Uçlar
Bir ölüm, gökdelen ağırlığı. Bazen sanki birkaç kalbiniz var da hepsi ezilmiş gibi kalp kırıkları. Acı bombardımanı.
Sonra aniden bir şey dolar gözlerinize; sızar, hissettirir. Bir algı, değişik bir yön. Güzellik, iyilik, tatlar; acının içindeki lezzet. Bir ilham sizi avutur. Bir ses durdurur.
Semadan bir mektup, gökyüzünden muştu. Uhrevî çekirdek, dün-bugün-yarın bakışı. Yüreğinizde sayısız iz.
Bahtınızın rüzgârına kapılmış gidiyorken, dışarıdan yahut içinizden akîl bir kişi çıkar, yol çizer. Bilirsiniz.
Karşılaştığınız vefat, ağır bir olaydır söz gelişi. Yanı sıra, evlendirmek için onca çabalanan müzmin bir bekârın nikâh davetiyesi de gelir. Veya hastanız iyileşmeye yüz tutmuştur.
Tek gözünüz ağlar, diğeri sevinmemek için kendini zor tutar. Engellemeye, frenlemeye çalışarak, utanarak belki mutlu bile olursunuz. Çünkü bir sorun çözülmüştür, bir ağırlık kalkmıştır. Yaralarınızdan bazılarına merhem sürülmüş, hafiflemişsinizdir.
Biri çıka gelir hiç beklemediğiniz.. hoş sözler duyarsınız. Gözlerinde doğum ışığı yansımaktadır. Bilinmez nedendir; şevke ve zevke giriş yapmaktadır öteki. Seyrettiğiniz sahne, film, videodaki görüntüler, hayvanlar dahi neşelendirir sizi.
O hal, o vaziyet zuhur ettiyse, yenileri de meydana gelebilecek; çoklu ve çeşitli ihtimallerle bir umudun, talih dönüşünün işaretleri de görülecektir. En azından böyle bir seçenek vardır.
İlgi ister istemez kendiniz dışı başka durumlara, hadiselere çevrilir; “gönlünüzce” arkasından gidilir.
Demek ki ân içinde ki siz de, olaylar da, hayat da değişiyor; zihin ve kalp eviriliyor. Şartlar değiştikçe, farklı bir kavrayışın da devreye girebileceğini düşünülebilir.
Bu geçicilik, üzerinizdeki hadisenin baskısını, sınırlarını, darlığını da kaldıracaktır. Onları şekillendiren ortam, koşullar değiştikçe duygular da yeni yüzlere bürünecek; fanilik ve izafîlik dolayısıyla, belki yaşananlardan bir teselli payı çıkarılacaktır.
Neticede, görüp geçireceklerimiz arasında güzellikler de olmalıdır.
…
Bir sevdiğinizin rahatsızlığı sebebiyle hastanedesinizdir yine. Sıkıntılı, eza veren bir haldir kuşkusuz. Beklemek, teşhis, ümitler, tel cambazlığı (düşersiniz de yürürsünüz de), gelecek endişesi v.s.
Mart’ın en güzel karlarından biri yağmaya başlar. Kartpostallardaki, masal diyarlarındaki, biraz çocukluk karışmış, hülya dolu; hadiseyi, zamanı, kuruntuları, perdeli dünyayı basıp geçen, tarumar eden bir kar. Tam zamanında, rakik ve dakik.
Sonra yere kapanırsınız. Milyarlarca Hak sevgilisi kulun vardığı secdeye. Kalıcı, Bâkî olana. Saygıyla.
Sevdiğiniz son kez göreceksinizdir belki morgda. Yürüyen bir kedersinizdir, bir solukluk nefesiniz kalmıştır âdeta.
Ansızın başka ölüleri de fark edersiniz. Minicik cansız bedenleri, bebecikleri. Hemen hemen hiç ömrü olmamışları, parmak çocukları, defteri çabucak dürülenleri, beli doğmadan bükülenleri. Bulunmadan yitirilenleri. Adsız sansız, izsizleri…
“Gör” denilmiştir. Nankörseniz de kör değilsinizdir.
Hayat bir saat sonra daha tahammül edilebilirdir. Üç saat, beş saat, bir gün sonra.. ayıptır söylemesi acıkmışsınızdır da. Burnunuza nefis hayat kokuları gelir. Pay kapma arzuları belirir.
Canınız bir şeyleri çeker. Maziden bir türkü çalınır, içinizde küçük bir yer istekle tempo tutar.
Çirkin Ördek Yavrusu büyüyecektir. Kuğu son şarkısını söylememiştir. Kandiller tekrar yanacaktır.
Işık tutacaktır bir adam. Ateş üzerinde yürürken paramparça.. aşk şarkıları söyleyecektir bir cesur yürek.
Belki her insanın ruhundaki estetiğe, muhtemel sanat duygusuna, dünyanın geçiciliğine, olayların göreceliğine, hayatın rengârenkliğine hitap eden kalp temasları sezilecektir.
Sayısız yön, kanal, basamak, gidiş vardır da; biraz da neyi devşirdiğinize, neye b(aktığınıza), nereden yaktığınıza, hangi ucu tuttuğunuza bağlı.
Varlığın bin bir yönü vardır, önemli olan toprağa bir tohum atmak, mağaramızın tabanını aydınlatmaya çalışmaktır.
Ağlayınız ve gülünüz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.