Türkiye’de deprem gerçeği unutuldu

Türkiye’de deprem gerçeği unutuldu

JMO Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık, “Fetlere dayanıklı ve sağlıklı yerleşimler unutuldu. Fay yasaları unutuldu. İmar ve yapı üretiminin denetimi unutuldu. Deprem gerçeği unutuldu. Yeni 17 Ağustos’lar kapıda” dedi

Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık, 17Ağustos Depreminin yıldönümü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Prof. Dr. Arık, Türkiye’nin deprem gerçeğini unutmaya başladığını söyledi. Arık, “17 Ağustos Depreminden 1.096 hafta (7672 gün) sonrasında, yani depremlerin 21 inci yıl dönümünde geriye doğru baktığımızda; sadece “Ocak 2020 ile 17 Ağustos 2020” tarihleri arasında geçen yaklaşık 8 aylık zaman dilimi içinde “Elazığ-Sivrice, Bingöl-Karlıova, Van Başkale, Manisa-Akhisar depremleri, Van-Bahçesaray çığ düşmesi, Adana, Antalya, İstanbul, Bursa, Rize ve Artvin’de meydana gelen sel baskınları nedeniyle 100’ü aşkın vatandaşımızın yaşamını yitirdiği, 25.000’e yakın konutun veya iş yerinin hasar gördüğü, 7 milyar lirayı aşkın maddi kaybın meydana geldiği bir tablo ile karşı karşıyayız. Ülke insanımızın hala, “risk havuzuna” dönüşmüş yaşam alanlarında yaşamak zorunda kaldığı, toplumda afet güvenliği farkındalığı konusunda ilerleme sağlanamadığı görülmektedir. 17 Ağustos depreminde görevde olan 57. Hükümetten sonra göreve gelen 9 Hükümet te aynı şeyi yaparak deprem gerçeğini unuttu, unutturdu. İktidarların “İmar Barışı”, “Fay Zonları, Dere Yatakları ile Heyelanlı Alanları Yapılaşmaya Açan Uygulamaları” gibi deprem güvenliğini hiçe sayan uygulamalar ile afet bilincinin son kırıntıları da toplumsal bellekten silinmiş oldu” dedi.

2023`ÜN EŞİĞİNDE DEPREMLER VE AFET GÜVENLİĞİMİZ

Prof. Dr. Fetullah Arık, açıklamasını şu şekilde sürdürdü: “2023, ülkemiz için simgesel bir tarih olarak büyük bir önem taşımakta ve birçok açıdan “eşik” olarak kabul edilmektedir. Cumhuriyetin 100 üncü yılı olan 2023’ün, aynı zamanda “afet güvenliği”  konusunda da önemli sıçramaları gerçekleştirdiğimiz bir “eşik” olmasına tanıklık etmek istiyoruz. Bunu başarabilmek için, bulunduğumuz coğrafyanın jeolojik yapısı itibariyle karşı karşıya kaldığımız doğa ve insan kaynaklı afet risklerine karşı “afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu” oluşturmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız. Oysa ülkemizde afet yönetimleri sadece durumu kurtarmaktan ibaret bir takım geçici faaliyetlere sahne olmuştur. İktidarlar afet yönetim sisteminde risk azaltma odaklı kalıcı dönüşümler ve çözümler geliştirmek yerine mevcut mevzuatın revizyonu ve tadilatı ile yetinmiş; kendini tekrar eden ama sonucu değiştirmeyen faaliyetler gerçekleştirmişlerdir. Son günlerde basına yansıyan “Türkiye`de olası depremlere hazırlık için TBMM’den araştırma teklifi” başlıklı haberlerden yine bir kendini tekrar çalışması değil artık hükümetin bu konuda ciddi bir adım atma girişimi olduğunu düşünmek istiyoruz,. 12/01/2010 tarihinde TBMM’nin 46. Birleşiminde benimsenen 953 sayılı TBMM Kararı ile “Deprem Riskinin Araştırılarak Deprem Yönetiminde Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla” Meclis Araştırması Komisyonu kurulmuş, yaklaşık 6 aylık çalışma sonucunda onlarca öneriyi içeren bir rapor hazırlanmıştır. Bu raporun önerileri hayata geçirilmemişken bir kez daha bağlayıcılığı olmayan bir Meclis Araştırma Komisyonunun kurulmasının, sürece nasıl bir katkı sağlayacağı anlaşılamamaktadır. Bilinmelidir ki, her yıl olduğu gibi 17 Ağustos Depreminin 21 nci yılında da, yöneticilerimizin ve ilgili bürokrasinin hamasetle şişireceği açıklamalarıyla; birbirini tekrar eden ve sonucu değiştirmeyecek adımlar atılması ile afet risklerini azaltma yolunda yürüyemeyiz. Öte yandan iklim değişikliği, tüm dünyada olduğu gibi Ülkemizde de afetlerin gerek şiddetini, gerekse meydana geliş sıklıklarını ve yıkıcı gücünü artırıyor. Afet güvenliğimiz için zamanın iyiden iyiye daraldığı, önlemleri hayata geçirmekte sıkıştığımız hatta geciktiğimiz bir eşikteyiz. Sadece 2020 yılında meydana gelen ve onlarca yurttaşımızın ölümüne yol açan 24 Ocak Elazığ-Sivrice, 23 Şubat Van-İran Hoy,14.06.2020 Bingöl-Karlıova, Manisa-Saruhanlı ve Akhisar depremleri ve 04 Ağustos Malatya-Pötürge depremleri, deprem gerçekliğimizi ve bu gerçekliğin yaratabileceği yıkım ve kayıpları anlamamız için yeterlidir.

Afet güvenliğimiz için zamanın iyice daraldığı bu eşikte,  TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki; afet; olayın kendisi değil sonucudur; deprem, heyelan, çığ düşmesi, taşkın vb. tehlikeler ile içerisinde yaşadığımız ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel ilişkilerin ve kırılganlıkların bir fonksiyonudur. Bu nedenle afet etkilerine karşı kırılganlıklarımızı azaltmayı hedefleyen, sadece teknik açıdan değil siyasal, ekonomik ve sosyal boyutları güçlendirilmiş politikalar ve planlar hayata geçirilmelidir.”

HABER MERKEZİ

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.