civarındaki Boncuk Camiinde imamlığa başlar diğer yandan da yarım kalan hafızlığını tamamlar. Çeşitli camilerde verdiği vaazlara ilgi her geçen gün artar. Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmed Hamdi Akseki bir vesile ile Konya'ya gelir ve Tahir Hoca'nın vaazını dinler, çok beğenir. Prosedür gereği yapılan bir imtihanla Tahir Hoca Konya merkez vaizliğine tayin edilir: Yıl 1951.1960 ihtilalına kadar ateşli ve etkili vaazlarına devam eden Tahir Hoca, ihtilalın sıkıntılı günlerinde dahi vaaz vermeye korkmadan devam eder. İki yıl sonra mahkemeye verilerek vaizlik vesikası elinden alınır ve sekiz ay konuşturulmaz. 1964 yılında Burdur'a sürgün edilir. Hocaya ceza verdiğini sananlar Burdur halkına ödül vermiştir aslında.1965'teki siyasi değişiklik sonrası, Konya'ya müftü olarak döner. Yedi yıla yakın devam eden müftülük döneminden sonra kendi arzusu ile tekrar kısa bir süre vaizlik yapar ve 1973 yılında emekliye ayrılır. Siyasetten hiç hoşlanmadığı halde büyüklerinin isteği ile 1977 yılında Milli Selamet Partisi'nden Konya milletvekili olarak Meclis'e girer. 12 Eylül 1980 darbesinde Erbakan'la birlikte tutuklanarak 'İslâmî esaslara dönülmesini ve İslâmî devlet kurulmasını istemek' iddiasıyla askerî mahkemece yargılanarak 11 ay cezaevinde kalır. Cezaevinden çıkınca tekrar Kapu Camii ne döner ve vaazları 1999 yılına kadar devam eder.

TASAVVUFTA ÖLÇÜŞÜ ŞERİATTI

Rahmetli Büyükkörükçü, misafirperverdir. Başta Mahmud Sami Ramazanoğlu Efendi hazretleri olmak üzere, Lâdikli Hacı Ahmed Efendi, Hacı Veyis Zade Mustafa Efendi, Muhammed Harrani Hazretleri, Musa Topbaş Efendi, Muhammed Zahid Kotku Efendi, Mekkeli Üstad Muhammed Alevi Maliki, Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, üstad Ali Ulvi Kurucu, Havlucu Ahmed Efendi, Konyalı Dişçi Mehmed Efendi gibi nice büyükler, Necip Fazıl gibi nice üstadlar evlerini teşrif etmişlerdir. Hali hazırda yaşayan birçok zevat da evlerinde misafir olmuştur. Allah dostlarına dost, düşmanlarına karşı düşmandır. Mevlana hayranıdır ve binlerce Mesnevi beytini vaazlarında ezbere okur. Mehmed Akif'i çok sever; üstad Necip Fazıl'la çok muhkem dostlukları vardır. Ali Ulvi Kurucu ile sohbetlerine doyum olmaz. Fıkıh ve tasavvufta çok titizdir. İmam-ı Azam hazretlerini çok sever ve Hanefi fıkhı konusunda akaidiliğe asla taviz vermez. Tasavvufta ise ölçüsü Şeriat'tır. Tasavvufa asla dil uzattırmaz ama Şer-i Şerif'e uymayan hallere de asla itibar etmez. Hayır yapmada önde olmayı sever. Yakınlarına ve çevresine,'Nerede bir hayır işi varsa, sizin de mutlaka payınız, katkınız olsun' diye tavsiye eder. Hafızlığını tamamlayanları umreye göndererek ödüllendirir. Haftalık sohbetlerinde mutlaka para toplanır ve bir ihtiyaç sahibine yardım edilir. Onun en büyük derdi İslam'ın ve Müslümanların yüzünün gülmesidir.' Çok çile çektik. Bir iyi gün görelim, İslâm adına bir oh diyelim de öyle ölelim' der. Müslümanlarının yüzünün gülmesi için İmam Hatip Okullarına özel bir önem verir; 'evladım olsa hepsini İmam-Hatip'ten geçiririm' der.

ÖLÜMÜYLE GÖZYAŞLARI SEL OLMUŞTU

1925 Konya doğumlu. Ebû Saîd Muhammed Hâdimî Hazretleri’ne dayanan, dolayısıyla Seyyid olma şerefine nâil olan nesli, ilme hizmet etmiş insanlarla doludur. Dedesi Abdurrahman Efendi çok temiz bir müslüman, babası Körükçü Mehmed Efendi marangozlukla iştigal eden saf bir mü`mindir. Tahir Hoca, ilkokulu mahalle okulunda okudu. Konya'da Karma Ortaokulu olarak bilinen meşhur okula devam etti. Üçüncü sınıfta okuduğu sıralar, bir gün Kapu Camiine gider. Cami kürsüsünde bir hoca efendi çok etkili bir üslûpla cemaate vaaz etmektedir. Vaazdan öylesine etkilenir ki, içinden 'ben de böyle ilim sahibi ve güzel konuşan bir vaiz olsam' diye geçirir. Daha sonra bu okulu bırakarak bu vaizden dersler almaya başlar. 1940 yılında siyasi baskılara ve yasakçı tutumuna rağmen kitaplarını gömleğinin içinde saklayarak hocasından icazet alıncaya kadar tek başına kararlı bir şekilde eğitimini tamamlar. Konya'nın Meşhur hoca efendilerinden Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu Hocadan Hadis ilmini öğrenir. Ebû Said Muhammed Hâdimi hazretlerinin Berika adlı eserini de, Kurucu Hoca'dan okur. Bu arada, o günün hafızlık merkezi olan Bulgur Tekkesinde hafızlık çalışmalarına devam eder. Fırsat buldukça da Hacı Hâki Efendiden Farsça dersleri alır. 5 Mart 2011 tarihinde kaybeden Tahir Büyükkörükçü'nün naaşı yıllarca vaaz verdiği Kapı Camii'ne getirilmiş, oğlu Abdurrahman Büyükkörükçü'nün kıldırdığı cenaze namazıyla son yolculuğuna uğurlanmıştı. Bir ömür boyu irşat vazifesini yerine getiren Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’yi son yolculuğuna yüz binler uğurlamış ve Üçler Mezarlığı’na defnedilen Hocaefendi’nin arkasından gözyaşları sel olup akmıştı.

M.ALİ NURULLAHOĞULLARI

 

4-5-025.jpg

4-3-072.jpg

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum